HDP “Kral Çıplak” Demeli

14 Mayıs parlamento seçimleri sonuçlandı. 21 yıldır ülkeyi yöneten AKP bu süreyi çeyrek asra çıkarma şansını yakaladı. Her zamanki gibi seçimin kaybedenleri ve kazananları oldu. AKP gücünü korudu, MHP her şeye rağmen güçlenerek çıktı, HDP ise tartışmasız seçimin kaybedeni oldu.

Kısaltması Yeşil Sol Parti olan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin isminin seçmen açısından bazı zorluklar içerdiğine dikkat çekmek için yazının başlığında özellikle “HDP” kullandım. Daha pratik bir isim tercih edilebilirdi. Birçok ilde Yeşil Sol Parti’nin oylarının yanlışlıkla Sol Parti’ye atıldığı ve bu yanlışlığın oldukça dramatik sonuçlara yol açtığı da anlaşılıyor.

Yeşil Sol Parti’nin aldığı sonuçları değerlendirmeye geçmeden önce isim karışıklığının sonuçlarına değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi Sol Parti, Sosyalist Güç Birliği ittifakı içerisinde yer alan 3 partiden biri. İttifak’ın motor gücünü TKP oluştururken, ittifaka dahil olan 3 partinin aldığı oylar şöyle;

Türkiye Kominist Partisi (TKP): Yüzde 0,12 (63.509)

Sol Parti (SP) : Yüzde 0,14 (78.032)

Türkiye Komünist Hareketi (TKH): Yüzde 0,03 (17.864)

Yukarıda görüldüğü gibi Sol Parti, ittifakın merkezini oluşturan TKP’den daha fazla oy almış. Bunun mümkün olabilir ve ihtimal olarak da dikkate almak gerekir; ancak Emek ve Özgürlük İttifakı’na ve Kürt sorununa mesafeli olan sol ittifakın, daha doğrusu Sol Parti’nin bölgede aldığı oylar bu ihtimalden uzaklaşmamızı sağlıyor.

Sol Parti’nin Türkiye genelinde aldığı % 0,14 oyla, bölge illerinde aldığı oyları karşılaştıralım:

Ağrı

0,82

Van

0,80

Bitlis

0,80

Muş

0,78

Hakkari

0,74

Iğdır

0,73

Diyarbakır

0,72

Kars

0,72

Batman

0,67

Siirt

0,56

Şırnak

0,53

HDP SAHAYA YABANCILAŞTI; BATMAN ÖRNEĞİ

Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi Sol Parti, Türkiye’de aldığı % 0,14 oyun yaklaşık 5 katını Kürt illerinde almış. Yeşil Sol Parti seçmeni yanlışlıkla Sol Parti’ye oy atıyorsa buradaki tek suçlu, sahada yeterince çalışılmayan parti teşkilatlarıdır. Elindeki iple seçmen kâğıtlarını ölçen teyzeler ve amcaları örgütleyen HDP’nin bu seçimde sahaya yabancılaştığı anlaşılıyor. Bunun dramatik sonuçları olduğunu yazmıştım: Batman’da AKP listesinin 2’inci sırasında yer alan HÜDA-PAR adayı Serkan Ramanlı’nın 76 oy farkla seçilmesi gibi... Bu konuya daha sonra itiraz edildi Ramanlı’nın kazanmadığı açıklandı; ancak HÜDA-PAR tarafı yeniden seçim kuruluna itiraz etti. Ramanlı’nın 76 oy farkla kazandığı açıklandığında Sol Parti’ye 2000’e yakın oy atıldığını gördüm. Bu oyların diyelim ki 100’ü, 200’ü gerçekten Sol Parti’nin olsa bile geriye kalan 1.700 oy birçok şeyi değiştirebilir. Mesele sadece bir vekilliğin yer değiştirmesi kadar basit değil. Sahada yeterince çalışmamanın neden olduğu en önemli konu Serkan Ramanlı’nın şahsında Hizbullah’ın en önemli lojistik desteklerinden olan Raman aşiretinin de güç kazanması ve parlamentoda temsil edilmesidir. Hizbullah liderlerinden Hüseyin Velioğlu’nun da Raman aşiretine mensup olduğunu unutmamak gerekir.

Az farkla vekil kaybedilen illerden biri de Diyarbakır. Yeşil Sol Parti’nin en kötü performansıyla kazanacağı vekil sayısı 8 olabilirdi ve maalesef en kötü sonuç gerçekleşti.

HDP’NİN VEFA PROBLEMİ

Listenin 9’uncu sırasında yer alan Diyarbakır eski baro başkanı Mehmet Emin Aktar 9 bin oyla kaybetti. Sol Parti’nin Diyarbakır’da 6 bine yakın oy aldığına ayrıca dikkat çekmek gerekir. Mehmet Emin Aktar konusu ayrı bir mevzu. Eski baro başkanı aday yapılacaksa, onu 9’uncu sıraya yazmak hem doğru değil, hem de etik değil. Bunun seçilip, seçilmemeyle ilgisi yok. Eskiden şöyle bir söz vardı; “Vefa” sadece İstanbul’da bir semt değil, bundan öte bir şeydir. Daha önce Diyarbakır baro başkanı olarak görev yapan Sezgin Tanrıkulu’na Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP içerisindeki tepkilere rağmen sahip çıkması çok değerli bir şey. Aynı vefa örneği Mehmet Emin Aktar için de gösterilebilirdi.

Bir başka konu da liste tercihleriyle ilgili. Bu konuda “dost atışı” kabilinden ciddi eleştirilerim var. Batman listesiyle ilgili eleştirileri yakından takip etmeye çalıştım. Listelerde yer alan bazı adaylara yönelik tepkilerden dolayı HDP seçmeni çok sayıda aile CHP’yi desteklemiş. Benim bu konudaki okumam ve detay bilgilere ulaşma çabamın nedeni CHP’nin Türkiye’de en fazla oyunu artırdığı ilin Batman olması ve 2018 seçiminde % 1,9 olan CHP’nin % 8,5’a ulaşarak oylarını neredeyse 4,5 kat artırmasıydı.

Tekrar Diyarbakır’a dönersek, listelerdeki bazı aday profillerinin ya vasat, ya da vasatın altında olmasıydı. Diyarbakır listesi, eğitimin öncelik olarak alınmadığının işareti gibi. Erdoğan’ın mealen “saymıyorum” dediği 7 Haziran 2015 seçiminde listenin son sırasında seçilmiş olan Edip Berk’in listede yer almaması da yine başka bir “vefa” problemi. AKP’nin öncülük ettiği “liyakat değil, sadakat” rüzgarına HDP’nin kesinlikle yakalanmaması gerekiyor. AKP gibi bir rant yapısının, her türlü kirliliği savunacak sadakatli insanlara ihtiyaç duyması anlaşılır bir şey; ancak HDP gibi kendisini idealler üzerine inşa etmiş bir yapının liyakat-sadakat dengesini çok iyi gözetmesi gerekiyor.

2015’TEN BERİ SÜREKLİ DÜŞÜŞ

Diyarbakır açısında 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana alınan oy oranlarında sürekli bir düşme görülüyor. 7 Haziran’da alınan % 79,06 oy ile 14 Mayıs’ta alınan % 60,93 arasında % 23’lük azalma var. Çıkarılması gereken sonuç şu; HDP’nin kalesi Diyarbakır’da bile yeterince çalışmadan sahaya indiğinizde aldığınız sonuç hayal kırıklığı olacaktır.

ANKARA; YENİLGİ DEĞİL HEZİMET

HDP’ye yönelik diğer eleştirim ise seçim bölgem olan Ankara birinci bölgeye (Çankaya) ilişkin. Bu seçimde 5 kişilik ailemizde 5 Yeşil Sol Parti, 5 Kemal Kılıçdaroğlu oy çıktı. Geçtiğimiz seçimlerde de tercihimiz farklı değildi.

Bu nedenle Çankaya seçim çevresi konusunda daha fazla eleştiri hakkım olduğunu düşünüyorum; çünkü benim ve ailemizin oyların işlevsiz kalması rahatsız edici bir durum. Özellikle 2018 seçiminde Ankara birinci bölgede inanılmaz bir heyecan ve sahiplenme vardı. Ankara genelinde HDP % 6,40 almasına rağmen birinci bölgede oy oranını %8,83’e, Çankaya ilçesinde ise % 11’e yükseltmeyi başarmıştı. 2018 seçiminde Ankara birinci bölgedeki başarının arkasındaki en önemli ismin Filiz Kerestecioğlu olduğunu söylemek gerekir. Filiz hanım öncülüğünde Ankara’da tam bir kadın dayanışması oluşmuş, kadın örgütlerinin tümü sürece dahil edilmişti.

14 Mayıs seçimine bakıldığında HDP’nin Ankara sonuçlarına yenilgi değil hezimet demek daha doğru olur. 2018’de Ankara’da %8,83 alınmışken, bu seçimde oyların %4,16 ile yarıya inmesi ve bir önceki dönem 20 bin fazla oyla vekil alınmışken, bu dönem vekil çıkaramamak inanılmaz bir başarısızlık. Özellikle Ankara birinci bölgede Haymana, Bala, Şereflikoçhisar gibi yerlerde çok güçlü bir kimlik bilinci var. Buradaki nüfusun önemli bir kısmını sürgün Kürtler oluşturur. Hatta HADEP Başkanı Murat Bozlak da Şereflikoçhisarlı’dır. Bu ilçelerdeki seçim sonuçlarına baktım. Tamamında belirgin düşüşler var.

Ankara birinci bölge ilk sıra adayı Emirali Türkmen’i yakından izlemeye çalıştım. Beklediğimden daha fazla medyada yer aldı. Sol hareket içerisindeki geçmişi, yayıncı kimliği, hak mücadelesi içerisinde yer alması, ÖDP kurucusu olması vs. önemli avantajlar; ancak seçim sahada kazanılıyor.

Ne yazık ki Emirali Türkmen, bir önceki dönem Filiz hanımın yaptığı gibi göz hizasında bir siyaset yöntemi uygulamadı. Emirali Türkmen iyi bir adam. Bunun tartışılır bir yanı yok; ancak siyaset biraz da ayakkabı eskitme işidir. Sokakları arşınlamayı, semt pazarlarına uğramayı, dükkan kapılarını çalmayı gerektirir. 2018’de %11 oy alınan Çankaya’da %4’e düşülmüşse bunun mazareti olmaz artık.

TİP’İN TAVRI İTTİFAKA ZARAR VERDİ Mİ?

Başarısızlığı TİP’le ilişkilendiren değerlendirmeler var. TİP’in seçime amblemiyle girme kararını eleştiren bir yazı yazmış, hem kararın etik olmadığını, hem de reel siyaset açısından arzu edilen sonuçlara ulaşılmayacağını belirtmiştim. TİP’in kararı ittifaka zarar verdi mi? Bu soruya “evet” derim; ancak HDP’nin almış olduğu sonuçları TİP üzerinden savunmak mümkün değil. Bu başarısızlığın en fazla çeyreğini TİP’le ilişkilendirebiliriz. Ankara’daki durumu en ince detaylarına kadar anlatmaya çalıştım. HDP, TİP’in aday çıkarmadığı birinci bölgede her 2 seçmeninden 1’ini kaybetmiş maalesef. TİP burada aday çıkarmış olsaydı, başarısılığı oyların bölünmesine bağlardım ama öyle bir savunma alanım yok ne yazık ki.

Son olarak da sonuçlara değil, sürece yönelik bir eleştirimi ifade etmek istiyorum. Sıkıntılı bir konu olacağanı biliyorum ama bazen ateşi elinizle tutmanız gerekebilir. Eleştirimin seçim sürecine ilişkin olduğu söyledim. O yüzden süreci kısaca hatırlatmak isterim.

Bilindiği gibi seçimlerden yaklaşık 2 ay önce 20 Mart’ta Kemal Kılıçdaroğlu Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ı ziyaret etmiş, ziyaret sonrasında pozitif açıklamalar yapılmış, ziyaretten 10 gün kadar sonra da Pervin Buldan, HDP’nin Kılıçdaroğlu’na destek vereceğini açıkça beyan etmişti. Dolayısıyla HDP, Millet İttifakı içerisinde yer almasa da, “tek adam rejiminin devrilmesi için tarihsel sorumluluk” gereği denilerek kemal Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklamış oldu. Buraya kadar her şey normal akışında seyretti.

BERDAN ÖZTÜRK’ÜN AÇIKLAMALARI

Ancak Pervin Buldan’ın destek açıklamasından yaklaşık 2 hafta sonra HDP Ağrı milletvekili Berdan Öztürk’ün, “İmralı'yı kapatacağız, Öcalan'ı özgürleştireceğiz" açıklaması geldi. Pervin Buldan ve Berdan Öztürk’ün 10 gün arayla yaptığı ve birbirine zıt yöndeki 2 açıklama oldukça ilginçti. Berdan Öztrük HDP adına mı konuştu, yoksa kendi şahsi fikrini mi beyan etti bilmiyorum. Tartıştığım konu, sözlerin içeriği, haklı/haksız veya doğru/yanlış olması değil, sadece zamanlaması; diğer bir ifadeyle doğru ve haklı bir talebin yanlış zamanda söylenmiş olmasıdır. Berdan Öztürk’ün sözleri, iktidar medyası tarafından maden bulmuş gibi işlendi ve Cumhur İttifakı tarafından seçim sürecinde en çok kullanılan argümana dönüştü.

“Öcalan’a özgürlük” açıklaması sonrasında Berdan Öztürk’ün bu sözleri irticalen mi, yoksa bilinçli bir politika tercihi olarak mı ifade edildi? Demokratik Toplum Kongresi (DTK) başkanı kimliğiniz varsa sözlerinizin tesadüf içermesi ihtimali zayıflar. Sözler tesadüf değilse HDP’nin Kılıçdaroğlu desteğine karşı, arka kapıdan Erdoğan’a mı destek verildi?

Berdan Öztürk’ün açıklamasının zamanlama açısından HDP’de rahatsızlık yaratıp, yaratmadığını bilmiyorum, ancak iki dönem Ağrı’yı temsil etmiş bir vekilin Diyarbakır ilk sıradan aday gösterilmesi, açıklamasındaki “zamanlama hatası” seçeneğini zayıflatıyor.

Bu seçimde ne yazık ki tarihi bir fırsat kaçırılmış oldu. HDP, 2018 seçimindeki başarısını tekrarlamış olsa hem Cumhur ittifakı sayısal çoğunluğu elde edemez, hem de HDP meclisin kilit partisi olurdu. 28 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçimi ve bir yıl sonra 2024’teki yerel seçimlerde bu sonuçlardan ders çıkarılarak, halkla daha önce kurduğu “göz teması” düzeyindeki ilişkisini güncellemesini ve kayyım uygulamalarına tokat gibi bir cevap vermesini dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Aslan Arşivi