Xwişka Leyla imgesi Kürdistan’da bir kere daha tescillendi

Xwişka Leyla imgesi Kürdistan’da bir kere daha tescillendi
Türkiye’de az buçuk futbolu bilen, tribün ve taraftar gruplarına ucundan kıyısından vakıf olan biri, bu tür eylemlerin öyle kendiliğinden gelişmediğini bilir. Zana bir tür inzivaya çekilmişken ve kamusal alanda onunla ilgili herhangi bir mevzuu yokken, Zana’ya ulu orta küfürler etmenin tek bir gayesi olabilir...

Akademisyen Vahap Coşkun, Leyla Zana’nın şahsında tüm Kürt kadınlarına yönelik Bursaspor taraftarlarının sarf ettiği sözlere karşı tepkisini Serbestiyet’te kaleme aldı.

Leyla Zana’nın Kürt siyasetinin önde gelen aktörlerinden biri. 1991’de ilk defa Meclis’e girdiğinde yemin metnine Kürtçe eklediği “Bu yemini Türk ve Kürt hakları için ediyorum” cümlesi, Türkiye’nin Kürt meselesinde yeni bir dönemin açılış konuşması gibi olmuştu. Zana hem o günkü tavrından hem de daha sonra yalpalamadan ilerlediği siyasi hattından ötürü ağır maliyetlere maruz kaldı. Devletin nefretini ve öfkesini üzerine çekti. Daha önce eşi Mehdi Zana’dan ötürü aşina olduğu hapishaneler, uzunca bir müddet onun da mecburi ikametgâhı oldu.

Toplumda ciddi bir karşılığı var Leyla Hanım’ın. Parti aidiyetinden azade olarak Kürtlerin kahir ekseriyetinde müstesna bir yere sahip. Salt Türkiye’deki Kürtlerle de sınırlı değil bu; sınırın ötesindeki Kürtlerde ona dönük samimi bir alaka ve sıcak bir sevgi söz konusu. Misal, Haziran-2025’te PKK’nin silah yakma töreni için Kürdistan Bölgesi’ne gittiğinde, KDP’den YNK’ye, Barzanilerden Talabanilere kadar neredeyse bütün partiler ve şahsiyetler, Zana’yı büyük bir hürmetle karşılamış ve ağırlamışlardı.

“Xwişka Leyla” imgesi Kürdistan’da bir kere daha tescillenmişti.

Zana, hatırı sayılır bir süredir sıcak siyasetten uzak duruyor. Resmi bir görev almıyor. Medya mensuplarının söyleşi ve siyasetçilerin görüşme taleplerini nazikçe geri çeviriyor. Diyarbekir’de, Silvan’daki köyünde annesiyle birlikte yaşıyor. Elbette siyaseti yakından takip ediyor ama kamusal bir tartışmanın içine girmekten imtina ediyor. Mesele, devam etmekte olan sürece dair sadece bir kere konuştu[1], akabinde ısrarlara rağmen sessizliğini korumayı tercih etti.

2023/09/16/leyla-mehdi-zana.jpg

Ancak kendi köşesine çekilmesine rağmen Zana, dolaylı olarak, Türkiye’nin siyaset gündemine tesir etmeyi sürdürüyor. Onun ismi bu kez bir sahada –maalesef son derece ahlaksız bir biçimde- yankılandı. Somaspor-Bursaspor maçında, Bursaspor taraftarları, dakikalarca Zana’ya galiz küfürlerle saldırdılar. Televizyonlar aracılığıyla herkes de bu ahlaksızlığa şahit kılındı.

Hâl ilanı

Futbol, günümüz dünyasının en fazla ilgi çeken kitle sporu. İnsanlar bu oyunu seviyor, artık hemen her milyonlar meşin yuvarlığının peşine takılıp gidiyor. Muazzam bir sosyal olgu futbolun da iki yüzü var: Ona iyilik için de müracaat edebilirsiniz kötülük için de. 11 kişiyi aydınlık günlere ulaşmak için de sahaya sürebilirsiniz, karanlığı ebedi kılmak için de. Topa medeniyete bir adım daha yaklaşmak için de dokunabilirsiniz, barbarlık duygularınız tatmin etmek için de. Kitlelerin afyonu da olabilir futbol, demokratik bir mücadelenin değer üretme alanı da.

Nitekim bu hafta içinde bu oyunun bu iki yüzüne de rast geldik. Kürdistan’ın Zaho takımının taraftarları FIFA tarafından “Dünyanın en iyi taraftarı” unvanına layık görüldü. Zira “kendisi küçük” olan Zaho şehrinin “kalbi çok büyük” taraftarları maçlarda sahayı oyuncaklarla boğuyorlardı. O oyuncaklar da hasta çocuklara hediye ediliyordu. Çok hoş, içten, kalpten bir davranış; insana “iyi ki futbol var” dedirten bir hissiyat.

Lakin bu iyiliğin salgıladığı mutluluk boğazımızda kaldı. Çünkü Bursaspor’un tribünlerinden saf bir kötülük aktı. Bir Kürt kadına, sırf kimliğinden dolayı, koro halinde hayâsızca küfürler edildi. Ayrımcı, ırkçı, cinsiyetçi ve aşağılık bir nefret söylemi ütün bir toplumun üzerine boca edildi. İnsanlıktan zerre miskal nasibini almış bir kimse, bu rezil dile alan açmaz, anında karşısında dururdu. Ancak gelin görün ki spor, medya ve siyaset dünyasından bunu sahiplenenler, meşru görenler ve küçümseyenler oldu.

Bu meşum hadise iki bağlamda değerlendirilebilir.

İlki, küfürbazlardır. Küfür, bir hal ilanıdır. Yaşını başını almış, toruna karışmış, saygın bir kadın siyasetçiye ağza alınmayacak laflar edenler, aslında aciz olduklarını ilan ederler. Kayda değer bir sözlerinin olmadığını gösterirler. Cümle âleme ahlakla bir irtibatlarının bulunmadığını ve şereften mahrum olduklarını duyururlar. Hakaret ve küfrün dozunu artırdıkça, hedef aldıkları şahsın itibarını sarstıklarını düşünürler ama gerçekte kendileri onursuzluk çukurunun dibini boylarlar. Öyle ki bir daha o çukurdan çıkmaları ve başı dik dolaşmalarına imkân kalmaz.

Tehlikeli oyun

İkincisi, bu küfürbazların ötesidir. Asıl buna odaklanmak gerekir. Anlaşılan o ki, Bursa’da Kürt karşıtı ve hemen harekete geçmeye meyyal bir taraftar profili var. Geçmişte, Kürtlerin kolektif hafızasında şerrin timsali olan Yeşil’in ve yargısız infazları simgeleyen Beyaz Torosların posterlerini tribünde sergilenmişti. Kürtler tarafından bunun nasıl algılanacağı ve nasıl okunacağı bilinerek yapılmıştı bütün bunlar. Şimdi de Leyla Zana üzerinde bütün Kürtleri hedef alan bir küfür ve hakaret dalgası başlatıldı.

Türkiye’de az buçuk futbolu bilen, tribün ve taraftar gruplarına ucundan kıyısından vakıf olan biri, bu tür eylemlerin öyle kendiliğinden gelişmediğini bilir. Zana bir tür inzivaya çekilmişken ve kamusal alanda onunla ilgili herhangi bir mevzuu yokken, Zana’ya ulu orta küfürler etmenin tek bir gayesi olabilir: Kitleleri karşı karşıya getirmek, çözüm yoluna kaldırılması zor bir taş koymak ve bugüne kadar kat edilen mesafeleri geri çevirmek.

Velhasıl, o statta yaşananlar bir kısım taraftarın kepazeliği diye vasıflandırılıp geçiştirilemez. Olan biten çözüm sürecinden bağımsız düşünülemez. Tehlikeli bir oyunu sahneye koymaya çalışanlar var; buna karşı siyasi, hukuki ve idari yetkililer üzerine düşeni yapmakla mükellefeler. Siyasetçilere düşen, bu kışkırtmaya karşı açık tavır almaları ve mağdurun yanında durmalardır. Hukuki makamlara ve TFF’ye düşen ise, bariz bir ayrımcılık ve nefret suçu olan, ahlak ve sportmenlik dışı bu eyleme karşı gerekli ve etkili yaptırımları uygulamaktır.

Kin ve nefret içeren eylemleri tahfif etmek, bu süreçte yapılabilecek en büyük yanlışlardan biridir.

Kaynak:HABER MERKEZİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.