‘Gelecek planı yapamayan yüz binlerce birey var’

‘Gelecek planı yapamayan yüz binlerce birey var’
Peş peşe yaşanan intihar vakalarının nedenlerini yorumlayan psikolog Şiyar Güldiken, bugün toplumsal çözülmeye etki eden, sosyal yapıyı bozan, ruh sağlığına...

Peş peşe yaşanan intihar vakalarının nedenlerini yorumlayan psikolog Şiyar Güldiken, bugün toplumsal çözülmeye etki eden, sosyal yapıyı bozan, ruh sağlığına olumsuz etki eden birçok faktör olduğunu hatırlatarak, “Gelecek planı yapamayan yüz binlerce birey var" dedi

DİYARBAKIR YENİGÜN - Türkiye’de sıkıntıların etkisi her geçen artarken, sıkıntılara bağlı olarak adli suç, aile içi şiddet ve boşanma oranlarındaki artışın yanı sıra son günlerde peş peşe yaşanan intihar vakaları söz konusu.  Mezopotamya Psikologlar İnisiyatifi üyesi olan Şiyar Güldiken, içerisinde bulunduğu koşulların halk üzerindeki etkilerini Mezopotamya Ajans’a değerlendirdi.

‘Asıl sorun görmezden geliniyor’

Son yıllarda toplumda bir öfke halinin olduğunu ve bu öfkenin giderek arttığının herkesçe görüle bilindiğini söyleyen Psikolog Şiyar Güldiken, ancak bu durumu besleyen koşulları, yani asıl sorunu görmezden gelen bir anlayışın hakim olduğunu belirtti. Güldiken, “Haksızlık, hukuksuzluk, cezasızlık durumları herkesin gözleri önünde açıkça meydana geliyor. Elbette bunların bir enerji biriktirmesi olacaktır. Asıl sorunu görmezden gelen ve var olan olumsuzluğu sonuçlara bağlayan bir algı oluşmuş durumda” dedi.

‘Öfkesini kontrol edemeyen yüz binler var’

Ülkede bugün toplumsal çözülmeye etki eden, sosyal yapıyı bozan, ruh sağlığına olumsuz etki eden birçok unsurun olduğunu, bunlardan birinin de ekonomik zorluk ve sorunlar olduğunu vurgulayan Güldiken, “Gelecek planı yapamayan, öfkesini kontrol edemeyen yüz binlerce birey var bugün. Bu öfke bazen otizmli çocuklar, bazen kendisi dışındaki etnik-dini gruplar, bazen mülteciler olur. Öfke, başka birini veya birilerini bulamayınca da kendine yönelir. Antalya’daki vakada sadece bir intihar yok aslında, bir cinayet de var. Erkeğin, kadın ve çocuklar adına karar verme durumu söz konusu. Oradaki erkek sadece kendisiyle ilgili karar verme hakkına sahiptir aslında ama kadın ve çocuklar için de bir karar vermiş oluyor. Bir ‘sahiplik’ meselesi var yani. Televizyon, sosyal medya ve bir bütün olarak basında açık bir şekilde servis edilen cinayet, savaş, çatışma görüntüleri ve ayrıntılı bilgiler, bireyde ve toplumda cezasızlık, adaletsizlik duygularını körüklüyor. Toplumsal cinsiyet rollerinin neredeyse keskin bir şekilde ayrıştırılması, eril zihniyet baskısını daha da arttırmaktadır. Buna bağlı olarak kadın cinayetleri, çocuk istismarı, cinsel saldırı, tecavüz, boşanma ve intiharlar artıyor” diye konuştu.

‘Yönetim ve sistem sorunu’

Güldiken, yaşanan intiharların sadece psikolojik değil, sosyolojik boyutunun da olduğuna işaret etti. Güldiken “İntihar olgusunu açıklamak için Durkheim’ın ‘İntihar Teorisi’ önemli bir referans olur. Durkheim, bireysel mutsuzluğun tek başına intihara neden olamayacağını söyler. Ekonomik krizin de sadece bireyle ilgili olmadığı, bir yönetim ve sistem sorunu olduğunu, dolayısıyla intiharın sadece psikolojik olmadığını, sosyolojik boyutunun da olduğunu belirtmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.  Ekonomik krizin, yaşamı etkileyen temel faktörlerin başında geldiğini ve krizin doğru yönetilememesi halinde daha büyük krizlere yol açacağı uyarısında bulunan Güldiken, şunları kaydetti:

“Bu isyan, toplumsal ayaklanma, yağma gibi toplu hareketlere de neden olabilir. Dünyada bugün olduğu gibi aslında tarihte de örnekleri bolca var. Yoksulluk ve işsizlik, öz saygı, kendine güven gibi temel ihtiyaçları ve yoksunluğu da içeriyor aslında. Bu nedenle işsiz ve yoksul bireyler toplumun gerisinde kaldıklarını, bilinçli olarak kendilerinin ekonomik açıdan yoksun bırakıldıklarını düşünebilirler. Yaşamlarını çoğunlukla diğer bireylerin etkilendiğini düşünebilirler.”

‘Köklerinden koparılmış bir toplum var’

Yaşanan intiharlardan hareketle toplumsal çözülmenin nedenleri üzerinde de duran Güldiken, “Toplumsal dayanışmanın azalması, başarıya odaklı bireyler, kendisi dışındakine yani ötekiye tahammülsüz, gelecek ile ilgili karamsar duygular ve düşünceler, kanaat önderlerinin, siyasetçilerin ve rol model alınan kişilerin, açık örtük öfke içeren davranışları, toplumsal çözülmenin temel nedenleri olarak sıralanabilir. Elbette kapitalist sistem modelinin yarattığı birey ve toplumun getirildiği sonuçlardır bütün bunlar. Bugün tüm dünyadaki yönetim krizinden bağımsız değil hiçbiri. Kendini arayan birey, kimlik arayışında olan gençlik, sınıf bilincinden uzaklaştırılmış işçiler, burjuva, emeğe, kültürüne yabancılaşmış ve köklerinden koparılmış bir toplum var artık” diye vurguladı.

Medyaya ne sorumluluk düşüyor?

Güldiken, yaşanan intiharların özendirici olmaması için medyaya da önemli sorumluluklar düştüğünü kaydetti. Güldiken, “İstanbul ve Antalya’daki vakalarda kullanılan maddenin nasıl ve nereden temin edileceği dahi paylaşılabilmektedir. Benzer sorun ve zorlukları yaşama ihtimali olan bireylerin varlığı unutulmamalıdır. Daha önce intiharı düşünmemiş ama bu haber ve paylaşımlardan sonra böyle bir yönteme yönelme ihtimali de olabilir maalesef” dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.