VİDEO HABER - Şık: Son yılların en büyük gazetecilik davası
TİP Milletvekili Ahmet Şık, gazetecilerin tutuklanmasını “Son yılların en büyük gazetecilik davası” şeklinde nitelendirerek, "İktidar yanlısı olmayan, hakikatin peşinden koşan herkes gibi hedef oldular" dedi
Türkiye İşçi Partisi (TİP), Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Xwebûn Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş’ın da aralarında bulunduğu 16 gazetecinin tutuklanmasına ilişkin hazırladığı “Gazetecilik Yine Suçlama Konusu” başlıklı raporu, Diyarbakır Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’nda açıklandı. MA’da yer alan habere göre basın toplantısına, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Dicle Fırat Gazeteciler (DFG) Derneği Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, tutuklanan gazetecilerin avukatı Resul Temur ile Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Mehdi Özdemir katıldı.
Şık: Son yılların en büyük davası
Toplantıda konuşan TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, gazetecilerin tutuklanmasına dair rapor hazırladıkları rapora değinerek, “Arkadaşlarımızın tutuklanma gerekçesi malum. İktidar yanlısı olmayan, hakikatin peşinden koşan herkes gibi hedef oldular. Türkiye buna çok alışık. Bölgede Kürt basınında çalışan arkadaşlar buna daha fazla tanık. Eskiden bombayla, katliamla olan baskı, son yıllarda tutuklamalarla oldu. Son yılların en büyük gazetecilik baskısı olarak gördüğümüz bu davada; çok sayıda arkadaşımız tutuklandı. Kısa vadede bu yargılamada bir sonuç beklemiyorum" dedi.
‘Gazeteciler haklı ve suçsuz’
“Türkiye'nin bir kanun devleti bile olmadığını” ileri süren Şık, “Kürt ve muhalif olunca daha fazla hedef olursunuz. Buradan da bir eleştiride bulunmak istiyorum ulusal basında çalışanlara, haber için olmazsa da en azından dayanışma için burada olmaları lazım. Arkadaşlarımızın haklılığı ve suçsuzluğuna dair herhangi bir kaygı taşımıyorum” şeklinde konuştu.
‘Savcılara hesap sorulacak’
Gazetecilerin gizli tanık beyanları ve soyut iddialarla tutuklandığına dikkat çeken Şık, ayrıca gazetecilerin tutuklanmasına dair soruşturma savcısıyla görüşmek istediğini ancak savcının farklı gerekçelerle kendisiyle görüşmediğini aktardı. Şık, “Karşısındaki insanları düşmanlaştıran bir mantıkla soruşturma evrakı imzalanmış. O savcılara bunun da hesabının sorulacağını söylüyorum. Bu dönemin soruşturulacağı, tarafsız bağımsız ve evrensel hukuk kurallarını temel alan savcılar gereken cezayı verecektir" ifadelerini kullandı.
“Savcının ‘dili’ tutanaklara yansıdı”
Avukat Resul Temur ise, tutuklanan gazetecilerle dayanışma gösterenlere teşekkür ederek, gözaltı ve ifade sürecine dair şunları söyledi: “8 gün gözaltı sonrası adliyeye çıkarılan gazeteciler adliyeye alınmadılar. Gözaltı otobüsünde bekletildiler. Bu yasak sorgu tekniklerinden biridir. Emniyet ve savcılık duruşma bitinceye kadar, gazetecilere araçta tutmaya çalıştılar. İtirazlarımız sonucu bu engellendi. Soruşturma kapsamında bulunmayan ve suç isnadı olmayan soruların gazetecilere sorulması, gazetecilerin savunmalarının değil savcının dilinin tutanaklara yansıması dikkat çekti. Bu duruma ilişkin şerh düştük. Bu da duruşmanın sakatlandığı bir durumdu. Gazetecilerin tamamına 'Gazetecilik faaliyeti yürütülürken yaptıkları haberler, katılmış oldukları programlar, programda kullanılan dil ve yayını ne şekil yaptıkları' sorular soruldu.”
“İlk duruşmada boşa düşecek”
Gazetecilere sorulan soruların basın hürriyetini ilgilendiren sorular olduğunu söyleyen Temur, ancak gazetecilere sorulan soru ve gösterilen fotoğrafların avukatlara gösterilmediğini aktardı. Temur, “Tüm gazetecilere 6 sayfalık tutuklanma talepleri sunuldu. Gazetecilerin lehe ve aleyhe olduğu bir savcılık ile karşı karşıya değildik. Bu durumda bizler açısından, silahların eşitliği ve adil yargılanma hakkının ihlaline açık şekilde sebebiyet vermiştir” diye konuştu.
‘Hakimin tavrı cevaba göre değişti’
Temur, sorgu makamına çıktıklarındaki ilk tanıklığının hâkimlerin gazetecilere yayın politikası ve yayın içeriği ile ilgili sorular sorduğu, gazetecilerin verdiği cevaplara göre tavrını ve dilini değiştirmesi olduğunu aktaran Temur, “Biz sorgu avukatına bu ifadeler bir bütünen yarın ağır ceza mahkemelerine geldiğinde, söz konusu açık ve gizli tanıkların dosya dışı olduğunu, bunların dinlenilmeyeceğine dair ara karar veriyorlar. İnanıyoruz ki ilk etapta dava açılınca, tutuklanma gerekçesi boşa düşecektir" diye belirtti.
'Soruşturma siyasi'
Temur, sözlerini şöyle sürdürdü: “Soruşturma savcısının İzmir’e nakli sırasında Diyarbakır’ın değil, Bismil savcısı olduğu ortaya çıktı. Bu savcı geçici yetki ile mi buraya geldi? Bunu bilmiyoruz. Biliyoruz ki bir savcı geçici görev için ya kendi istemiyle geçici görevlendirme, ya görev zorunluluğu, ya da disiplin soruşturması varsa başka yere görevlendirilebilir. Biz dolayısıyla savcının hangi gerekçeyle dâhil olduğunu bilmiyoruz. Bu durum, soruşturmanın hukuki değil, siyasi olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Tüm hukuki destekleri sunmaya devam edeceğiz. İnanıyoruz ki arkadaşlarımız en kısa sürede serbest bırakılır.”
Dayanışma vurgusu
DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ise AK Parti'nin 20 yıllık iktidarında basın ve ifade özgürlüğünün yok edildiğini iddia ederek, dayanışmanın önemine vurgu yaptı. Meclis Genel Kurulu’na getirilecek “Dezenformasyon yasasına” dair Müftüoğlu, “Tam da burada tutuklanan 16 gazeteci arkadaşımız ve önümüzdeki günlerde Meclise gelecek olan yasaya dair birlikte mücadele etmeye ihtiyaç var. Aksi takdirde, karikatürlerdeki gibi, herkesin ağzının fermuarlandığı bir tablo ile karşılaşacağız. Basın ve ifade özgürlüğü ile ancak Türkiye'nin demokratikleşmesinin önünün açılacağına inanıyoruz. İlk duruşmaya kadar bu gündemi sürdürmek herkesin görevi" şeklinde konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.