‘Sur’daki 181 yapıda usulsüzlük var’

‘Sur’daki 181 yapıda usulsüzlük var’
Sur’da, yıkılan evlerin yerine inşa edilen yapıları Sincan Cezaevi’ne benzeten Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi Başkanı Şerefhan Aydın, Fatih paşa,...

Sur’da, yıkılan evlerin yerine inşa edilen yapıları Sincan Cezaevi’ne benzeten Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi Başkanı Şerefhan Aydın, Fatih paşa, Hasırlı ve Dabanoğlu mahallelerinde yapılan 181 adet bazalt makyajlı yapıların, yapı ruhsatı alım sürecinde usulsüzlük yapıldığının tespit edildiğini söyledi. Aydın, “Projeler proje çizme ehliyeti olmayan bir mimar tarafından hazırlanmıştır ve bu projeler ilgili kurum tarafından incelenip onaylanmıştır. Yani kurum bu usulsüzlüğe onay vermiştir” dedi

DİYARBAKIR YENİGÜN - Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi, tarihi Sur ilçesinde 4'üncü yılını geride bırakan yasak ve yeni inşa edilen yapılara ilişkin basın toplantısı düzenlendi. Mezopotamya Ajans’ta yer alan habere göre şube binasında gerçekleştirilen toplantıda konuşan Mimarlar Odası Başkanı Şerefhan Aydın, Dünya Kültür Mirası olarak tescillenen Sur’da kültür ve tarih yıkımının gerçekleştiğini, bu durumun usulsüzlük ve hukuksuzlukla ile devam ettiğini ileri sürdü. Aydın, “Dün itibariyle Sur’un kent savaşlarına şahitlik eden 6 mahallesindeki yasak, 4 yılını tamamlamış oldu. Süre olarak değerlendirdiğimizde tarihin sayfalarına işlenmeye değer bir süredir. Bu süre içerisinde ve sonrasında yıkımla birlikte birçok hukuksuz, keyfi uygulama ile karşılaşmıştık ve halen de şekil değiştirmiş bir biçimde bu uygulamalar sürmektedir. Hafızaları tazelemekte fayda vardır" dedi.

‘Tarihi bir yıkım ve insanlık suçu’

“Bir kente dair çocukluk anısı olmayanlar, o kente zulüm ederler” diyen Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tanklarla toplarla, tarihi surların dövülmesi, Sur’un tamamının acele kamulaştırılması, çatışmaların bitmesiyle DSİ ve Karayollarının ağır iş makinelerinin kentsel sit alanına girmesi, hasarlı ve hasarsız yüze yakın tescilli, 250 adet tescile değer tarihi yapının yetkililer eliyle yıkılması, binlerce evin yıkılması sonucu, on binlerce insanın kendi yurdunda göçertilmesi, kentsel sit alanı Sur’da ağır tonajlı güvenlik kulübelerinin inşa edilmesi, ağır tonajlı beton bloklarla Surun etrafının örülmesi, tarihi rezalet olarak kaydettiğimiz keçi burcuna tuvalet yapılması, özensiz kazı yapılması, yasaklı bölgeye girme yetkisine sahip kişilerin kentsel sit alanında define araması, tarihi yapı kalıntıları olan değerli yapı elemanlarının yağmalanması, koruma amaçlı imar planının oyun hamuru gibi istenilen şekilde değiştirilmesi, bazalt makyajlı villaların yapılması, ilgisiz alakasız belki de Diyarbakır’ın suyunu içmemiş, Sur’un sokaklarını görmemiş yabancı mimarlarla Sur’un inşa edilme macerası… Sonuç tarihi bir yıkım ve hatta insanlık suçu.”

‘181 yapıda usulsüzlük tespit ettik’

Aydın, Mimarlar Odası ve TMMOB’un buna karşı hukuk mücadelesini sürdürdüğünü ancak cezasızlık politikaları sonucu yıkımın meşrulaştırdığını ve tarihi suçlara da teşvik ettiğini ileri sürdü. Aydın, son 4 yılda Dengbêj Evi’nin kamulaştırılması kararının iptali dışında hiç bir davadan olumlu sonuç almadıklarını söyledi.  Sur’daki yıkımdan sonra inşa edilen imitasyon yapılarda usulsüzlük yapıldığını ve bu yapıları Sincan Cezaevi’ne benzeten Aydın, “Sur içerisinde periyodik olarak yaptığımız incelemelerde açığa çıktı ki; Fatihpaşa, Hasırlı ve Dabanoğlu mahallelerinde yapılan 181 adet bazalt makyajlı yapıların, yapı ruhsatı alım sürecinde usulsüzlük yapıldığı tarafımızca tespit edilmiştir. Projeler proje çizme ehliyeti olmayan bir mimar tarafından hazırlanmıştır ve bu projeler ilgili kurum tarafından incelenip onaylanmıştır. Yani kurum bu usulsüzlüğe onay vermiştir. Yasal olarak kurumun bu kontrolü yapma sorumluluğu vardır. Kontrolü yapmadığı için de kurumun görevini ihmal ettiği ortadadır” dedi.

‘Mimarın proje çizme ehliyeti yok’

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından 2018-2019 tarihlerinde verilen ruhsatların yeni yapılan 181 adet Sur evinin proje müellifinin proje çizme ehliyetinin olmadığı açığa çıktığını söyleyen Aydın, “Bu mimarın Büro Tescil Belgesi yoktur. Büro Tescil Belgesi olmadan Sur projelerini hazırlayıp onaylamış ve ruhsat için kuruma ibraz etmiştir. Bu durumla ilgili yasalar açıktır; fenni mesuliyet üstlenen mimar ve mühendislerin 27.01.1954 tarihli ve 6235 sayılı TMMOB kanunu uyarınca, ilgili meslek odasına kayıtlı olmaları, büro tescillerini yapmaları gerekmektedir. Ayrıca, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Ağustos 2013 tarih ve 25 Nolu genelgesinde, ‘Yapı denetim kuruluşları, ilgili meslek odaların büro tescilini yaptırmayan proje müelliflerinin projelerini kabul etmeyecektir. İlgili idareler bu kontrolü yapacaktır’ ibaresi yer almaktadır. Aynı zamanda 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 28. Maddesi de ilgili proje müellifleri işlerini bu kanuna ve ilgili mevzuata uygun olarak gerçekleştirmekten sorumlu oldukları belirtilmiştir” diye konuştu.  Proje müellifinin suç işlediğini dile getiren Aydın, “Sur’un bu şekilde olmasına sebep olmuştur. Bu durumla ilgili kurumlarla gerekli yazışmalar yapılmış ve mimarla ilgili hukuki süreç başlatılmıştır. Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki; Ankara merkezli hazırlanan, cezaevine benzeyen, sur mimari dokusuna aykırı şekilde yapılan bazalt makyajlı yapıların içinde bulunduğu enkaz durumu” ifadelerini kullandı.

‘Kimliksiz bir Sur’

Yapıların Sur’u kimliksizleştirmeye yönelik olduğunu iddia eden Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bununla birlikte her geçen gün hukukta yeni keyfi uygulamalar ile karşılaşmaktayız. Davaların uzun bir zamana yayılması bir yana, bazı keyfi tutumlar bizleri ciddi anlamda zorlamaktadır. Sur’un yıkım süreciyle birlikte defalarca değiştirilen ve oyun hamuruna dönüştürülen Koruma Amaçlı İmar Planı’nda, revize öncesi ‘yeni yapılacak yapıların sokak cephesinde bazalt taşı kullanılmalıdır’ ibaresi varken; 06.03.2018 tarihindeki KAİP revizesinde ‘Yeni yapımlarda bazalt taş kullanılarak avlu duvarı yapılabilir’ olarak değiştirilmişti. Diyarbakır’ın yerel malzemesi bazalt taşıdır. Yapısal olarak Diyarbakır Sur denildi mi, bazalt taşı akla gelmektedir. Bu değer binlerce yıldan günümüze kadar aktarılmışken, Sur tarihte yerini bu özelliğinden dolayı almışken, plan uygulama hükümleri revize edilip bazalt taşı kullanma zorunluluğunu ortadan kaldırmak geleneksel tarihi ve mimari dokunun giderek tümüyle yok olmasına neden olacaktır. ‘Kimliksiz bir Sur ortaya çıkacaktır’ diyerek buna karşı hemen yürütmenin durdurulması ve kararın iptali için dava sürecini başlatmıştık.”

‘Mahkeme bilirkişi raporunu kabul etmedi’

Bilirkişi raporuna rağmen yanlışta ısrar edildiğinin altını çizen Aydın, “Bu süreçle birlikte mahkeme bilirkişi heyeti görevlendirmiş ve bilirkişi heyeti de bu uygulamanın yanlış olacağını bilim ve tekniki referanslarla sayfalarca gerekçeyle raporu mahkemeye sunmuştu. Yani bu plan notlarındaki revizenin iptal edilmesi gerektiği tescillenmişti. Ancak bu rapor kendi istedikleri doğrultuda olmadığı için ve raporu beğenmeyen davalı kurum olan çevre şehircilik bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı bilirkişi raporuna itiraz etmiş ve mahkeme de kendi atadığı bilirkişilerin raporunu kabul etmeyip yeniden bilirkişi heyeti tayin etme kararı almıştır. Bu durumun Kentsel Sit Alanı olan Sur içerisinde telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracağı açıktır. Telafisi imkansız durumların mevcut olması halinde işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesi yasal zorunluluktur. Bilirkişi heyeti bu değişikliğin Sur’un tarihi niteliğine tamamen aykırı olduğunu raporunda belirtmiştir. Ancak mahkeme yürütmenin durdurulmasına karar vermeyerek, her geçen gün artan yapılarla ortaya çıkan kimliksiz Sur tablosunun oluşmasına ve gelişen kamu zararına yol açmaktadır. Mahkemenin kendi atadığı bilirkişilerin raporunu beğenmeyip yeniden bilirkişi ataması kararı kabul edilebilir değildir” diye belirtti.

‘Kimliksiz Sur tablosunun telafisini nasıl yapılacaktır?’

“İstenilen rapor hazırlanana kadar bu süreç uzatılacak mıdır? Oluşacak kimliksiz Sur tablosunun telafisini nasıl yapılacaktır?” diye soran Aydın, şunları söyledi:

“Hukuk bu şekilde ayaklar altına alınamaz, mahkemeler kamu yararına olmayan kararlar alamaz ve insanların adalete olan güven duygusunu bu şekilde tahrip edemezler. Biz mimarlar odası olarak kentimize, doğamıza, kültürel ve tarihi değerlerimize karşı gelişen tüm bu süreçlerin takipçisi olacağımızı belirtiyor.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.