Barış talebi dile getirilsin
İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz şu açıklamayı yaptı, “İnsan Hakları Derneği Merkez Yönetim Kurulunun almış olduğu karar ile başlattığımız Barış Nöbetimizin 1.yılını geride bırakmış bulunmaktayız. Geçen bu 1 yıllık süreçte kentimizde faaliyet yürüten hak savunucuları, sivil toplum kurumları ile meslek örgütleri temsilcileri, barış anneleri ve kayıp yakınlarıyla bir araya gelerek adil bir barışın tesis edilmesi üzerine geniş çaplı değerlendirmelerde bulunduk. Yapılan bu değerlendirmelerin sonucunda tespit edebildiğimiz ve Türkiye’de toplumsal barışın önünde engel olan kronik sorunların çözümüne ilişkin talep ile önerilerimizi güçlü ve etkin bir biçimde kamuoyu ve muhataplarına ulaştırmaya çalıştığımız bu eylemimiz, hak mücadelesi ve barış çabamızda paydaş olduğumuz kurum ve kişilerin desteğiyle daha fazla güç kazanmakta; bu destek ve dayanışma, barışa olan inanç ve umudumuzu artırmaktadır. Bu vesileyle öncelikle bizimle dayanışan tüm barış savunucusu dostlarımıza teşekkür ediyoruz.
Türkiye’de yaklaşık 40 yıldır devam eden çatışmalı süreç, ardında on binlerce can kaybı, binlerce köy boşaltma ve milyonlarca yerinden edilen insan öyküsü bırakmış, çatışmalı sürecin bugün hala devam etmesi nedeniyle Kürt halkının evrensel hukuk normlarından kaynaklı meşru talepleri demokratik zeminde tartışılamayacak bir hal almıştır. Özelikle TSK’ya sınır ötesi operasyon yetkisi veren tezkerelerin sürekli bir şekilde yenilenmesi nedeniyle sınır içinde olduğu gibi sınır dışında da yoğun silahlı çatışmaların yaşanmasına neden olmakta, bu durum bölgesel barış umutlarına zarar vermektedir. Türkiye’de başarıya ulaşılamasa bile, barış ve müzakere süreçlerinde, ülkenin sorunları ve bu sorunlar hakkındaki çözüm önerilerinin konuşulabilme ortamının oluşması ve çatışmasızlık halinin bir sonucu olan ekonomik refah seviyesindeki artışın etkisi ile toplumun büyük bir çoğunluğunda ciddi bir rahatlama olduğu şüphesizdir. Ancak barış ve müzakere görüşmelerinin rafa kaldırılması akabinde uygulamaya konulan baskıcı politikalar ve tekrar başlayan çatışmalı süreç nedeniyle Türkiye, hiçbir yurttaşının kendini güvende hissetmediği bir ülke konumuna gelmiştir. Sadece 2015 Yılı Temmuz ayından bugüne, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde çatışmalı süreçte yaşamını yitiren insan sayısının 5000’in üzerinde olduğu yönündeki tespitler bile tek başına Türkiye toplumunun her şeyden önce barışa ihtiyaç duyduğunun en acı ve reel göstergesidir.
Toplumdan gelen barış talebinin yerine getirilmesi ve barışın sağlanamaması nedeniyle ortaya çıkan olumsuz tablonun değişmesi amacıyla tüm siyasi parti ve örgütlerin öncelikli olarak barışın tesisi için atılması gereken adımları iyi tespit edip bu konularda çalışmalara ivedilikle başlaması gerekmektedir. Bu çalışmaların ilk adımı olarak 1 Ekim 2023 günü yeni yasama dönemine başlayan Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma programına toplumun tüm kesimlerini içine alan yeni bir anayasa yapım sürecini alabileceğini düşünüyoruz. Zira 12 Eylül Askeri Darbesinin ürünü olan mevcut anayasanın tekçi anlayışı, toplumsal kutuplaşmayı artıran maddeler içermesi itibariyle çok çeşitli ve kültürlü bir yapıya sahip olan Türkiye toplumunun ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Yeni yasama döneminde meclisin ivedilikle çözüm üretmesi gereken bir diğer husus da Terörle Mücadele Kanunu ve İnfaz Kanununun eşitlik ilkesine aykırı maddeleri nedeniyle ortaya çıkan ayrımcı uygulamalardır. Kürt Meselesinin demokratik yol ve yöntemlerle tartışılamaması nedeniyle Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin lehlerinde verdiği ihlal kararlarına rağmen yurttaşlar, Türkiye hapishanelerinde tutulmakta, yüzlerce mahpusun idare ve gözlem kurullarının hukuki olmayan soyut kararları ile infaz süreleri uzatılmaktadır. Yine yasama organının zaman zaman kısmi af olarak değerlendirilen yasa değişikliklerinde politik nedenlerle hapishanede tutulan mahpusları kapsam dışından tutma konusundaki tavrının toplumsal barışımızın önündeki engellerden biri olduğu belirtmek isteriz. Birçok maddesi evrensel hukuk kurallarına aykırı olan ve devletin aşırı güvenlikçi politikasının sonucunda oluşturulan Terörle Mücadele Kanunun kaldırılarak, bu kanuna dayanılarak yapılan yargılamalardan dolayı hapishanede tutulan mahpusların serbest bırakılmasının da barış meselesinin tartışılabilmesi açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.
Kürt meselesinin er ya da geç demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmek zorunda olduğu gerçeğinden hareketle bu meselenin çözümsüzlüğü nedeniyle tek bir insanın daha yaşamını yitirmesine tahammülümüz olmadığını belirterek adil bir barışın sağlanması için İnsan Hakları Derneği olarak 37 yıllık deneyimiz ile sorumluluk almaya hazır olduğumuzu tekrardan vurgulamak isteriz. Barışı sağlamanın zor ve zahmetli bir iş olduğunun farkındayız. Bu nedenle barış istemi olan her kesimden kişi ile grupları ortaya koyduğumuz barış talebimizi sahiplenmeye davet ediyoruz.
Son olarak belirtmek istediğimiz husus; bugün ayrıca 6-8 Ekim 2014 tarihinde meydana gelen ve kamuoyunda ‘Kobane Protestoları’ olarak adlandırılan toplumsal olayların yıldönümü. Bu ayki barış nöbetimiz vesilesiyle 6-8 Ekim 2014 tarihinde meydana gelen toplumsal olaylarda yaşamını yitiren her bir yurttaşımıza rahmet, ailelerine başsağlığı diliyoruz. Siyasi iktidarın söz konusu olaylarda yaşamını yitiren yurttaşlar arasında yapmış olduğu ayrımın tehlikeli ve Kürtlerin kendi iç barışlarının sağlanması önünde bir engel olduğunu belirtmek isteriz. 6-8 Ekim 2014 tarihinde meydana gelen toplumsal olaylarının 9’uncu yılında yaşanan hak ihlallerinin tüm yönleriyle araştırılarak hakikatlerin ortaya çıkarılmasını, olaylara ilişkin başlatılan soruşturmaların etkin ve şeffaf bir şekilde yapılmasını talep ediyoruz.” (Haber Merkezi)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.