Diyarbakır’ın ‘Berlin Duvarı’na ihtiyacı yok

Diyarbakır’ın ‘Berlin Duvarı’na ihtiyacı yok
TCDD, Diyarbakır’da kentin içinden geçen tren rayları boyunca duvar örmeye başladı. Ulaştırma Bakanlığı tepkiler üzerine projeyi şimdilik durdurdu....

TCDD, Diyarbakır’da kentin içinden geçen tren rayları boyunca duvar örmeye başladı. Ulaştırma Bakanlığı tepkiler üzerine projeyi şimdilik durdurdu. Kentin yazarı Şeyhmus Diken, müzisyen ve mimar Mehmet Atlı ve Şehir Plancısı Neriman Baran Yiğit, söz konusu duvara ihtiyaç olmadığını söylediler

Vecdi Erbay

DİYARBAKRI YENİGÜN - Diyarbakır’da, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD) kenti ikiye bölen tren rayları boyunca 2 metre yüksekliğinde ve 12 kilometre uzunluğundaki beton duvarın yapımına başlaması kentte tepkilere neden oldu. TCDD tarafından 1935 yılında Diyarbakır’a döşenen tren rayları, kentin büyümesi ile birlikte kentin ortasında kaldı. Merkez Sur ve Yenişehir ilçelerini, Bağlar ve Kayapınar ilçelerinden ayırarak kenti ikiye bölen tren rayları boyunca 2 metre yüksekliğinde ve 12 kilometre uzunluğundaki beton duvarın yapımına başlanmasına Diyarbakırlıların tepkisine neden oldu. 21 sivil toplum örgütü duvarla ilgili ayrıntılı bir rapor hazırlayarak kamuoyu ile paylaştı. Raporda, özetle, “İlgili proje bütünüyle ele alındığında, raylı sistemin etrafında planlanan ve ihalesi yapılan bu korkulukların fen, sanat ve sosyal hayat gibi olguları dikkate almadan yapıldığı görülmektedir. Yayalar, hayvanlar, araçlar gibi kentin temel unsurları için hiçbir geçişin gözetilmediği ve bununla ilgili herhangi bir önlemin de alınmadığı görülmektedir. Çalışmayla ilgili görüştüğümüz yetkililerin dile getirdikleri sorunlar, sundukları raporlar, alanda yaptığımız keşifler ve teknik değerlendirmeler sonucunda; bütün karar ve uygulamaların bilim ve teknikten yoksun, herhangi bir ÇED raporu olmaksızın hazırlandığı görülmektedir. Kamu yararı ilkesinin hiçbir surette gözetilmediği değerlendirilmektedir” ifadelerine yer verildi.

“Berlin Duvarı” benzetmesi

Diyarbakırlılar Berlin duvarına benzettikleri söz konusu duvarla ilgili tepkilerini sosyal medyada da dile getirdiler. Şehri ikiye bölecek duvarı istemediklerini #Diyarbakırdaduvaristemiyoruz diye hasthag açtılar. Diyarbakır Hafızası Proje Koordinatörü arkeolog Nevin Soyukaya, Twitter hesabından tepkisini şöyle dile getirdi:

“Diyarbakır’ı DDY mi yönetiyor? Koca şehri duvarlarla 2’ye bölme yetkisi ve hakkını nereden buluyor? Yeter artık, binlerce yıllık geçmişi olan bu şehri, yaşam alanı olmaktan çıkardınız, gerçekten yayaların yaşam hakkını düşünüyor iseniz, demir yolu hatlarını şehir dışına taşıyın.” Tepkiler üzerine Ulaştırma Bakanlığı duvar inşaatı çalışmalarını şimdilik durdurdu. Bakanlığın duvarın yapımını ‘şimdilik’ durdurmuş olması, duvarın yapılmayacağı anlamına gelmediğini bilen sivil toplum örgütleri ile yurttaşlar gelişmeleri yakından takip ediyorlar.

[caption id="attachment_55132" align="alignleft" width="368"] Yazar Şeyhmus Diken[/caption]

Diyarbakırlılar surlara ‘beden’ diyor

Diyarbakır’ın mimarisi, tarihi, sosyal ve kültürel dokusuyla ilgili çalışma yürütenler, kitaplar yazanlar söz konusu duvarla ilgili ne düşünüyorlar? Diyarbakır’la ilgili birçok kitaba imza atan yazar Şeyhmus Diken, sorumuzu cevaplarken, Diyarbakırlıların surlarla kurduğu bağı şöyle anlattı:

“Diyarbakırlılar eski kentin etrafını çepeçevre kuşatan beş buçuk kilometre uzunluğundaki binler yıllık sur duvarlarına “beden” der. O beden, şehir halkını ahir zamanlardan bu yana hem kem gözlerden hem de zalimlerin saldırılarından koruyan bir zırh olmuştur. Ve tarih boyunca ateşin taşa dönüşmüş hali olan bedenler, kent insanına muhafızlık etmiştir.”Diken, “Eski çağlardan bu yana, halk sur duvarlarına alışkındır da! Halkı birbirine sınırdaş edecek, iki yakaya ayırıp uzak düşürecek yeni beton duvarlara düşünce dünyasında bile alışkın değildir” diyerek duvarın kentin dokusuyla uyuşmadığını dile getirdi.

Tipik bir müteahhitlik projesi

Şeyhmus Diken şunları söyledi: “Demiryolları 1935’te kente geldiğinde demiryolu ray hattı da, istasyon da o yıllarda surların içinde yaşayan şehir halkına hayli uzaktı. Zaman içinde şehir hayli büyüyünce demiryolu hattı şehrin orta yerinde kalakaldı. Hangi masa başı aklın (aslında akılsızlığın) ürünüdür bilinmez şehir içinden akıp giden 12 kilometrelik hat iki tarafından beton duvarla örülecekmiş. Bu sosyal ve ekonomik anlamda bir şehri ortadan ikiye bölmenin adıdır. Tipik bir müteahhitlik / taahhüt projesidir. Şehre zerre kadar ihtiyaç anlamında katkısı yoktur. Şimdi soru orta yerde çırılçıplak duruyor: Hani ‘bölücülük’ suçtu. Adı ne olursa ve ne adına olursa olsun bu proje kenti bölmektir. Ve suçtur, vebaldir, büyük yanlıştır. Ayrıca kente karşı işlenmiş ve işlenmekte olacak olan çağa ait kent ve yaşam alanına dair ağır kent hak ihlali suçudur. Ha, illa ki şehrin içinden geçen demiryoluna yönelik bir uygulamaya mı ihtiyaç var. Artık miadını doldurmuş hat şehrin dış çeperlerinde çevre yolu civarına bağlanır. İstasyon da nostaljik bir erken cumhuriyet taş yapısı olarak şehrin kültürel sanatsal kullanımına tahsis edilir. Yapılacak olan budur. Diyarbakır halkı şehre yapılacak bu kötülüğe asla rıza göstermez. O duvarlar örülse bile halk ihtiyaç noktalarından o duvarları deler, deşer ve geçer. Hazır yolun henüz başındayken Ulaştırma Bakanlığı projeyi gelen tepkiler üzerine askıya almışken hiç değilse bir kez kent dinamiklerinin görüşlerini dikkatine alıp bu projeden vazgeçsin. Hak budur.”

[caption id="attachment_55130" align="alignright" width="247"] Mehmet Atl[/caption]

Olağan Türkiye halleri

Müzisyen ve mimar Mehmet Atlı demir yollarını iyi biliyor çünkü demir yolcu bir ailenin çocuğu olarak büyüdü. Atlı’nın “Hepsi Diyarbakır- Herkesin Bildiği Kimsenin Bilmediği” adlı bir kitabı da vardır. Atlı, şehri ikiye bölecek duvarla ilgili konuşurken “Kurumlar arası ve kurumlarla toplum arası esgüdümsüzlüğün, iletişimsizliğin yeni bir örneği” şeklinde tepki gösterdi. Atlı, “Mevcut durum da savunulabilir değil. Evet, kesinlikle önlemler gerekiyor ve halihazırda yıllardır alınması gereken önlemler alınmadı. Mesele kentin gelişim aşamalarında sürekli ertelenen, yok sayılan sorunların kendini er geç dayatmasıdır. Bu örnekte de öyle. Ama çözüm diye getirilen şeyler de diğer kurumlarla, belediyeler, sivil toplum ve halkla iletişim, katilim sağlanmaksızın Ankara’dan, Malatya’daki Bölge Müdürlüğü’nden, tepeden ve masa basından yönetilen, daha doğrusu yönetilemeyen süreçler. Yerel yetkililerin de tam olarak içine sinmediği, izlenmesi gereken metodun bu olmadığına dair hemen herkesin hemfikir olmasına rağmen kangrenleşen kentsel sorunlardan bir tanesi daha… Büyük bir komplo görmüyorum bu olayda. Olağan Türkiye halleri’ni görüyorum. Devleti, toplumu ve yerel unsurlarıyla… Projeden umulan zaten geç kalmış bir güvenlik önlemini hayata geçirmek. Bir şeyler yapılması gerektiğine kesinlikle katılıyorum.

“Tek bir günah keçisi yok”

Bu yöntemle ve bu projeyle sorunların çözümlenemeyip yeni sorunlar yaratmasının kesin olduğuna inandığını söyleyen Mehmet Atlı, “Sorun mevzuatlardan öte ilkesel ve zihniyetsel. Basta demiryolu ve karayolları ile ilgili makro siyaset sorunları, Diyarbakır’ınki. Tabii kayyım siyaseti” dedi. Yıllardır hiçbir önlemin düşünülmediğini belirten Atlı, şunları söyledi: “Demiryolunun gelişen kent içinde kalan parçasının sorunlarına gelince; Konunun bu noktaya varmasında, yani radikal bir duvar projesi ile işin içinden çıkılması gayretinde yıllardır hiçbir önlem düşünmeksizin imar izinleri verenler, karayolu ve kontrolsüz hemzemin geçişler yapanlar, site, dükkân inşa edenler olarak tüm kurumlar ve toplum ve tabii bu arada bu işlerin gecikmesindeki payı oranında TCDD sorumlu. Demiryolcu bir aileden geliyorum. Yerel yetkililerin iyi niyetinden ve gayretinden şüphem yok. Ancak sorun onları da aşan ölçekte, başkentin bölgeye bakışında, sivil toplumu hiçbir sürece katmak istemeyen kayyım siyasetinde düğümleniyor gene. Ve yılların yerel yönetim, inşaat yapma kültürü, müteahhitlik kültüründe de aynı zamanda. Tek bir günah keçisini bulup dövmekle içinden çıkılacak bir sorundan ziyade herkesin bir ölçüde pay sahibi olduğu bir duyarsızlıktan söz etmek mümkün.”

[caption id="attachment_55131" align="alignleft" width="368"] Neriman Baran Yiğit[/caption]

“ÇED raporu yapılmadı”

TMMOB Şehir Plancıları Odası Diyarbakır Şube Sekreteri Neriman Baran Yiğit’e, “Şehri ikiye bölecek duvara sahiden ihtiyaç var mı?” diye sorduk. Yiğit’in cevabı çok kısa ve net oldu: “Günümüz dünyasında artık ülkeler arasındaki sınırlar bile anlamsızlaşmışken, kent merkezlerine böylesi duvarlar, bariyerler örmek çok anlamsız ve gereksizdir. Hangi nedenle şehirler bölünmek istenir, anlam veremiyoruz. Tabi ki kentimiz için böylesi bir duvar ihtiyacı söz konusu değildir.”

“Duvarın yapımı şimdilik durduruldu ancak proje henüz iptal edilmedi. Duvar örülürse şehri ekonomik, sosyal, kültürel olarak nasıl etkileyecek?” sorusuna Yiğit, “Demir yolu hattı çoğu yerde kent merkezinin işlek güzergahından geçmektedir. Haliyle esnafı ve ekonomisini olumsuz etkileyecektir” yanıtını verdi ve projenin ayrıntıları hakkında şu bilgileri paylaştı:

“Projelendirilen hatta yaya geçişleri için herhangi bir esneklik düşünülmemiş. Mevcut demiryolu hattı aynı zamanda merkez ilçe sınırlarını da belirlemektedir. Bu yapılacak bariyer 3 merkez ilçeyi de birbirinden ayıracaktır ve bu üç ilçede yaya geçişini kapatmış olacaktır. Kaldı ki bir kentte sadece insanlar yaşamamakta, bu proje ile aynı zamanda diğer canlılar da düşünülmemiştir. Kentler, yaşayan canlıların etkileşimde olduğu dinamik alanlardır. Böylesi duvarların örülmesi kenti ikiye böleceği gibi, yaşayanları da birbirinden izole edecektir. Kaldı ki bu sadece bir duvar değil, 50 cm beton, üzerine 180 cm panel ve 50 cm de jiletli tel yapılacaktır. Projelendirilen hat Malatya 5. Bölge Müdürlüğü tarafından yapılmış ve kentlinin görüşü alınmamıştır. Sadece kentlinin değil hiçbir kamu kuruluşunun ve kent dinamiklerinin görüşü alınmamıştır. Masa başında ihale yoluyla karar verilen projede aynı zamanda hiçbir fizibilite çalışması ve Çevresel Etki Raporu da yapılmamıştır. Sözde yayaların güvenliği için yapılan ve bir kenti ikiye bölecek bir bariyer ve böylesi sıkı güvenlik önlemlerinin hiç masum projeler olmadığını düşünmekteyiz. Böylesi projelere harcanacak bütçe ile kentimizin ihtiyacı olan yatırımlara yönelmek daha tutarlı olacaktır. Bunun kentli üzerinde hem sosyal hem ekonomik hem de psikolojik etkileri olacaktır.”

“Kentin suretini değiştiriyorlar”

Sur ilçesindeki mahallelerde yıktırılan evlerin yerine yenileri yapıldı. Bu, kentte yaşayanlarda bir travmaya neden oldu. Kentin çehresi, dokusu, kültürel ve sosyal yapısı imar yoluyla değiştirildi. Duvar, benzer bir tahribata neden olur mu? Bu soruya “Evet, birçok böylesi uygulama ile kentin sureti, sosyo-ekonomik yapısı ve demografisi değiştirilmektedir” cevabını veren Yiğit, şunları söyledi: “Biz TMMOB bileşenleri olarak Sur özelinde yapılan sözde kentsel dönüşüm adı altında bu tarihi kent dokusunun yıkılmasının o zaman da karşısında yer almıştık ve gerekli hukuksal mücadeleyi yürütmüştük. Yine Karayolları yerleşkesinde 100 yıllık ağaçların kesilip, yerine betonların yapılmak istenmesi gibi, şimdi de böylesi bir duvar projesinin de benzer şekilde etkilerinin olacağı kanısındayız. Nasıl ki Sur’da yıkılıp yapılan konutlar Sur’un dokusuna zarar verdi ve bir o kadar işlevsiz ise bu demiryolu hattında yapılacak bariyer de şüphesiz benzer etkileri olacak bir projedir. Kent ve kentliyi bu denli etkileyen projelerin, kentte yaşayan halkın ve kent dinamiklerinin görüşü alınmadan, masa başında kararlaştırılmasını doğru bulmuyoruz.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.