‘Hevsel Bahçesi hak ettiği değeri görmüyor!’
DEVA Partisi Diyarbakır İl Yönetim Kurulu Üyesi yazar Devran Sinanoğlu, kentte tespit ettikleri sorun ve sıkıntıları Yenigün Habere anlattı. Şehrin öncelikli sorunları arasında madde bağımlığı, işsizlik ve yoksulluğun geldiğini vurgulayan Sinanoğlu, yetkililerin bu konulara çok acil bir şekilde müdahale etmesi gerektiğini kaydetti. Diyarbakır’ın doğal kültürel miraslarının sahipsiz bırakıldığını da dile getiren Sinanoğlu, çöplük yumağının gittikçe yayıldığı UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki Hevsel Bahçelerine yetkililerin hak ettiği değeri göstermediğini savundu. Sinanoğlu, Hevsel Bahçelerinin madde bağımlılarının gizli mekanı haline geldiğini de ileri sürdü
Nurullah Ergün / YENİGÜN ÖZEL - Dezavantajlı çocuklara yönelik yürüttüğü çalışmalarla bilenen DEVA Partisi Diyarbakır İl Yönetim Kurulu Üyesi, yazar Devran Sinanoğlu, kentin sorunlarına ilişkin Yenigün Haber’e konuştu. UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Hevsel Bahçelerinin Kırklar Dağı ile birlikte riskli alanlar kategorisinde yer aldığını belirten Sinanoğlu, kentteki doğal kültür miraslarının hak ettiği değeri görmediğini savunarak, şehrin yerel yöneticilerini eleştirdi. Hevsel’in doğal yapısının bozulmasına izin verilmemesi gerektiğinin altını çizen Sinanoğlu, “Hevsel Bahçeleri madde bağımlıların gizli mekanı olmuşsa ve çöplük yumağı binlerce yıllık geçmişi olan bu alanda gittikçe yayılıyorsa demek ki doğal kültür mirasımız hak ettiği değeri görmüyor. Öncelikle yetkililer hak ettiği ilgiyi göstermeli ve doğal yapısının bozulmasına müsaade etmemeliler. Tarımın anavatanı Mezopotamya’nın en eski tahıl ambarı olduğu bilinen bu cennet bahçesi, 8000 yıllık geçmişe sahip olması münasebetiyle bahçe olarak kalmalı tarıma (Mısır, Buğday) açılmamalı, doğal dokusu korunmalıdır.
“Hevsel Diyarbakır'ın göz bebeğidir “
Diyarbakır'da yeterli yeşil alan bulunmadığı gibi planlı ve düzenlenmiş büyük alan kullanımlı yeşil alanlar, ağaçlandırılmış alanlar, mesire yerleri, orman alanları bulunmamaktadır. Bu nedenle Hevsel Bahçeleri Diyarbakır'ın göz bebeğidir. Diyarbakır'ın ciğerleridir. Gerek siyasiler gerekse bürokratlar bunu çok çok iyi bilmeli ve unutmamalılar. Sur İlçesi sınırları içerisinde yer alan tarihi bir geçmişe sahip Hevsel Bahçeleri, Kırklar dağı ile birlikte riskli alanlar kategorisindedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı buraları sit, Milli Park veya Doğal Park ilan etmelidir. Gerekli düzenlemeleri geciktirmeden yapmak vicdanlarının kolyesidir” dedi.
‘Hevsel’de Kuş Gözlem Evleri kurulabilir’
Hevsel’in bölgenin aynı zamanda kuş cenneti olduğunu da kaydeden Devran Sinanoğlu şunları söyledi;
“Hevsel Bahçeleri'nin ekolojik dengesini korumak için ağaç kesimleri durdurulmalı, avlanmak niyetiyle alana gidenleri engellemelidirler. Hevsel bahçeleri, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük kuş cennetidir. Dünyada nesli tükenmekte olan birçok kuş türü bu cenneti mesken edinmiştir. Göçmen kuşlar tarafından bir istasyon, dinlenme, barınma yeridir. Bunu değerlendirmek için belli zaman periyotlarında fotoğraf severler için alt yapı hazırlanabilir. Mesele kuş gözlem evleri kurulabilir. Surların giydiği fistanı andıran bu eşsiz bahçe, Dünyada Babil’in Asma Bahçelerinden sonraki en ihtişamlı bahçedir. Geçmişten günümüze ulaşan bu özellikteki tek bahçe HevselBahçeleri'dir. Cennetin efsun bir parçası olan bu doğa harikası alan çöplerden temizlenmelidir. Koruma altına alınmalıdır. Geç kalınmış bir durumdur bu. Bahçenin belli noktalarına gözetleme kuleleri yapılıp, korumak için orman bekçileri tayin edilmelidir. Hevsel Bahçeleri'nin kardeşi olan Kırklar Dağını da unutmamak gerekir. Onu mahkuz kaderine terk etmemek gerekir. İvedilikle ağaçlandırma çalışmaları bitmeli ve çevresi korumaya alınmalıdır. Yokluk, yoksulluğun kardeşidir. Tıpkı Hevsel Bahçeleri ile Kırklar Dağının içinde bulunduğu idare yoksulluğu gibi.”
‘Dicle Vadisi Projesi bir türlü aktif edilmedi’
Diyarbakır’ın Dicle Nehri gibi bir yaşam kaynağını değerlendirmediğini ifade eden DEVA Partisi Diyarbakır İl Yönetim Kurulu Üyesi Devran Sinanoğlu, “Dicle Vadisi Projesi Diyarbakır için önem arz eden bir çalışmadır. Yıllardır gündemdeki sıcaklığını korumasına rağmen tam olarak aktif edilmedi. Bunun birçok nedeni var. Herkes kendine doğru çekiyor. Nasıl burada siyasi, maddi, ideolojik bir kazanç sağlarım hesabında kimsenin şehri düşündüğü yok, halkın daha refah bir alanda yaşamasını kimse önemsemiyor. Yetki kime geçerse kendi türküsünü söylüyor. Kimsenin Diyarbakır dengbejini, halkın stranını dinlediği yok. Oysa tek bir doğru vardır o da ülkenin, memleketin ve insanımızın faydasına olan şeylerdir. Herkesin saydığım değerler üzerine mutabık kalmasına rağmen bu şehir hala acı dolu kılamları söylüyorsa burda bir samimiyetsizlik var demektir.
‘Dicle çamur akıyor, canlıları zarar görüyor’
Elinizde Mezopotamya'yı besleyen muazzam bir kaynak var ve siz bu kaynağı değerlendirmiyorsunuz. Dicle Nehri Surların altında, Havsel Bahçelerinin içinden geçerken, gerdanlığı andırıyor. İnciden, yakuttan elmastan daha değerli olan bu gerdanlık sarafına denk gelmemiş, işin ehline denk geleceği zaman seyrine doyum olmayacak bir şah eser meydana gelir.Dicle belli zamanlarda çamur akıyor. Gerek kum ocaklarının çalışmaları olsun ve gerekse vahşi sulama sistemi olsun Dicle'nin ev sahiplerine zarar veriyor. Oysa bizler misafiriz ve o canlıları öldürmekle kalmıyor, nesillerini de tüketiyoruz. Yetkililer bu sorunu çözmekle mükellefler. Bazı zihniyeti kirli, insan onuru ve haysiyetinden uzak bir takım siyasetçi bu çalışmanın bitmesini istemiyor olabilir, şehrin belli bir ideolojisi var bunu hazmedemeyen kişilerden kaynaklanıyor olabilir, Diyarbakır'ın güzelliklerle anılması belirli cunuh gurupların işine gelmiyor. Çünkü onlar şiddetten, kinden, kutuplaşmadan besleniyor, iktidarlarını bunlar üstünde devam ediyorlar. Varlıklarını bunlara borçlular.
‘Diyarbakır’ı hep ithal bürokratlar idare etti’
İthal bürokratlar hep Diyarbakır'ı idare ettiler. Birşeyler yapmak isteyen Diyarbakırlı bürokratlar ya azınlıkta kaldılar ya da durduruldular. Bir kısmı ise şehre ihanet ettiler. Biz, biz dediler olmadık işlerle uğraştılar. Oysa sorumlu oldukları ve halkın emanet ettikleri bir şey vardı, onlar bu emanetin değerini bilmediler. Halkın faydasına olan işler yerine, milletin zararına olan işlerle uğraştılar. Diyarbakır'da daha önce ve halihazırda vekillik yapmış, yapan kişilere sorsanız benden iyisi yok der. Diyarbakır için ben çalıştım, ben yaptım derler. Eğer ki bir insan, bir cümleye benle başlıyorsa o insan yalan söylüyor demektir. Vekillik yapanların bu memlekette bir dikili ağaçları yoktur. Kendi memleketine sahip çıkmamışlar. Diyarbakır sahipsiz bir şehirdir. Hayalleri bile korku iklimine bağlı olan bir şehrin kimsesiz insanlarıdır, Diyarbakır halkı.
‘Kimse kenti bu kenti sahiplenmiyor’
Seçimden seçime insanları hatırlayanlardan da fazlasını beklememek gerekir. Çünkü sonuç hayal kırıklığı, sonuç hüsran. Hangi bürokrata, hangi vekile sorsanız mangalda kül bırakmaz, bu kadim şehri yere göğe sığdırmaz, bu aziz halkı herşeyin en iyisine layık görür. İcraata geldiğinde ise durum bunun tam tersi bir hal alıyor. "Kişinin işi aynasıdır, lafına bakılmaz" insanımız iyi niyetli olduğu için şark kurnazlığı yapanlar, bu iyi niyeti kullanıyorlar. Kimse kenti sahiplenmiyor. Sahiplenmiş gibi gösteriyor. Sahiplenmiş olsalardı şehir bu halde olmaz, bu kadar kimsesiz, boynu bükük kalmazdı” diye konuştu.
‘Sur'un bir yüzü siyah, diğer yüzü ise beyazdır’
Sur İlçesi’nde yaşayan yoksul halkın durumuna da dikkat çeken Sinanoğlu, “Dünyanın her yerinde olduğu gibi maalesef ülkemizde ve şehrimizde de adil olmayan bir sistem var. Bu sistem birilerini zenginleştirirken, birilerini de yoksullaştırıyor. Diyarbakır'da ne yazık ki zaruri ihtiyaçlarını karşılayamayan, yatağa aç giren insanlar var. Bu insanlığın utanç tablosudur. Yirmi birinci yüzyılda gıdanın bol olduğu bir dünyada eğer hala insanlar yataklarına aç giriyorsa, insanlığın vicdanı kurumuş demektir. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam sürmek her yurttaşımız hakkıdır. Birileri daha çok kazansın, zevk u sefa sürsün diye bu hakkı gasp etmişler. Modern kölelik sistemi yoksul insanları prangalamış oysa yokluk kader değil. Adil bir yönetim, hakkı gözeten bir yönetim kadrosu olursa bu prangalar kırılır. Sur'un bir yüzü siyah, diğer yüzü ise beyazdır. Siyah fakirliği, beyaz ise zenginliği simgeler. Her ne kadar sözde Müslümanız desek de, özde hiç birimiz gerçek anlamıyla Müslüman değiliz. "Komşusu açken, tok yatan bizden değildir." diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Ekmek alamayan insanlar var biliyoruz, görüyoruz. Gücü yeten, imkanı olan ise görmemezlikten geliyor, bilmemezlikten geliyor. Camiye gidip Allah'ın huzurunda daha çok mal, mülk istiyor sorduğun zaman da "elhamdülillah müslümanım" kendimizi kandırıyoruz. Yoksullukla mücadele etmeyi sadece devletten beklemek doğru olmaz. İş insanları, ilgili odalar, STK'lar da elini taşın altına koysalar yokluk, yokluğa karışır. Herkes bana diyor, kimse rebbena demiyor. Demeyince de yara kanamaya devam ediyor” şeklinde konuştu.
Madde bağımlılığı
DEVA Partisi Diyarbakır İl Yönetim Kurulu Üyesi yazar Devran Sinanoğlu son olarak şehirde tespit ettikleri öncelikli sorun ve sıkıntıları şu şekilde anlattı;
“Diyarbakır'da hayati önem arz eden sorunların başında madde bağımlılığı geliyor. Bu mikrop her gün birilerini zehirliyor. Madde kullanma yaşı 11-12'ye kadar düştü. Geleceğimiz zehirleniyor ve biz bunu kendi elimizle yapıyoruz. Yetkililer ivedilikle buna bir çözüm bulmalılar. Gün geçtikçe durum kötüye gidiyor. Mahalle muhtarları ile görüştüm de dert yandıkları konuların başında madde bağımlılığı geliyor. "Diyarbakır'a DEVA 21 Proje" dosyası içinde, madde bağımlılığı ile ilgili geçen yıl "DEVA Yanı Başında" projesini hazırladık. İlgili kurum ve kuruluşlarla görüştük, raporumuzu hazırladık. Bu çalışmayı basınla da paylaştık. Sağlıklı Eylem Planımız'da da bu konuyla ilgili nasıl, ne şekilde yol izleyeceğimizi kamuoyu ile paylaştık.
İşsizlik ve yoksulluk
Diğer bir sorun ise işsizlik, yoksulluk. Bir insan aç kalırsa her şeyi yapar ve neden yaptın deme hakkınız yoktur. Artık o rake son noktadır. Ya o suçu işleyecek karnını doyuracak, ya da acından ölecek. Maalesef Diyarbakır'da yok, yoka karışmış. İş yok, fabrikalar yok, yatırım yok... Var olanda modern kölelik sistemini uyguluyor. İş insanlarımız, devletimiz buna biran önce çözüm bulmalılar. Yatağına aç giren her insanın vebali onların üstünedir.
Eğitim sistemi
Eğitimle ilgili sorunlar var. Bilgi çağındayız daha birçok okulda kütüphane yok. Var olanlarda da kitap ya çok az ya da yok. Özellikle de kırsalda bu kendini çok daha fazla hissettiriyor. Bizde ilgililerin dikkatini çekmek için yine geçen yıl başlattığımız "Sağlıklı Bir Gelecek İçin Kitap Okumalı Ve Okutmalıyız" sosyal sorumluluk projesi hazırladık. Bu proje kapsamında Diyarbakır'da 100 köy okulu kütüphanelerine hem kütüphaneler hem de 100 bin kitap kazandırdık. Diyarbakır dışında Şanlıurfa, Şırnak, Bingöl, Muş, Rize, Erzurum, Van, Elazığ, Batman, Mardin, Ağrı olmak üzere toplam 12 ilimizde bu projemizi hayatta geçirdik, çalışmalarımız devam ediyor. Bunun dışında yine geçen yıl başlattığımız "Okumak İstiyorum Hayallerime Umut Olur Musun? Projesi kapsamında Diyarbakır'da ki farklı köylerimizde 3200 öğrencinin yıllık kırtasiye ihtiyaçlarını karşıladık. "Askıda Kitap "projesi kapsamında da hazırlık ve kültür kitaplarını kardeşlerimize ulaştırdık ve ulaştırmaya da devam ediyoruz. Kitaplarımın gelirini çocuklara bağışladım. Parti olarak da sadece Diyarbakır'da değil, Türkiye'nin neresinde olursa olsun. Bir hukuksuzluk, adaletsizlik olduğunda bunu gören partimizin yetkili organları derhal gerekli girişimlerde bulunuyor. Kamuoyunu bilgilendiriyor.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.