‘Sağlıkta dil önemli bir unsurdur’

‘Sağlıkta dil önemli bir unsurdur’
Sağlıkta anadilin önemine dikkat çeken sağlık emekçileri, “Sağlık hizmetine erişebilmede dil önemli bir unsurdur. Yanlış teşhis yanlış bir tedaviye...

Sağlıkta anadilin önemine dikkat çeken sağlık emekçileri, “Sağlık hizmetine erişebilmede dil önemli bir unsurdur. Yanlış teşhis yanlış bir tedaviye de götürür. Kalıcı sakatlıklardan ölüme kadar sebep olabilmektedir. Anadilde sağlık hizmeti talebi yaşam hakkının ayrılmaz bir parçasıdır” dedi

DİYARBAKIR YENİGÜN - Her yıl 21 Şubat’ta çeşitli etkinliklerin yapıldığı Uluslararası Anadil Günü ya da diğer adıyla Anadil Hareketi Günü, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından “dilsel farkındalık yaratmak ve çok dilliliği teşvik etmek” amacıyla 1999 yılında karar altına alınmıştı. Her yıl Şubat ayında dillerin karşı karşıya kaldığı tehlikelere dikkat çekmek amacıyla rapor hazırlayıp kamuoyu ile paylaşan UNSECO 2020 raporunu henüz paylaşmadı. Tarihsel, sosyal, ekonomik ve siyasal nedenlerle tarihte sayısız dil ve kültür yok oldu. Günümüzde de yüzlerce dil ve kültür yok olma tehdidi ile karşı karşıya. Anadilin öneminin en çok hissedildiği alanlardan biri de sağlık. Diyarbakır Tabip Odası üyesi Elif Turan ve SES üyesi Gönül Adıbelli sağlık alanında anadilin önemini Jinnews’e değerlendirdi.

‘Hastalığın tanımı sağlıklı bir iletişimle mümkündür’

Dilin insanlar arasındaki iletişim aracı olduğunu söyleyen Diyarbakır Tabip Odası üyesi Elif Turan, sağlık hizmetine erişebilmede, hizmetin kalitesini ortaya koymada dilin önemli bir unsur olduğunu belirtti. Turan, “Anadilde sağlık hizmeti talebi de sağlık hakkı, hasta hakkı, tedavi olma ve yaşam hakkı kadar elzemdir. Özellikle yaşam hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Anadilde sağlık hizmeti talebi sadece hasta açısından değil, sağlık çalışanı açısından da önemli bir unsurdur. Mesleğe başlarken şöyle bir yeminle başlıyoruz: ‘Hastalarım arasında dil, din, sınıf ayrımı gözetmeksizin mesleğimi icra edeceğim’ diyoruz. Tedavisi ile sorumlu olduğumuz hasta bize başvurduğunda etkili bir tedavi yapmamız için önce hastanın şikayetini anlamamız, hastalığın tanısını koyabilmemiz gerekiyor. Hastalığın adını koyabilmemiz için de anamnez dediğimiz hastanın hastalık öyküsünü iyi bir şekilde alabilmemiz gerekiyor. Bu, iyi, doğru ve sağlıklı bir iletişimle mümkündür” diye konuştu.

‘Yanlış teşhis yanlış bir tedaviye götürür’

Hastanın kendini en iyi ifade edebildiği dilin anadili olduğunu kaydeden Turan, hastanın hastalık öyküsünü doğru ve sağlıklı bir şekilde almadıkları takdirde iyi bir teşhis de koyamayacaklarına işaret etti. “Yanlış teşhis yanlış bir tedaviye de götürür” diyen Elif Turan, yanlış tedavinin tehlikelerine ise şöyle dikkat çekti: “Kalıcı sakatlıklardan ölüme kadar sebep olabilmektedir. Her ne kadar teknoloji gelişti, cihazlar gelişti, tetkikler arttı desek de iyi bir tanı için hastalık öyküsü doğru bir şekilde alınmalı. Hastalık tanımlamada anamnez birinci rol oynamaktadır. Biz yeminimizde şöyle söyleriz: ‘Hastanın benimle paylaştığı bilgileri hastam ölse dahi kimseyle paylaşmayacağıma yemin ederim.’ Bizim o insanla iletişim kurmamız için eğer aynı dilde konuşmuyorsak bir tercüman gerekir. Üçüncü bir kişi hem hasta bilgileri açısından hem de hasta-hekim mahremiyeti açısından ciddi sorunlar ortaya koymaktadır. Araya üçüncü bir şahıs girdiğinde kişi kendini doğru ve açık bir şekilde ifade edemeyecektir. Anamnezin güvenilirliği de ortadan kalkacaktır.”

‘Hastalar ilacın nasıl kullanılacağını bilmiyor’

Turan, yalnızca kendi anadilini bilen hastaların olduğuna, bu nedenle hastaneye gitmeyen insanların dahi olduğunu kaydetti. Hekimin hastayla doğru bir iletişim kurmaması sonucu hastanın aldığı ilacı nasıl kullanacağını bilmediğini söyleyen Turan, “Birkaç gün önce hekim bir yakınıma sprey şeklinde bir ağrı kesici vermiş. Ancak nasıl kullanılacağını bilmiyor. Astımı var ve astım ilacı diye düşünerek bana gösterdi. Halbuki ilacın ağrı olan dizine sıkılarak yedirilmesi gerekiyordu. Ben bunu söylemeseydim hasta ilacı ağzına sıkacaktı. Kişi astım hastası ve belki de ilacın içindeki etken maddesi onun hava yollarını tıkayarak ölümüne sebep olacaktı. Bu yüzden anadilde sağlık hizmeti talebi yaşam hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Tabletin, solüsyonun, ilacın ne işe yaradığını hekimin ayrıntılı bir şekilde hastaya aktarması gerekmektedir. Bu da doğru bir iletişimle mümkün olacaktır” sözlerine yer verdi.

‘Anadilin önemini vurgulamaya devam edeceğiz’

Türkiye’nin çok kültürlü ve çok dilli bir ülke olduğunu kaydeden Diyarbakır Tabip Odası üyesi Elif Turan, bölgede de Kürtçe gibi birçok farklı dilin konuşulduğuna işaret etti. Sağlık çalışanlarının atamaları yapılırken bölgelerdeki durumun da göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade eden Turan, “Yabancı dil tazminatı diye bir uygulama var. Yabancı dil bilen memurların maaşlarına ekstra olarak verilen bir tazminattır. Bölgenin anadillerini bilen kişilere bu tazminat verilebilir. Üniversitelerde anadilde eğitime önem verilmeli. Sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri üniversiteler aracılığı ile anadil eğitiminin öğrenilmesi teşvik etmeli. Tedavi sürecinde formlar hastanın anadili ile yazılmalı ve kendisine anlatılmalı. Yine prospektüslere özet bir şekilde bölgede kullanılan dilde ilacın kullanım talimatları eklenebilir. Biz de Diyarbakır Tabip Odası, sağlık emekçileri olarak eşit, ulaşılabilir, nitelikli bir sağlık hizmeti için anadilin önemli olduğunu her daim çalışmalarımızda vurgulamaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

‘Anadil kullanımı köklü bir sorundur’

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şube üyesi Gönül Adıbelli ise sağlık alanında anadilde iletişimin her açıdan çok önemli olduğunu vurgulayarak, kişinin kendi anadilinde kendini ifade edemediği takdirde doğru bir sağlık hizmeti alamayacağına değindi. Adıbelli, “Doğru bir tedavi süreci başlamadığı takdirde kişi hem psikolojik olarak hem sosyal olarak kendini bir yetersizlik durumunda hissedecektir. Hastalığını doğru bir şekilde ifade edemeyen hasta, alması gereken hizmeti de doğru bir şekilde alamamış olacaktır. Dil noktasında eksiklik yaşayan hastanın tedavisinde de yetersizlik oluşacaktır. Herkesin en azından kamu alanında kendi bildiğini dilde kendini ifade etmesini, anadilinde hizmet almasını önemsiyoruz ve benimsiyoruz. Anadil bir insan hakkıdır. Resmi dilin yalnızca Türkçe olması birçok alanda yetersiz olabiliyor. Birden fazla dil hem eğitimde hem de kamuda kullanılabilir, kullanılmalıdır da. Anadil kullanımı köklü bir sorundur. Öyle de ele alınması gerekir” dedi.

‘Sağlık hatayı kaldırmaz’

Adıbelli, şunları ifade etti: “Bizim sendika amaçlarımızdan bir tanesi de eşit, nitelikli, ücretsiz ve anadilde sağlık hakkı. Amaçlarımız doğrultusunda bugüne kadar mücadele ettik, bundan sonra da mücadele etmeye devam edeceğiz. Sağlık hatayı kaldırmaz. Bu açıdan anadilde tedavi hakkı hayati önemdedir. Temel insan haklarının da önemsenmesini istiyoruz. Bu sorun bir an önce dillendirilmeli, çözüm için nasıl bir yöntemle bunun üstesinden gelinebileceği üzerine yoğunlaşılmalı. Hem sistem tarafından hem devlet tarafından hem de siyasiler tarafından bunun bir çözüme kavuşturulabilmesi gerekiyor.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.