Diyarbakır: Akrepler payitahtı, gül şehri - 2

Diyarbakır: Akrepler payitahtı, gül şehri - 2
Yalnız bu kahveler başka şehirlerin kahvelerine benzemiyor. Bunlar başka türlü, çok şirin. Her kahvenin bir avlusu var. Çimen ekilmiş, güller donatılmış...

Yalnız bu kahveler başka şehirlerin kahvelerine benzemiyor. Bunlar başka türlü, çok şirin. Her kahvenin bir avlusu var. Çimen ekilmiş, güller donatılmış bir avlu- Avluda, güllerin yanında, havuzun başında dört karış yüksekliğinde masalar. İki karış yüksekliğinde, kürsü denilen, oturakları balıkçı ağı gibi iple örülmüş iskemleler… Karşılıklı oturulup kahve, çay içilir. Bazı kahveler çayı demlikle getiriyor. Bu kadar çok kahve! Kahveler tıklım tıklım dolu. Sebebini sordum; işsizlik, dediler.

Okuyucularım, dostlarım; içinizden birinin yolu Diyarbakır’a uğrar da Mardinkapı’daki Salus parkı kahvesine gitmez, bir yorgunluk kahvesi içmezseniz, vebalim boynunuza olsun. Kahveci sizin yabancı olduğunuzu anlayınca, bir top da gül ikram edecektir.

Diyarbakır caddeleri, cadde denilir mi bilmem? Bir âlem. Şehrin en kalabalık caddesi Gazi Caddesi, günbatıdan gündoğuya uzanıyor. Kaldırımsız, eğri büğrü. Bu cadde ikindiüstleri çok kalabalıklaşıyor.

Bütün şehrin halkı buraya yığılmış sanırsın.

Bir köylü kadın gördüm. Bu kalabalık caddenin ortasından, elindeki çoraba gözünü dikmiş, ıssız bir yolda yürürcesine, oralı değil, öre öre gidiyordu.

-Burada çok az otomobil var. Şehri faytonlar, develer, katırlar dolduruyor. Bir bakıyorsunuz, canlı bir deva katan salına salına Gazi Caddesinden, pırıl pırıl bir otomobilin yanından geçip gidiyor.

Şehirde boyuna oraya buraya, yüklü, canlı eşekler, katırlar, beygirler gidip geliyorlar Çan da ziynetleri.

Sordum; meğer bunlar, Dicleden inşaatlara kum taşıyorlarmış. Garibime gitti.

Diyarbakır’da sokakta pek az kadın var. Gördüğüm kadınların da hemen hepsi çarşaflı ve peçeli… Kara çarşaf… Bu da yeni demokrasimizin icaplarından biri olsa gerek. Diyarbakır caddelerinde kadınlarda kara çarşaf ve peçe, erkeklerde şalvar. Dilenci dolu. Her köşebaşında âmâ, topal, çolak bir dilenci…

Kadın, çocuk dilenciler. Dilencinin türlüsü.

Sabahın saat dördünde uyanın, beşinde uyanın, çıkın Diyarbakır sokaklarına, üstleri başlan yırtık, sararmış yüzlü, çoğu ihtiyar bir bölük kadın göreceksiniz. Ellerinde süpürgeler, başlarında da bir belediye memuru- Habire süpürüyorlar. Ortalık toz duman içinde. Ferman okunmuyor derler ya. İşte böyle. İlk geldiğim gün yağmur yağmıştı. Bu kadınları şehrin sel sularını süpürürken görmüş, şaşırmıştım. Sonra iş anlaşıldı: Bunlar belediye tanzifat ameleleri imişler.

Her yerde olduğu gibi, evet her yerde biraz böyledir ama burada bambaşka: Kenar mahallelerden söz açmak istiyorum. Surun etrafını baştan sona dolaşınca, Diyarbakır’da mahalle değil, bütün vasıflarıyla çok geri bir doğu köyünün karşısında bulunduğunuzu görürsünüz. Surun bitişiğindeki çeşmelerde çamaşır yıkayan kadınları, çırılçıplak olmuş çocukları, otlayan koyun, inek, eşek, beygiriyle, yıkılmış, toprağa gömülü penceresiz evleri, evlerin önlerine, surların diplerine dökülmüş gübreleriyle, solgun, kirli, yırtık esvaplı insanlarıyla geri, çok geri, bir doğu köyünde olduğunuzu görürsünüz.

Yenişehre gelince; gün batıda, suların dışına, istasyona doğru inşa edilmiş ve ediliyor. Yenişehirde tam manasıyla modern bir şehir karşınızdadır.

Burası gittikçe genişliyor. Eski şehrin aksine, burada boyuna yeni inşaat var. Birkaç yıl sonra sur içi şehir, burasının bir mahallesi gibi kalacak.

– Öyle geniş tutulmuş.

Diyarbakır bu sebepten bütün özellikleriyle doğu şehri, bütün özellikleriyle modern şehirdir.

Diyarbakır akrep şehri, gül şehri, pis pis kokan hanlar şehri, karpuz şehri, Diyarbakır surları, mimarisi, camileri, sanat abideleri, yeni yapılacak otelleri, eşsiz tabiatiyle turist şehri… Diyarbakır tezatlar şehri.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.