“Roboski’de adalet arayışı işkenceye dönüştü”

“Roboski’de adalet arayışı işkenceye dönüştü”
Roboski Katliamının 7. Yıl dönümü nedeniyle düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan İHD Diyarbakır Şube Yöneticisi Av. Hasan Yalçın, Roboskili...

Roboski Katliamının 7. Yıl dönümü nedeniyle düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan İHD Diyarbakır Şube Yöneticisi Av. Hasan Yalçın, Roboskili ailelerin adalet arayışının işkenceye dönüştüğünü savundu. Yalçın, “Faillerin ortaya çıkartılması ve yargılanmaları için cezasızlık politikasından vazgeçmesini talep ediyoruz” dedi

Mehmet Uğur ÇAKIL

DİYARBAKIR- 28 Aralık 2011’de meydana gelen Roboski katliamının 7. Yıl dönümü nedeni ile İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği tarafından İnsan Hakları Diyarbakır Şubesi’nde ortak bir basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısında açıklamalarda bulunan İHD Diyarbakır Şube Yöneticisi Av. Hasan Yalçın, yaşanan katliamların militarist ürünün zihniyeti olduğunu kaydetti.

“Hakikat politik çıkara kurban edilmemeli”

Yalçın tarafından yapılan ortak basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi; “7 yıllık önce gerçekleştirilen Roboski Katliamında yaşamını yitiren 34 masum sivil insanımızı anmak, hakikatın yargı ve siyasi ergin marifetiyle asla örtülmeyeceğini ve her daim Roboskili ailelerin yanında olduğumuzu belirtmek için bulunuyoruz. Çünkü şuna inanıyoruz ki; ‘Hakikat her zaman en büyük değerdir ve hiçbir politik çıkara kurban edilmemelidir’  Bilindiği üzere 28 Aralık 2011 tarihinde saat 21:39 ile 22:24 sularında Türkiye Cumhuriyeti devletinin hava kuvvetleri komutanlığına bağlı savaş uçakları tarafından Türkiye-Irak sınırından geçmekte olan onlarca sivilin üzerine bomba yağdırıldı. Yaşanan bu katliamda 19’u çocuk olmak üzere toplam 34 sivil insan yaşamını yitirdi.  Katliamın ertesi gününde katır sırtında battaniyeye sarılmış onlarca sivilin cansız bedeni, halen tüm tazeliğiyle zihinlerimizde yerini korumaktadır. Türkiye-Irak sınırının tam merkezinde yer alan Roboski Köyünde 2011yılının bu son günlerinde kaçakçılıkta kullanılan katırlar, bu kez kaçak eşya yerine insan cestleriyle Roboski Köyüne gelmeye başlanmıştı.

“Roboskili aileler üzerindeki baskı sürdü”

Katliam tarihinden bugüne kadar Roboskililer üzerindeki baskı ve şiddet eylemleri, kesintisiz bir şekilde sürdü. Adalete erişimleri son kertede birer işkenceye dönüşen Roboskililerin yaşadığı bu bölgede, 7 yıllık zaman süresince askeri operasyonlar nedeniyle güvenlik güçlerinin bombalama faaliyetleri devam etti.bu bombalamalar nedeniyle Roboskililerin köy dışındaki yaşam alanları ciddi anlamda sınırlandırıldı. Yine Roboski ve bölgenin birçok yerinde yasaklanan yaylalar ve ilan edilen özel güvenlik bölgeleri ile köylülerin ekonomik yaşamına büyük zararlar verildi. 28 Aralık 2018 tarihi itibarıyla Roboski’de 34 sivilin katledilmesi üzerinden tam 7 yıl geçecek. Bu 7 yıl içerisinde katiamla ilgili bir dizi hukuki ve siyasi süreçler yaşandı. Katliamla ilgili soruşturma başalatıldı, soruşturma dosyası askeri savcılığa gönderildi, müfettişler görevlendirildi, komisyonlar kuruldu ve ne yazıkki bu tür dosyalarda her zaman şahit olduğumuz üzere dosya ile ilgili “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verildi. Bunun üzerine roboskili aileler, 18 Temmuz 2014’te anayasa mahkemesi’ne (AYM)  başvuru yaptı . Anayasa mahkemesine giden başvuru usulü eksiklikten dolayı reddedildi.

Postmodern idam yöntemi

İç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra katliamda yaşamını yitirenlerin yakınları, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıdı. Ulusal ve ulusalararası hukukta sonuna kadar götürülen adalet arayışı, 17 Mayıs 2018 günü AİHM’nin ret kararıyla vicdanlardaki sızıyı daha da körükledi. 1990’lı yıllarda bölge kentlerimizde  yaşanan ağır insan hakları ihlallerine ilişkin bölge insanı için bir nebze de olsa adaleti tesis eden bir kurum olan AİHM, bu ret kararı ile adeta Türkiye’de uzun yıllardır yürülükte olan cezasızlık politikasının değirmenine su taşımış oldu. AİHM, kurulıuş felsefesiyle ağır çelişkiler barındıran bu ret kararı ile apaçık ortada olan bir hakikati örtmeye çalışıp Roboskili ailelerin acısını daha da katmerleştirmiştir. Katliamları kader olarak kabul etmemizi isteyenlere karşılık, kader olmadığını ve bunların bir bütün olarak bölge coğrafyasındaki ayrımcı politikaların, militarist zihinlerin ürünü olduğunun ifade etmek isteriz. Türkiye’nin bu ücra köşesinde gündelik hayatta sağlık hakkının, eğitim hakkının ve çalışma hakkının ihlal edildiği ve imkanların son derece kısıtlı olduğu bir yer olan Roboski’de bu katliamla en temel hak olan yaşam hakkı da ihlal edilmiştir. İleri teknoloji ürünleri olarak övünülen ve savaş amacıyla satın alınan silahların kendi coğrafyasında yaşayan sivilleri bombalaması, biz insan hakları savunucularının nazarında aslında bir postmodern idam yöntemidir.  7 yıl önce gencecik sivil insanların üzerine atılan bombalar bir haliyle hem roboskili insanlara hem de bütün Kürt halkının benliğine atılmıştır. Bu yüzden unutmamalı ve sahip çıkmalıyız.

“Cezasızlık politikasından vazgeçilmeli”

Roboski Katliamı gerçeğiyle çok iyi biliyoruz ki bu coğrafyada çocuklar, günlük hayatlarını ve ekonomik olarak alilelerinin hayatlarını idame ettirebilmek için katırların sırtında sınırların o bilinmezliğinde yola çıktıklarında bir daha ailelerin ve evlerine dönmediler. Okul avlularında zil sesleriyle tenefüse çıkması gereken çocuklar bombaların sesleriyle hayatlarını kaybettiler. Bölgesel  eşitsizlikler, ırkçı ve ayrımcı politikalar, kürt sorununu görmeme, hakikat ve geçmişle yüzleşmeme, düşmanlaştırıcı politikalar nedeniyle bu günler hala çözümsüzlüğün günleridir. Birikerek ilerlemiş fakat hiçbir gelişme sağlayamamış bu anti-demokratik uyugulamalar görüyoruz ki bizlere her geçen gün yeni kayıpları ve faili meçhulleri yaşatmaktadır. Bizler insan hakları savunucuları olarak hakikatin ortaya çıkartılmasının ve geçmişle yüzleşmenin Türkiye için olmazsa olmaz bir olgu olduğunu yeniliyoruz. Çünkü hakiklatın ortaya çıkarılmaması, toplumda vicdanıi tahribatları arttıran, aidiyet duygusunu zedeleyen ve süreklileşen bir tahribatı ve de adaletin sağlanamayacağı duygusunu beraberinde getiren bir durumdur. 1915’te, Dersim’de, Maraş’ta, Zilan’da, Sivas’ta, 90’lı yıllarda, Roboski’de, Cizre’de, Suruç’ta, Ankara’da sayılarla ölçülemeyecek kadar binlerce insanımızı bu militarist politikalardan dolayı kaybettik. Burada acıları yarıştırmadan, toplumsal adaletin bir gün herkese lazım olacağını yinelemek isteriz. İnsanlığın evrensel değerlerinin her yurttaş için aynı minvalde olmasını talep ediyoruz. Dolayısıyla Roboski Katliamının 7. yıldönümü nedeniyle devlete ve siyasal iktidara açık çağrımızdır. Roboski Katliamı ile ilgili hakikatin ortaya çıkması için üzerinize düşen sorumluluğu yerine getirin, faillerin ortaya çıkartılması ve yargılanmaları için cezasızlık politikasından vazgeçmesini talep ediyoruz. Devletin aşırı güvenlik politikalara gösterdiği hassasiyetin, bu katliamlara ilişkin gerçeği açığa çıkartılmasına da gösterilmesini talep ediyoruz. Yine Roma Statüsü çerçevesince değerlendirildiği vakit yaşanan bu katliamın, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu gerçeğinin kabul edlmesini ve ailelerin adalete erişimin sağlanması için tüm engellerin bertaraf edilmesini gerektiğini hatırlatıyoruz.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.