İsrail’in saldırıları Diyarbakır’da protesto edildi
Zafer TÜZÜN/YENİGÜN HABER – Diyarbakır’da Amed Emek ve Demokrasi Platformu öncülüğünde AZC Plaza önünde son süreçte İsrail Devletinin artan saldırıları sonucunda on binlerce sivil yurttaşın yaşamını yitirmesinden ve ‘Ortadoğuda yaşanan katliamlar durdurulsun, onurlu ve kalıcı bir barış sağlansın’ talebiyle basın açıklaması yapıldı.
İsrail tarafından Demir Kılıçlar Operasyonu olarak adlandırılan, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana süren savaşta İsrail’in sivil hedeflere yönelik saldırılarını son günlerde daha da artırdı. Kadın, çocuk, yaşlı ayrımı gözetmeksizin sürdürdüğü saldırılarında aralarında çocukların da bulunduğu onlarca Filistinli ve Lübnan’lı yaşamını yitirdi, onlarcası ise yaralandı. İsrail’in gerçek mermilerle düzenlediği saldırılarını aralıksız olarak sürdürüyor.
https://t.co/v767HHsAMp pic.twitter.com/xmdDcSinvR
— Yenigün Haber (@yenigunhaber_) October 3, 2024
Eğitim Sen 1 nolu Şube Eş Başkanı Faruk Ercan’ın okuduğu açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Siyonist, ırkçı İsrail Hükümeti uluslararası emperyalist güçlerden aldığı destekle insanlık suçu işlemeye devam etmektedir. Son yüzyılda olanlar ve izlenen politikalar başta İsrail ve onu destekleyen emperyalist devletlerin savaşı bitirme niyetinde olmadığını göstermektedir, uluslararası sözleşmeler ve hukuk ihlal edilmekte, savaş ve insanlık suçu gün geçtikçe şiddetini arttırmakta ve yayılmaktadır. Yapılan saldırılar insani değerlerden yoksunluğu ve bir barbarlığı temsil etmektedir
7 Ekim'de gelişen saldırıların ardından İsrail’in başlattığı savaştan bu yana Filistin’de 16 bin 456’sı çocuk ve 11 binin üzerinde kadın olmak üzere 40 binden fazla Filistinliyi katletmiştir. Ayrıca savaşta yüzbinlerce sivil yaralanmış, binlerce çocuk kaybolmuş ve Filistin halkının büyük bölümü yerinden edilmiştir. Güvenlik gerekçesi ile Filistin’de kadın, çocuk demeden sivilleri katleden İsrail devleti aynı gerekçe ile Lübnan’da sivil halka yönelik katliamlar gerçekleştirmeye başlamıştır. Bir taraftan egemen devletlerin sömürgeci politikalarına maruz kalan Lübnan Halkı diğer taraftan da İsrail Devleti’nin savaş ve şiddet politikalarına maruz kalmaktadır. Hizbullah yöneticilerine dönük operasyonlar gerçekleştirildiği iddiasıyla sivil halkı da hedef alan savaş politikaları bu savaşın stratejik hedefler doğrultusunda gerçekleştirildiğini ortaya koymaktadır.
Hizbullah-İsrail çatışması, uzun yıllardır Ortadoğu’daki istikrarsızlığın bir devamı niteliğindedir. Siyonist İsrail ve İran Molla rejimi arasındaki çekişme ve bu çekişmenin yansıması olarak son günlerde yoğunlaşan gerginlik yüzbinlerce sivilin hayatını kaybetmesine neden olmuştur. İsrail Devleti’nin Lübnan’a yönelik son saldırısında yüzlerce sivil yurttaş hayatını kaybetmiş ve devam eden hava saldırılarından dolayı 1 milyona yakın insan göç etmeye mahküm bırakılmıştır.
İran Devletinin Hamas ve Hizbullah ile kurduğu ilişki, Iraklı milisleri ve Husileri kullanma planları ve İsrail Devleti’nin enerji yolu üzerindeki hakimiyetini güçlendirmek için başlattığı savaş, bölgesel olarak yayılıp içerisinde bulunduğumuz 3. Dünya Savaşını körükleyebilecek potansiyeli barındırmaktadır. Böylesi bir sonuçtan çıkar elde etme peşinde koşan devletler ise savaş çığırtkanlığı yapmaya devam etmektedir. Unutmamak gerekir ki bu savaşın kazananı olmayacak, kaybeden Ortadoğu’da yaşayan halklar olacaktır. Filistin ve Lübnan’da yaşanan acıyı istismar edip bundan siyasi bir rant elde etmeye çalışanların kendileri de Kürt Halkına yüzyıldır asimilasyon, gözyaşı, katliam dayatmakta ve dilini, kimliğini, kültürünü, inancını yok saymaya devam etmektedir. Anlıyoruz ki amaç tıpkı geçmişte olduğu gibi post-modern karakterli yeniden paylaşım savaşından başka bir şey değildir. Bu amaç barış içerisinde yaşamak isteyen ve birbiriyle sorunu olmayan halklara, inançlara, kültürlere ölüm vadetmektedir.
Kısacası Ortadoğu’da egemen güçlerin hak mücadelesi yürüten halklara karşı işlediği suçlar aralıksız sürmektedir. İsrail’in Filistin ve Lübnan’da, emperyalist güçlerin Kuzey Afrika’da ve yine emperyalist güçlerin ve çeşitli Ortadoğu ülkelerinin desteklediği cihatçı örgütlerin Suriye, Rojava ve Irak’ta uyguladıkları yöntemler hep aynıdır. Toplu katliam, sömürü, insansızlaştırma ve demografik yapıyı değiştirme bu yöntemlerden bazılarıdır. Direniş hakkını kullanan halkların zalimlere karşı mücadelesi elbette başarıya ulaşacak ve halklar kazanacaktır.
Savaştan kazanan sadece savaş tüccarları, halkın sırtından zenginleşenler, ülkeyi savaşla, çatışmalarla, toplumsal kutuplaşmalarla ve baskıyla yöneten rejimlerdir. İnsanlık bu barbarlığı durdurmak sorumluluğu ve göreviyle karşı karşıyadır. Ya bu katliamlar ve barbarlık durdurulacak ya da işlenen savaş suçlarına ortak olunacaktır.
Yeni katliamların yaşanmaması, sivillerin ölümüne yol açan saldırıların talimatlarını verenlerin savaş suçları mahkemesinde yargılanmaları için derhal girişimlerde bulunulmalıdır.
Halkların güvenlik ve refah içinde yaşamasının tek yolu kalıcı ve adil barıştır."
Kaynak:ZAFER TÜZÜN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.