Zerzevan Kalesi, bir çift çarık ve 1500 yıllık kova
Temo isimli köylü, Zerzevan Kalesi’nde evini sıvamak için toprak kazarken bir kova buldu. Toprak altında kararmış kovayı bir süre hayvanlarına su vermek için kullanan Temo, köye gelen çerçiye bir çift çarık karşılığında takas etti. Roma’dan kalma kovanın İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne nasıl gittiği ise bilinmiyor
DİYARBAKIR YENİGÜN - Roma İmparatorluğu döneminde sınır garnizonu olan Zerzevan Kalesi, Diyarbakır’daki en önemli Roma eserlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Diyarbakır ile Mardin arasında, Çınar ilçesine bağlı Demirölçek Mahallesi sınırları içinde yer alan kalenin tarihi milattan önce 882 yılına kadar dayanıyor. Kalede, Roma Dönemi’nde milattan sonra 3. yüzyılda (MS 198-235) askeri yerleşim inşa edilmiş ve bu yerleşim 639 yılında İslam ordularının fethine kadar kesintisiz kullanılmış. Roma’nın doğu sınırında, antik ticaret yolu üzerindeki stratejik bir tepede kurulan kale, sahip olduğu tarihi miras nedeniyle 2020 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alındı. Kalede 2014’ten beri yapılan kazılarda keşfedilen Mithras Tapınağı, gizli geçitleri, kiliseleri, surları, villaları, su sarnıçları, kaya mezarları ve su kanallarıyla tarihe ışık tutuyor. Kalede 60 yıl sürmesi planlanan kazılarda keşfedilmeyi bekleyen tarihi yapı ve eserler tarih meraklılarının ilgisini çekiyor. Zerzevan Kalesi, yurtdışından da pek çok kişi tarafından ziyaret edildi.
Temo’nun nesiller boyu süren hikayesi
Kalede bulunan önemli eserler arasında bir kova da bulunuyor. Kova, 125 yıldır İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Ünik (tek, eşsiz) eserler arasında yer alan 1500 yıllık vaftiz kovasının İstanbul’a nasıl geldiği ise bilinmiyor. Kovanın nasıl bulunduğu ise Zerzevan köylüleri tarafından nesillerdir anlatılıyor. 639 yılında fethedilen kale, eski önemini yitirince yüzyıllarca boş kaldı. Daha sonra 1890’lı yıllarda bazı aileler gelip buraya yerleşti. Kalenin içinde yaptıkları evlerde yaşayan ailelerin nüfusu zamanla arttı ve kale, yaklaşık 17 haneli bir köye dönüştü, Zerzevan köyü olarak adlandırıldı. Nüfusun artması, su sıkıntısı, yaşam şartlarının zorluğu gibi nedenlerle köylüler, 1967 yılında Kale’nin 2 kilometre ilerisine taşınarak burada yeni adıyla Demirölçek, eski adıyla Zerzevan köyünü kurdu. Temo, kalede yaşadığı sırada vaftiz kovasını bulmuş olmalı… Köye bir çerçi gelinceye kadar Temo’nun bulduğu kovanın yüzüne kimse bakmamış ilk zamanlar. Çerçi, Temo’nun hayvanlarına su vermek için kullandığı kovaya karşılık bir çift çarık vermiş Temo’ya. Köylüler daha çok, kovanın paha biçemedikleri bir çift çarık karşılığında takas edilmesiyle ilgilenmiş. Çünkü çarık yepyeniymiş ve Temo’nun tesadüfen bulduğu kova, yıllar içinde kararmış ve sadece hayvanlara su vermek için kullanılmıştı o güne kadar. Kovanın bir çift çarıkla takas edilmesi, köylülerin uzun kış gecelerinde toplandıkları evlerde yaptıkları sohbetlerin konusu olmuş, nesilden nesile aktırılarak günümüze kadar gelmiş.
Köyde Temo ailesinden kimse yok
Zerzevan Kalesi’nde bulunduktan sonra bir çift çarık karşılığında çerçiye satıldığı söylenen vaftiz kovasının hikayesini dinlemek için Demirölçek köyüne gittim. Köy sakinlerinin “alim”, “bilgili” olarak bahsettiği 71 yaşındaki Abdullah Arslan ile görüştüm. Arslan, 1949 yılında Zerzevan Kalesi’nde doğduğunu ve 17 yaşına kadar burada kaldıktan sonra ailesiyle birlikte Demirölçek köyüne taşındığını söylüyor. Bugüne kadar varlığını koruyarak gelebilmiş olan büyük kilisenin vaftiz kovasını bulduğu söylenen Temo’nun, Osmanlı döneminde yaşadığı bilgisini veren Arslan, “Temo’nun ne zaman öldüğünü Allah bilir. Ancak Osmanlı döneminde yaşamış. Benim dedemin kız kardeşinin oğluymuş. Zamanla kardeşler evlenip ayrılınca tabi soy bağımız da zayıflamış. Biz onun torunlarına Mala Temo (Temo’nun ailesi) diyoruz. Şu anda köyde o aileden yaşayan kimse yok. Her birinin, ülkenin bir tarafında yaşadığını biliyorum” diyor.
Temo, kovayı tesadüfen buldu
Arslan, Temo’nun bulduğu kova ile ilgili köyde konuşanları ise şöyle aktarıyor: “Babam, dedem ya da köylüler bir evde toplandıklarında, köye bir misafir geldiğinde ‘Temo’nun bir çift çarık karşılığında çerçiye verdiği kova antika çıkmış’ diyorlardı. O zaman çocuktum. Konuşulanları dikkatle dinlerdim. Anlattıklarına göre Temo, Zerzevan Kalesi’nin içindeki evinde hayvancılık yapıyormuş. Temo, evlerinin damının kışın akmaması, evinin içinin sıvanması için kalenin içindeki toprağı kazarak dama taşıyormuş. Toprağı kazarken antika kovayı bulmuş. Eskimiş, siyahlaşmış kovanın antika olduğunu bilmiyormuş. Bu kova ile hayvanlarına su taşıyormuş. Tavuklarının su içmesi için kovaya su doldurup evinin önüne bırakırmış.”
Sonra köye bir çerçi geldi
Arslan, “Sonra köye bir çerçi gelmiş” diyerek anlatmaya devam ediyor. Arslan, Mardin’den gelen ve köyleri gezen, çerçilik yapan kişinin gayrimüslim olduğunu belirterek, “Temo’nun evinin önünde duran, üzerinde haç işareti ve yazı bulunan kova çerçinin dikkatini çekmiş. Kovayı inceledikten sonra bunun antika (tarihi eser) olduğunu anlamış. Çerçi, kovayı bulan Temo’ya ‘Bunu bana satar mısın?’ diye sormuş. Bu kovanın antika olduğundan habersiz olan Temo da çerçiye ‘Bana bir çift çarık verirsen ben de sana kovayı veririm’ demiş. Çerçi de bunu kabul etmiş, kovayı ondan alıp götürmüş. Ancak kovaya ne yaptığından, nereye götürdüğünden kimseye bahsetmedi” diyor.
Kovanın hikayesi deyim oldu
Arslan, “O dönem okuma yazma bilen insan yok denecek kadar azmış. Temo, kovanın antika olduğunu bilseydi bir çarık karşılığında vermezdi” diyor. Ama kovanın takas edilmesi daha sonra bir deyim olmuş köylüler arasında. Alışveriş ya da pazarlıklarda kullanılan deyim için, “Biri köyde bir şeyi pahalı satmaya çalıştığında, fiyatı pahalı bulan kişi, ‘Ne oldu, bu Temo’nun kovası mı?’ diyerek tepki gösterirdi” diyor Arslan. Arslan, fotoğrafının çekilmesine izin vermiyor. Nedenini sorduğumda ise ciddi bir ses tonuyla “Öyle, sevmiyorum. Ben kovanın hikayesini anlattım, yeter” cevabını veriyor.
Kova kiliseye bağışlanmış
Bizans Sanat Tarihi Uzmanı Brigitte Pitarakis’ın yazdığı ‘Hayat Kısa, Sanat Uzun-Bizans’ta Sifa Sanatı’ (PITARAKIS 2015, sf. 354-355) isimli kitabında kova ile ilgili yer alan bilgilere göre, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen vaftiz kovasının müzenin envanterine giriş kaydı 1895 olarak gösteriliyor. Ancak kovanın ne şekilde müzeye geldiği konusunda kitapta bir bilgi yok. Kovanın yüzeyi, beşinci-yedinci yüzyıla tarihlenen gümüş prototipleri taklit edilerek kalaylanmış. Konik gövdeli olan kova, düz bir tabana ve hareketli bir kulpa sahip. Kemerler altında bir haç motifle benzeme, kazıma ve baskı tekniğiyle elde edilmiş. Bu eser, av sahnelerinin ve mitolojik temalarının baskı tekniğiyle işlendiği altıncı yüzyıla ait geniş bir bakır alışımı kova grubuna ait. Yıkanmada kullanılan çok sayıdaki örnekten farklı olarak bu kova bir kiliseye bağışlanmış ve büyük olasılıkla ayinlerde kullanıldığı belirtiliyor. Kovanın üstünde eski Yunanca dilinde “ΥΠΈΡ ΕΥΧΉC ΚΑΙ CΩΤΗΡIΑC ΑΝΤΙΠAΤΡΟΥ ΚΑΙ ΠΑΝΤOC ΤΟY ΟIΚΟΥ ΑYΤΟY ΚY¬ΡΙΟC ΦΥΛAΞΙ CΑΙ” (Antipatros’la ailesinin dileğinin -veya adağının- kabul edilmesi ve selameti için. Tanrı sizi korusun) yazıtı yer alıyor. Kalede bugüne kadar varlığını koyarak gelen büyük kiliseye ait olduğu tahmin kovanın yapılış tarihi, kilisenin inşa tarihiyle aynı dönem olan M.S. 6. yüzyıl olarak gösteriliyor.
[caption id="attachment_56349" align="alignnone" width="600"] erzevan Kalesi Kazı Heyeti Başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun[/caption]
Kova Diyarbakır’a getirilecek mi?
Zerzevan Kalesi Kazı Heyeti Başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun, eserin kalede şu ana kadar varlığını koruyarak gelmiş büyük kilisenin vaftiz kovası olduğunu düşündüklerini söyledi. Coşkun, “Bu kovanın Türkiye’de birebir benzeri yok. Vaftiz kovaları var ama Zerzevan’dakinin özel bir eser olduğunu düşünüyoruz” diye kaydetti. Coşkun, kovanın nasıl kaleden çıktığı, İstanbul’a nasıl gittiği konusunda köylülerin anlattığı hikaye dışında başka bir bilginin bulunmadığını söyledi. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde olan kovanın tekrar Diyarbakır’a getirilmesi için Zerzevan Kalesi Kazı Heyeti olarak rapor hazırlayıp Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvuracakları bilgisini veren Coşkun, “Vaftiz kovasının Zerzevan Kalesi’nden gittiğini biliyoruz. Çünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin envanterinde geldiği yıl olarak 1895, geldiği yer olarak ise Diyarbakır Zerzevan Kalesi geçiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na iletilmek üzere şu anda gerekli yazı ve raporları hazırlıyoruz. Tekrar Diyarbakır’a getirilmesi için gerekli girişimlerde bulanacağız. Kovanın buraya getirilmesi konusunda umutluyuz” dedi.
Kaynakça
Fotograf ve Kova’nin özellikleri hakkındaki bilgiler, “PITARAKIS, B. 2015, Hayat Kısa, Sanat Uzun – Bizans’ta Şifa Sanatı / Life Is Short, Art Long – The Art of Healing in Byzantium, Pera Müzesi Yayını 73” kitabından alınmıştır. Kaynak: Deniz Tekin/Gazeteduvar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.