"Hevsel Bahçeleri ve surların tahribatına sessiz kalındı"

"Hevsel Bahçeleri ve surların tahribatına sessiz kalındı"
UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri, “Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne alması üzerine Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu miras alanında yapılmış çalışmaların büyük bölümünün yanlış olduğunu belirterek bu yanlışlardan dönülmesi gerektiğini ifade etti.

Recep Çalışkan/ YENİGÜN HABER UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri, “Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne alındı. Sur ilçesindeki tarihi sur ve yapılarında inceleme yapan UNESCO heyeti, surlara ve Hevsel Bahçelerine dair taslak karar raporu hazırladı. Taslak kararı sonrası basın açıklaması gerçekleştiren Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu Sur olaylarından bu yana Suriçi’nin %46’sının tamamen yok edildiğini belirtti.

KAYYUMLAR TAHRİBATLARIN ÖNCÜSÜ OLMUŞTUR

Basın açıklamasında konuşan Platform yürütme kurulun üyesi Samed Ucaman “Süreç bir bütün olarak değerlendirildiğinde tarihi kent yıkımının bir bütün olarak çatışmalardan sonra gerçekleştiği, tescilli yapıların birçoğunun bu esnada yıktırıldığı, gerek dönemin Alan Başkanlığı ve TMMOB raporlarında gerek uydu görüntüleri ile değerlendirilmiş ve tarafımızca çeşitli uyarılar basın aracılığıyla yapılmıştır. Alandaki tahribat Suriçi’nin kamulaştırılması, alanla ilgili yetkinin Kültür ve Turizm Bakanlığından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına devredilmesiyle hız kazanmıştır. Yine çatışmaların yaşanmadığı Alipaşa ve Lalebey Mahallelerinde çatışma sonrası eş zamanlı yıkım politikaları sürmüştür. Suriçi’ndeki tahribat, fiziki doku ile birlikte sosyokültürel dokuyu da yok etmiştir. Yalnızca toprak üstü değil, arkeolojik katmanlar da tahrip edilmiştir. O dönemden bugüne Suriçi’nin %46’sının tamamen yok edildiği tespit edilmiş durumdadır. Belediyelere atanan kayyumlar ise miras alanındaki tahribatlara sebep olan projelerin öncüsü olmuş, Dicle Vadisinde özellikle de On Gözlü Köprünün çevresindeki kaçak yapılaşmaya göz yummuştur.” İfadelerini kullandı.

TAHRİBATA SESSİZ KALINDI

Ucaman tahribata sessiz kalındığını vurgulayarak “Tarih bilincinden, bilimden yoksun ve koruma ilkelerinden uzak merkezden alınan kararlarla alanda yürütülen çalışmaların yanlış olduğu, geri dönüşü mümkün olmayan zararlar verdiği defalarca dile getirilmiş, suç duyuruları, basın açıklamaları yapılmış, uzmanlara çağrılarda bulunulmuş, uluslararası misyonlar göreve davet edilmiş olmasına rağmen somut tek bir adım atılmamış ve tahribata sessiz kalınmıştır.” Açıklamalarında bulundu.

YERLEŞİM ALANLARI TİCARİ ALANLARA DÖNÜŞTÜ

Ucaman ayrıca Suriçi’nden taşınmak zorunda kalan insanların geri dönmesi gerektiğini ifade ederek şunları aktardı.

“Dünya Miras Alanı Tampon bölgesi Suriçi’nde yaşayan 24.000 insan, güvenlik güçleri tarafından zorla göçe tabi tutuldu. Bir gecede; evsiz, işsiz kaldılar ve sosyal çevrelerinden koparıldılar. Kendi kentlerinde mülteci gibi yaşamak zorunda kaldılar. Kamulaştırma kararıyla mülkiyet hakları ellerinden alındı ve evlerine bir daha geri dönemediler. Halkın yerinden edilme süreciyle birlikte kullanıcı profili değişmiş, 2016 Koruma amaçlı imar planında yerleşim alanları ticari alanlara dönüştürüldü.

Oysaki Yıkılan mahallelerde yaşayan yoksul aileler Hevsel Bahçelerinde çalışıp gelirlerini sağlıyordu. Zorunlu göçle birlikte Hevsel ile Suriçi’nde yaşayanların bağı koparıldı. Bu da Hevsel Bahçelerinde Endüstriyel tarıma geçişin nedenlerinden birini oluşturdu. Bütünlüklü korumanın sağlanması geleneksel yaşamın ve kültürün devam etmesi için; Taraf Devlet, bu insanların temel insan hakları çerçevesinde Suriçi’ne geri dönmelerini ve evlerini inşa etme haklarını sağlamalıdır.”

YETKİLİLERİN YANLIŞLARINDAN DÖNMESİ GEREK

Samed Ucaman konuyla ilgili son olarak “Dicle, doğduğu yerden başlayarak miras alanı içerisindeki bölümü de dâhil olmak üzere nehir statüsüne alınmamıştır. Miras alanı içerisindeki Dicle Vadisinde ve nehir kıyısında var olan sorunların kaynağının büyük kısmı; yasal statüsünün olmayışından kaynaklanmaktadır. Taraf Devlet, Dicle’nin bu bölümünün de nehir statüsüne kavuşturacak yasal düzenlemeleri yaparak, kıyı koruma kanununa dâhil etmelidir. Dicle Vadisini, Tabiat Varlığı olarak tescillemelidir. Hevsel bahçeleri ve Dicle Vadisini bir bütün olarak koruyacak yasal düzenlemeleri yapmalıdır. Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu’nun tüm bileşenleri olarak yetkililerden kentin geleceğine miras alanının korunabilmesi için; Derhal, bimahal alan yönetim sisteminin yeniden oluşturulmasını, Kentin bu konu ile ilgili yerel tüm kurum ve kuruluşlarının içinde yer alacağı bir yapıya kavuşturularak katılımcı ve şeffaf bir sürecin başlatılmasını önemle talep ediyoruz. UNESCO Dünya Miras Merkezinin aldığı bu taslak karar, taraf devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin alan yönetim uygulamalarındaki yanlışlardan dönmesi için bir fırsattır. Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu olarak bu konunun takipçisi olacağımızı ve tarihi sorumluluğumuzun sadece yanlış yapmama olmadığını yanlışı yaptırmama gibi bir görevimizin olduğunu kamuoyuna bildiriyoruz” dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.