‘Anadilin engellenmesi kültürel jenosittir’
21 Şubat Dünya Anadili Günü nedeniyle düzenlenen basın açıklamasında konuşan DEVA Partisi Diyarbakır İl Başkanı Cihan Ülsen, Türkiye'de 18 dilin kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Ülsen, “Tahir Elçi’nin deyimiyle anadil üzerindeki engel ve yasaklamalar bir toplumun ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir tür “kültürel jenosit” oluşturmaktadır” dedi
DEVA Partisi Diyarbakır İl Başkanlığı, 21 Şubat Dünya Anadili Günü nedeniyle bir basın açıklaması düzenledi. Burada konuşan İl Başkanı Cihan Ülsen, “Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) 1999 yılında ilan ettiği 21 Şubat Dünya Anadili Günü, ülkemiz açısından son derece önemli bir gündür. Çünkü Türkiye’de tehlike altında bulunan anadillerin varlığı ve bu dillerin korunması için gerekli adımların atılmaması önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. UNESCO’nun anadil konusunda hazırlamış olduğu raporlara göre ; Dünya'da 2500, Türkiye'de ise 18 dil kaybolma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Türkiye’de konuşulan ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan Ubik, Mlahso ve Kapadokya Yunancası neredeyse yok olmuş durumdadır. Yine bu rapora göre; Adigece, Abhazca, Kabar-Çerkes dilleri ve Kürtçenin Zazaki lehçesi de kırılgan diller kategorisinde yer almaktadır. Bu vahim tablo ortada iken ne yazık ki Türkiye’de hiçbir siyasi iktidar bu konuda gerekli adımları atmamış, anadiline ilişkin sorunlar çözümsüzlüğe mahkum edilmiştir” dedi.
‘Anadil evrensel insan haklarındandır’
Anadili ve anadil hakkı temel ve evrensel insan haklarından olduğunu vurgulayan Ülsen şunları söyledi;
“Bu hak özü itibariyle insanların sosyal, ekonomik ve kültürel yaşama kendi ana dilleriyle katılımını; bu katılımı sağlarken de toplum içerisinde insanların eşitliğini ve ayrımcılığa uğramama hakkının sağlanması için vazgeçilmez bir haktır. İnsanların ve toplumların anadillerini konuşmaları, anadilleri ile toplumsal hayatın içerisinde varlık göstermeleri ve en nihayetinde hak ve sorumluluklarının kullanabilmeleri uluslararası insan hakları belgelerinin neredeyse tümünde açıkça düzenlenmiştir. Milyonların temel bir hakkı olan anadil hakkına saygı duyulmadığı, toplumun önemli bir kesiminin bu temel hakkının gereği olarak başta ana dilinde eğitim hakkı olmak üzere dil haklarına ilişkin yasal ve fiili düzenleme ve güvencelerin sağlanmadığı bir toplumda, barışı, birlikte ve güvenli bir geleceği inşa etme olanağı bulunmamaktadır.
‘Anadilin önündeki engeller kaldırılmamıştır’
Demokratik bir devletin temel görevi hiç bir ayrım yapmadan vatandaşlarının dil, etnik ve kültürel farklılığına saygı duyarak ihtiyaçlarını saptamak ve bunlara uygun düzenlemeler yapmaktır. Yapılan bu düzenlemeler ışığında da gerekli kamusal hizmeti eşit ve gereği gibi yerine getirmektir. Ne yazık ki, “Uluslar arası Anadil Hakkı Gününü” kutladığımız bugün, Türkiye’de başta Kürt halkı olmak üzere milyonlarca insanın dil hakkı ve bu hakla bağlantılı eğitim ve kültürel hakları ağır bir insan hakkı sorunu olarak varlığını sürdürmektedir. Şimdiye kadar Türkiye’de konuşulan ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan veya kırılgan kategoride yer alan 18 dilin korunması ve yok olmalarının önüne geçilmesi için hala gerekli yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmamış ve anadili hakkı önündeki engeller kaldırılmamıştır. Toplumların tarih boyunca ürettikleri temel değer ve kültürel birikimlerinin taşıyıcısı olarak dilleri görmediğimiz taktirde insanlığın ortak mirasının temel koruyucu ve güvencesini de görmezden gelirsiniz. Tam da bundan dolayı ana dil hakkının inkârı, dilin yasaklanması, toplumsal yaşamın her alanında gelişiminin engellenmesi insanlığın ortak değerlerine saygısızlık olduğu gibi, toplumsal barışın önündeki en büyük engeldir. Rahmetli Av. Tahir Elçi’nin deyimiyle anadil üzerindeki engel ve yasaklamalar bir toplumun ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir tür “kültürel jenosit” oluşturmaktadır.
‘Anadiller için gerekli tüm düzenlemeler yapılmalıdır’
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 18 Aralık 1992 tarihli ve 47/135 sayılı kararınca anadil konusunda taraf devletlere anadilde eğitimin bir hak olduğu sorumluluğu yüklenmekte ve eğitimde fırsat eşitliğinin yaratılması yükümlülüğü verilmektedir. Ancak Türkiye Anadili Haklarına dair BM bildirisini kabul etmesine rağmen anadili ile ilgili çekincelerini hala kaldırmamıştır. Bu durum anadilinde eğitim hakkı başta olmak üzere, kültürel çeşitliliği koruma ve geliştirme ile ilgili taraf olunan uluslararası anlaşmaların ihlal edilmesidir. Diyarbakır Deva olarak Türkiye’de konuşulan tüm dillerin kamusal alanda kullanımına imkan sağlanması, yok olma tehdidi altındaki veya kırılgan kategorideki dillerin koruma altına alınması için somut adımların atılması, anadili çalışmalarına ilişkin üniversite birimlerinin yaygınlaştırılması ve var olan birimlerin güçlendirilmesi ve en önemlisi Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin anadiline ilişkin 3 maddesine konulan çekincenin kaldırılması ve anadiller için gerekli tüm düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz.” (Haber Merkezi)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.