DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan Diyarbakır’da konuştu; Özgürlüğün pazarlığı olmaz!
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan partisinin Diyarbakır’da düzenlediği iftar programına katıldı. Dağkapı Meydanı’ndan halka seslenen Babacan, eşit vatandaşlık vurgusu yaptı. Hak, hukuk ve özgürlüklerin pazarlığının olamayacağının altını çizen Babacan, “Eşit vatandaşlık olsaydı demokrasinin üstüne kayyumların gölgesi düşmezdi. Eşit vatandaşlık olsaydı şehirlerimizde seçmen iradesi gasp edilmezdi. Eşit vatandaşlık olsaydı bu topraklarda konuşulan hiçbir dil yok sayılmazdı. Hiçbir dile bilinmeyen dil muamelesi yapılmazdı” dedi
Ahmet Baran / Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Diyarbakır Dağkapı Meydanı’nda düzenlediği iftar programına katıldı. Dağkapı’da esnaf ziyareti yapan Babacan, Dağkapı Meydanı’nda kurulan iftar sofrasında halka şöyle seslendi:
“Diyarbakır’da kurduğumuz sofra dayanışmanın, eşitliğin sofrasıdır. Ekmeğimizi bölüştüğümüz bu sofra barışın sofrasıdır. Adaletin sofrasıdır. Bugün Hakkın ve hakikatin sofrasını tarihi acılara tanıklık eden Dağkapı Meydanı’nda kurduk. Bu iftar sofrasından, bu meydandan bütün Diyarbakır’ı muhabbetle selamlıyorum. Gönül isterdi ki, bu Ramazana güler yüzlerle girebilseydik. Gönül isterdi ki, bu Ramazanı bolluk ile karşılayabilseydik. Gönül isterdi ki, işçimiz, çiftçimiz, esnafımız, emeklimiz mutlu olsun. Gönül isterdi ki, kadınlar huzurlu olsun, gençler mutlu olsun. Sıkıntılar büyük, hepsinin farkındayız. Bir yandan ülkemizin haline üzülüyoruz, öte yandan da yanıbaşımızdakilere bakıyor şükrediyoruz. Çok çalışmak ve emrolunduğu gibi dosdoğru çalışmak zorundayız. Bu büyük, güzel ülke her türlü zorluğu aşabilecek güçtedir. Yeter ki, iyi yönetilsin. Yeter ki, istişare ile yönetilsin. Yeter ki, gerçek demokrasiyle yönetilsin. Yeter ki, ülkemizle ilgili isabetli, doğru kararlar alınsın.”
‘Hakkın, hukukun, özgürlüklerin pazarlığı olmaz’
Ramazan ayının bereket ayı olduğunu ifade eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ramazan ayı aynı zamanda bir muhasebe ayıdır. Ramazan ayında yaptığımız geçmişin muhasebesinde, neler yaptık, neler başardık, neleri yapamadık, nerelerde hata yaptık diye bir bakarız. Hatırlayın çok yakın bir geçmişte silahların sustuğu, insanların büyük umutlarla barışa inandığı, barışı beklediği günler yaşadık. Bu meydanlar sadece acılara değil, umuda, huzura da tanıklık etti. Hatasıyla sevabıyla belirli süreçler yaşandı. Biz, zamanında iyi niyetle yapılan bazı girişimlerin topyekun karalanmasına karşıyız. Bugün geriye dönüp baktığımızda yanlışlar yapıldığını görüyoruz. Biz bütün bu tecrübelerden, yaşanmışlıklardan ders alan bir anlayışla yarınlara daha geniş bir vizyonla bakmanın gerekli olduğuna inanıyoruz. Daha önce söyledim, yine söylüyorum; hakkın, hukukun, özgürlüklerin pazarlığı olmaz. Hak olduğu gibi tanınır. Ancak çatışmanın da sonsuza dek sürmesi kabul edilmez. Bunun sona ermesi için ne yapılması gerektiğini de gayet iyi biliyoruz. Geçmişimizden, yaşadıklarımızdan ders alacağız. Gerçek bir demokratik düzeni hep beraber kuracağız. Özgür, zengin ve güçlü bir Türkiye’yi hep beraber inşa edeceğiz. Biz kuru kardeşlik sloganları atmıyoruz. Biz eşitlik diyoruz. Eşit vatandaşlığın altını kalın kalemle çiziyoruz.”
‘Çeşitliliği en önemli zenginliğimiz olarak kabul ediyoruz’
Eşit vatandaşlık vurgusunu sürdüren Babacan şunları ifade etti: “Türkiye’de eğer eşit vatandaşlık olsaydı, herkesin iradesine eşit derecede saygı duyulurdu. Eşit vatandaşlık olsaydı demokrasinin üstüne kayyumların gölgesi düşmezdi. Eşit vatandaşlık olsaydı şehirlerimizde seçmen iradesi gasp edilmezdi. Eşit vatandaşlık olsaydı bu topraklarda konuşulan hiçbir dil yok sayılmazdı. Hiçbir dile bilinmeyen dil muamelesi yapılmazdı. Hedefimiz ülkemizde eşit vatandaşlık ilkesini hakim kılmaktır. Türkiye’nin kimsenin kimseye üstünlük taslamadığı bir ülke haline gelmesidir. Hedefimiz herkesi kendi kimliğiyle, olduğu gibi kabullenildiği bir Türkiye’yi inşa etmektir. Hayalimizdeki Türkiye hepimizin Türkiye’sidir. İşe bunun içindir ki, biz etnik, dini, mezhebi, kültürel tüm çeşitliliğimizi sahipleniyoruz. Çeşitliliği en önemli zenginliğimiz olarak kabul ediyoruz. Herkesin kendini onurlu vatandaş hissettiği Türkiye hedefimize hep beraber ulaşacağız. Hedefimiz Türkiye’yi hiç kimsenin dışlanmadığı, hiçbir fikrin ötelenmediği bir ülke yapmaktır.”
‘İfade özgürlüğünü herkes keyfine göre belirleyemez’
Konuşmasında özgürlükler vurgusunu sürdüren Babacan, meşru, demokratik siyasetin sorunların çözümünde biricik yol olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Ülkemizin güçlenmesinin parolası herkesin özgürce konuşabilmesidir. Fakat ne yazık ki bugün hak ve özgürlükler konusunda çok ciddi sorunlar yaşıyoruz. Eğer bir Baro Başkanı televizyondaki bir tartışma programından –beğenin ya da beğenmeyin- fikirlerini ifade ettiği için gözaltına alınmış, hedef gösterilmiş ve bu onun canına mal olmuşsa o ülkede özgürlük sorunu vardır. Eğer tutuklanan bir siyasetçi hastalığının ilerlemesine rağmen hala cezaevinde tutuluyorsa o ülkede haksızlık vardır. Eğer şiddet içermeyen, yakın tehlike oluşturmayan fikirler terör örgütü propagandası gerekçesiyle cezalandırılıyorsa o ülkede hak hukuk kalmamıştır. Tüm bunlar vicdanlarımızı yaralayan gelişmelerdir. O nedenle biz önce özgürlük diyoruz. Bizim programımız çok açık. Birinci bölüm özgürlüklerle başlıyor. İfade, örgütlenme özgürlüğü diyoruz. Protesto özgürlüğü diyoruz, Anayasanın gereği. Basın özgürlüğü diyoruz. İfade özgürlüğünü herkes keyfine göre belirleyemez. Bunlar anayasada ve evrensel hukukta garanti altına alınan özgürlüklerdir. Biz hukukun dışına çıkan her türlü uygulamaya itiraz ediyoruz. Çünkü özgür ve zengin Türkiye’ye giden tek yol meşru, demokratik siyasetten geçer. Sorunları böyle çözeceğiz. Meşru, demokratik siyaset kanallarını tıkayan her uygulamanın da karşısına dimdik çıkacağız. Tam demokrasi yolunda durmadan canla başla çalıştık, çalışıyoruz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.