Kayıp yakınları Diyarbakır’dan 716’ıncı kez seslendi: Kayıplar bulunsun, failler yargılansın

Kayıp yakınları Diyarbakır’dan 716’ıncı kez seslendi: Kayıplar bulunsun, failler yargılansın
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde 716’ncı kez bir araya geldi.   İnsan Hakları Derneği...
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde 716’ncı kez bir araya geldi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sormak amacıyla “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla Koşuyolu Parkı’nda açıklama yaptı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, 1990’lı yıllarda gözaltına alındıktan sonra kaybettirilenleri anmak, akıbetlerini sormak ve adalet talebini yinelemek amacıyla 716’ncı kez bir araya geldi. Kayıp yakınları, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” açıklaması yaptı.

Kaybettirilen yakınlarının fotoğraflarını taşıyan aileler, bu hafta, Lice Katliamında yaşamını yitiren 17 kişiyi anarak, adalet talebinde bulundu.

‘FİNCANCI VE BASIN ÇALIŞANLAR SERBEST BIRAKILSIN’

Açıklama öncesi konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Ercan Yılmaz, “Uzun yıllardır bu meydanda farklı çalışmalar yürüten arkadaşlarımızın sivil toplum örgütlerinin, insan hakları savunucularının belirttiği gibi insan hakları mücadele kesintisiz bir şekilde devam etmekte. Mevcut iktidarın bir türlü uluslararası standartlara erişmeyen uygulamaları kullanmamalarının çok büyük etkisi var. Türkiye gibi toplumsal barışını, demokrasi kültürünü içselleştirmemiş ülkelerde ne yazık ki hak savunucuları çoğu zaman söylemleriyle, çalışmaları ve hazırlamış oldukları raporlarla hedef haline geldiklerini” söyledi.

Bunun en yakın örneğini geçen hafta sonu gördüklerini dile getiren Yılmaz, “Şebnem Korur Fincancı’nın, yaptığı bir röportajda tamamen uzmanlık alanıyla ilgili bilimsel açıdan olayı değerlendirmiş. Bu açıklamasından hemen sonra siyasi iktidar ve yandaş medyası Şebnem Hocayı hedef haline getirdiler. Ve hakkında soruşturma açılarak tutuklama talebi verildi. Aynı zamanda kendi çalışma faaliyetlerini yürüten Mezopotamya Ajansı (MA) ve JINNEWS çalışanlarına yönelik Ankara merkezli bir soruşturma yürütüldü ve dün akşam 9 gazeteci tutuklandı. Bu durum Türkiye’nin düşünce ve basın özgürlüğünün ne durumda olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. Siyasi iktidar tıpkı aktivistlere, insan hakları savunucularına, basın çalışanlarına da kendi çizdiği sınırlar dışını çıktıklarında yargıyı bir tehdit aracı olarak kullanıyor. Tutuklanan basın çalışanları ve Şebnem Hocanın bir an önce serbest bırakılmalarını talep ediyoruz” dedi.

LİCE KATLİAMI’NIN HİKÂYESİ OKUNDU

İHD Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Erdoğan da Lice Katliamı’nın hikâyesini okudu. Erdoğan, “Kamuoyunca ‘Lice Katliamı’ olarak bilinen olay Diyarbakır 8’inci Ağır Ceza Mahkemesince davaya dönüştüğünü ve dava dosyasındaki iddianameye, görgü tanıklarının ve yakınlarının şubemize yaptığı başvurulara göre;  ‘Birçok PKK’linin ilçeye girdiği iddia edilerek, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın Lice’ye yönlendirilir. Helikopterle Lice’ye giden Aydın, olağandışı hiçbir durum olmaması rahatlığı içerisinde İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı bahçesinde yaveri ile sohbet ederken ‘Kanas’ tipi suikast silahıyla vurulur. Aydın’ın vurulması bahane edilerek sokağa çıkma yasağı ilan edilir. 3 gün 3 gece boyunca ilçe güvenlik güçlerince taranır. Bazı görgü tanıklarına göre; taramanın başlatılmasıyla birlikte bir asker halka seslenerek, ‘Biz bir generali öldürdük siz kimsiniz, hepinizi geberteceğiz’ diye bağırmış.

‘OLAYLARIN ARKASINDAKİ GÜÇLERİ AÇIĞA ÇIKARILMALI’

Olayın hemen ardından ilçeye giriş çıkışlar yasaklanır. Olaylarda 3’ü güvenlik görevlisi 17 sivil olmak üzere 20 kişi yaşamını yitirir. Onlarca insan ateşli silahla yaralanır. Bazı ev ve işyeri güvenlik güçlerince yakılır. 401 ev ve 241 işyeri hasar görür. İlçe 4 gün boyunca, parlamenterlerin, siyasetçilerin, STO temsilcilerinin ve halkın giriş çıkışına kapatılır. Dönemin Başbakan Yardımcısı Deniz Baykal dahi ilçeye sokulmaz. 3 ay içinde ilçenin nüfusu beşte bir oranında düşer. Lice katliamı gerçeği, kendi komutanını, silah arkadaşını öldürecek kadar gözü dönmüş bir devlet anlayışının, bir güvenlik konseptinin Kürtlere, Kürt halkının haklarına nasıl yaklaştığını gösteren, tarih boyunca hatırlanması ve nefretle kınanması gereken bir olay olmuştur. Aradan 20 yıl geçiyor ve bugün yine bu devletin savcısının hazırladığı iddianamede aslında o gün ilçeye PKK’nin herhangi bir eylemi olmadığı itiraf ediliyor. O kadar aleni, o kadar pervasız ve o kadar vahşice yapılan bir katliam neticesinde davada bir ya da iki rütbeliyi yargılanmasının yetersiz kaldı.  Lice halkına ve özünde de devletin Kürt halkına yaşattığı acıların bedeli olarak bununla sınırlı tutulması tatmin edici ya da inandırıcı olmayacaktır. Bir daha bu tür acıların yaşanmaması ve yaşatılmaması için bu olayların arkasındaki güçleri açığa çıkarmak yargılamak ve devletin Kürt halkından özür dilemesi gerekmektedir.”

Katliamda katledilenlerin isimleri şöyle: Tütiye Talan (66),  Tahir Kozat (70), Zana Mercan (16), Suna Cantürk (4), Dilbirin Cantürk (2,5 ), Hüseyin Cantürk (13), Ali Canpolat (25), Hüseyin Boğa (34), Salih Boğa (29), M. Rezzak Yıldırım (65), Abdullah İzgi (40),  Mehmet Kaya (32), Mustafa Çakır (40), Zana Çakır (18), Halil Doğan (70), İmam Mehdin Güler (47), Öğretmen Nurettin Soyer.

Konuşmasından sonra bir dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi. (Haber Merkezi)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.