Video Haber: Ekmeğini hurdadan çıkarıyor!
Dokuz yıldır yaşamını hurda toplayarak sürdüren Yeter Soyer, yaptığı ağır iş ile hayatını idame ediyor. Kirasını dahi vermekte zorlandığı evinin bahçesine sokaklardan topladığı hurdalarla 14 yaşındaki kız çocuğu ile hayata tutunmaya çalışan Soyer, hurdacılığa plastik iki kasa ile başladığını söylüyor. Kızı için her şeye katlandığının altını çizen Soyer, “Yıllardır hurda toplamaktan bel fıtığı da oldum. Ama ekmek parası, çalışmak zorundayım. Hurda topladığımı gören birçok insan, ‘Kadınsın ve bu zor işi yapıyorsun’ diye takdir ediyor” diye ifade ediyor.
VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Remziye ÇELİK/Yenigün Özel
DİYARBAKIR YENİGÜN - İşsizlik ve yoksulluğun had safhada olduğu bölge illerinde yaşayan kadınlar, bu zorlukları çeken en önemli faktör olarak öne çıkıyor. Ev ekonomisinin kadınlar tarafından yönetildiği toplumda, yine yaşamın en ağır yükünü kadınlar taşıyor. Evden işe hemen hemen her alanda emekleri sömürülen kadınlar, kendi ekonomilerini oluşturmak için mücadele verirken, aynı zamanda ağır iş yükü ile de boğuşuyor. Toplumda kendi ayakları üstünde durmaya çalışan birçok kadın mevcut. Bunlardan biri de dokuz senedir hurdacılık işi ile uğraşan ve aslen Tunceli Pertekli olan Yeter Soyer. Kendi emeği ile hurdacılıktan kazandığı gelirle çocuğu ile hayatını sürdürmeye çalışan ve hurdacılığa eşinin çalışmamasından dolayı başlayan Soyer, hurdacılık işine alıştığını ve ekmek parası için yaptığını söylüyor. Kirasını dahi vermekte zorlandığı evinin bahçesine sokaklardan topladığı hurdalarla 14 yaşındaki kız çocuğu ile hayatın zorluklarına katlanıyor. Soyer, “Sürekli hurda topladığım için oturduğum anda ise her yerim tutuluyor. O kadar sene çalıştım, kendime bir gün doğru düzgün bir kıyafet bile alamadım. Bir gün olsun düzgün bir ayakkabı ve çorap dahi giymedim. Ben kızım için her şeye katlanıyorum” diyor.
“Hurdacılığa plastik iki kasa ile başladım”
Hurdacılık işine sebze satarken para ettiğini fark ettiği iki plastik kasa ile başlayan Yeter Soyer; “Eşim fırıncıydı. İstanbul’da iş buldum diyerek oraya gideceğimizi söyledi. Daha sonra ben de gittim. Fakat İstanbul’u sevemedim. Ben 3 ay, eşim de 7 ay kalabildik. Orada bir süre çalıştıktan sonra geri döndük. Çocuğumun da okulu vardı. Dönmemizde onun da etkisi vardı. Ben ona demiştim, ‘Gitme, yapamazsın orada’ diye. Ancak beni dinlemedi. İş yoktu diye geri döndük. Döndükten sonra eşim karton toplamaya başladı. Bir kazancı olmayınca bıraktı. Sonra bir köylümüz bize sebze satın dedi. Eşim de sebze işine başladı. Daha sonra eşim tarlamızı satıp bir araç aldı. Sebze satmaya başladı. Sebze işini yaparken plastik kasaların para ettiğini fark ettim. Sonra araştırdım biraz; sadece kasaların değil, plastik olan her şeyin para ettiğini öğrendim. O şekilde çöp toplamaya başladım” dedi.
“Hurda toplarken tanımasınlar diye uzak yerlere giderdim”
Hurdacılık yapmaya başladığı ilk zamanlar yaptığı işten utandığı için çözüm olarak uzak semtlere gittiğini ve bu şekilde görünmeyeceğini düşündüğünü söylüyor. Soyer: “Başladığım ilk zamanlar utana sıkıla hurda topluyordum. Kimse beni tanımasın diye uzaklara gidiyordum. Bir yandan işimi yaparken diğer yandan da kayınvalideme ve kızıma bakıyordum. Gece de işe giderdim. Eşim başlarda çalışıyordu sonra çalışmamaya başladı. Hurda toplamaya başladım ve çöpe alışmaya başladım. Eşim bir iş yapmadığı gibi bir yandan da mani olmaya çalışıyordu. Ben de ona, ‘Ya sen çalışacaksın ya da ben bu işi yapmaya devam edeceğim.’ dedim. Ben de bu yüzden çalışmak zorunda kaldım. Eskiden köydeyken de rençperlik yapardım. Bu yüzden aslında alışkındım. Ayaklarım ağrıdığı için çoğu zaman iki saat tek çalışıp geliyorum. Topladığım eşyaları bir hafta ya da on beş gün içinde satabiliyorum. Bu işin zorlukları var elbette. Bazen hurdayı ayırırken başım dönüyor. Ama yine de çalışıyorum. Yolda ihtiyacımı giderecek bir şey görsem onları da kendime yük eder, eve götürürüm. Alışkınım çalışmaya. Bu da benim için ekmek parası. Paramı vermeyenler de oldu. Hakkımı vermeyenler de. Topladığım hurdanın kilosunu gizlice düşürenler de oldu” diye konuştu.
“Çocuğum benim gibi olmasın…”
Çektiği zorlukların kendisinin verdiği yanlış kararlar yüzünden olduğunun altını çizen Soyer;“30 yaşında evlendim. Yaşım olgun, doğru karar veririm diye düşünüyordum. Ancak yanlış karar verdiğimi geç anladım. Eşimle hiç muhabbetimiz olmadı. Hep benden bekleyiş içindeydi. Kendi çalışmayınca çalışmaya başladım. Zamanında okumayı hiç düşünmedim. Şu saatten sonra bana bir faydası da olmaz. Çocuğumun benim gibi olmasını istemiyorum. Yeter ki hayatını kurtarsın, benim yaşadıklarımı yaşamasın. Benim neler yaşadığımı görüyor. Eğer okumayıp benim gibi bir hayatı olursa çok pişman olur. Tek çocuğum var. İyi ki de bir çocuğum varmış. Kaynanam felçti. Ona da bakıyordum. Eşimle ayrıldım ama kızım babasız kalmak istemiyordu. Ben de hiç engel olmadım babası ile görüşmesine. Kızım için sustum. Eşin bakmazsa sen de gurur yaparsın kimseden de bir şey istemezsin” şeklinde konuştu.
“Alın terimle kazanıyorum”
Yıllardır hurdacılık yapan topladığı hurda yüzünden çevreden şikayet aldığını ve bunun kendisini üzdüğünü dile getiren Yeter Soyer; “Çevredekiler koku var diye şikayet ediyor, rahat vermiyorlar. Topladığım hurdadan rahatsız oluyorlar. Güya koku geliyormuş ama öyle bir şey yok. Ben mecburum bu işi yapmaya. Bu beni üzüyor. Hâlbuki kimseye engel değil yaptığım iş. Başta çok rahatsız oluyordum. Titiz bir insandım. Ama hayatımı kazanmak için mecburum. İnsan kabulleniyor bir süre sonra. Başka işler de yapabilirdim. Gidip birinin kazandığını çalıp, rızıklarını elinden alırsan çok mu iyi bir şey yapmış olurdum. Ama ben alın terimle kazanmayı tercih ettim. Ben çocuğum için bu işi yaptığım için çekinmiyorum. Çöpün içindeki insan, insan değil mi? ” dedi.
“Kendime bir gün doğru düzgün bir kıyafet dahi alamadım”
Dokuz senedir gece-gündüz hurdacılık işi yaptığını ifade eden Soyer, sözlerini şöyle tamamladı; “Yıllardır hurda toplamaktan bel fıtığı da oldum. Ama ekmek parası, çalışmak zorundayım. Çevredekiler beni seviyor. ‘Kadınsın ve bu zor işi yapıyorsun’ diye takdir ediyorlar. Kardeşlerim bana kızıyorlar. ‘Neden bu işi yapıyorsun?’ diyorlar. Ben de onlara diyorum ki, ‘ben çalışmasam, hiç biriniz bakmazsınız bana. Benden utanıyorsunuz ama benim gururum sizinkinden çok daha fazla.’dilenseydim daha mı iyiydi?’ Bir gün olsun eşimden 10 lira dahi istemedim. Bana nafaka falan da vermedi. Sosyal yardımlaşmadan da yardım istemeye gittim ancak derdimi anlatamadım. Çalışmak ayıp değil. Benim durumumda olan insanlara da bunu tavsiye ederim. İmkânım olsa, benim gibi birilerini gördüğümde onlara da yardımcı olurum. İşine bakarsan kimse sana karışmaz.
Dik olursan, herkesi tanırsan kimse bir şey yapamaz. Ben alıştım artık. Şu saatten sonra zor bile gelse mecburum yapmaya. Hayat daha da zorlaştı. Kaldığımız ev, eşimin dayısına ait. Param olmadığı için kira da veremiyorum. Ev rutubetli olduğu için çok soğuk. Çocuğum sürekli bu evden gidelim diye ısrar ediyor. Ancak imkanımız olmadığı için başka eve gidemedik. Ev yıkılsa da gidemem bu evden. Yardımcı olan insanlar da oluyor. O kadar sene çalıştım kendime bir gün doğru düzgün bir kıyafet bile alamadım. Bir gün düzenli bir ayakkabı v e çorap giymedim.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.