‘Issı cinayeti planlayarak işledi’

‘Issı cinayeti planlayarak işledi’
Avukat Müzeyyen Boylu'nun doktur eşi Mesut Issı tarafından öldürülmesine ilişkin konuşan aile avukatı Sinan Tanrıkulu, Issı'nın birçok kez Boylu’yu...

Avukat Müzeyyen Boylu'nun doktur eşi Mesut Issı tarafından öldürülmesine ilişkin konuşan aile avukatı Sinan Tanrıkulu, Issı'nın birçok kez Boylu’yu tehdit ettiğini ve hakkında çok sayıda şikayetlerin olduğunu ifade ederek, Issı’nın soğukkanlı, planlı ve canavarca hisle eylemi gerçekleştirdiğini söyledi

DİYARBAKIR YENİGÜN - Diyarbakır'da doktor eşi Mesut Issı tarafından öldürülen avukat Müzeyyen Boylu’nun aile avukatı Sinan Tanrıkulu, Boylu'nun 2018 yılı Şubat ayında "şiddetli geçimsizlik" nedeniyle Diyarbakır Aile Mahkemesi'nde boşanma davası açtığını ve 2 çocuğuyla birlikte evden ayrılarak annesinin yanına yerleştiğini hatırlattı. Bu sürede Boylu'nun boşanma davası açtığı Mesut Issı tarafından defalarca ölümle tehdit edildiğini anlatan Tanrıkulu, "Bu süreçte katil Issı, defalarca Müzeyyen Boylu’yu tehdit ederek, annesinin olduğu eve baskınlar düzenleyerek, çocukları defalarca kaçırıp alı koyarak annesine vermek istemedi. Yaşanan bu tür olaylar kolluğa yansımış ve Boylu birçok kez şikayetler de bulundu. Katil Issı hakkında bu saldırılarından dolayı uzaklaştırma kararı alındı" diye belirtti.

“Öldürücü nitelikte ateş etmiş”

Mesut Issı'nın 14 Nisan 2019'da Boylu'nun annesiyle yaşadığı eve giderek Boylu'yu darp ve tehdit ettiğini, buna ilişkin Boylu'nun emniyette şikayette bulunduğunu vurgulan Tanrıkulu, olay günü yaşananları "En son boşanma duruşmaları 6 Mayıs'ta oluyor. Boylu, 19 Mayıs günü büyük oğlunun gitmiş olduğu kreşin yıl sonu gösterileri olması sebebiyle her iki çocuğuyla gösteriye gidiyor. Issı, gösteri bittikten sonra çocukları kendi arabasına bindirdikten sonra elindeki silahla Boylu'nun peşinden gidiyor. Boylu'nun arabasını park ettiği ara sokakta, kamera görüntülerinin olamadığı yerde toplamda 12 el ateş ediyor. Boylu'nun vücuduna isabet eden her biri bağımsız nitelikte, öldürücü olan 10 kurşun yarasına karşılık, sadece bir tanesi öldürücü olmayan yara niteliğini taşıyor. 2 kurşunun baş kısmına diğerlerinin ise karın ve gövde kısmına isabet eden öldürücü nitelikteki kurşun yaralarıyla öldürüldü" diye anlattı.

“Hak ettiğini bulacaksın, öleceksin”

Cinayetin ardından eve gidip tıraş olduktan sonra silahıyla birlikte kolluk güçlerine teslim olan Mesut Issı, emniyette susma hakkını kullanırken savcılıkta ise aldatıldığı için cinayeti işlediğini söylemesi diğer kadın cinayetlerinde olduğu gibi ceza indiriminden yararlanmak için atılan bir adım olarak değerlendiren Tanrıkulu, görüntü kayıtları ve görgü tanıklarına Boylu'nun katledilmeden önce Issı'yla bir tartışma yaşamadığını belirterek, bundan dolayı Issı'nın soğukkanlı, planlı ve canavarca hisle eylemi gerçekleştirdiğini söyledi. Tanrıkulu, Issı'nın daha önce defalarca Boylu'yu ve annesini evinde basarak boşanmaktan vazgeçirmeye çalıştığını ve Issı'nın "Hakkettiğini bulacaksın, öleceksin" şeklindeki tehdit edildiğini ve cinayetin planlı olduğuna dikkat çekti.

“Erkeğin şiddetini haklı gösterme çabasıdır”

Daha çok dar gelirli kesimlerde görülen ve "ekonomik sebeplerle" mazur gösterilen kadın cinayetlerinin “eğitimli” bir kişi tarafından işlenmesi toplumda yarattığı tepkiye değinen Tanrıkulu, toplumda kadın cinayetlerinin yoksul kesimler arasında yaşandığına dair algının yanlış olduğunu dile getirerek, "Yaşanan kadın cinayetleri sadece ekonomik sebepler ya da çaresizlikten işlenen suçlar değildir. Bu kadına dönük şiddeti maruz gösterecek bir yaklaşımdır. Erkeğin şiddetini haklı gösterme çabasıdır. Öyle değil. Erkek egemen bir toplumda, erkekte sömürülüyor, eziliyor. Ancak kadın hem sistem tarafından ezilip sömürülürken aynı zamanda erkek tarafından da ezilip sömürülüyor. Sömürü, eziyeti ve şiddeti annesinden, babasından, abisinden, sevgilisinden ve eşinden görüyor. Bunun sebebi ekonomik sıkıntılar ya da yaşamdaki bazı yoksunluklar değildir. Tamamen erkek egemen sistemin, erkek cinsine çocukluğundan itibaren kadını bir mal, hükmedilmesi gereken bir nesne olarak görme ve davranma alışkanlığının verdiği bir durumdur" diye konuştu.  Boylu cinayetinin tüm kesimler arasında bir sarsıntı yarattığını vurgulayan Tanrıkulu, “Her yerde bir avukat ve bir doktor bu duruma nasıl düşer tartışması yürütülüyor. Toplumdaki bireyler kadın ve erkek olarak toplum nasıl bu hale geldi ya da getirildi diye tartışmalıdır" önerisinde bulundu.

“Öfke zayıf görülene yöneliyor”

Türkiye toplumunda kadın cinayetleri üzerinde daha ayrıntılı ve derin düşünülmesi gerektiğine işaret eden Tanrıkulu, şöyle devam etti: "Türkiye toplumunun içine düştüğü şiddet sarmalı uzun yıllardan beri sürüyor. 90'lı yıllarda köy yakmaları ve boşaltmaları, failli meçhul cinayetler yaşandı. Sistematik bir şekilde gözaltı, işkence kayıpları yaşandı. Toplumda halen de düşünce ve ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü üzerinde çok ciddi baskılar var. İnsanlar bir korku imparatorluğu içerisinde düşüncesini açıklayabilmekten bile korkar halde. Böyle bir şiddet sarmalı içeresinde toplum bireyler buradaki öfke ve tüm şiddetini daha zayıf gördüğü kadına dönüş, şiddete çok rahat bir şekilde evirile biliyor."  Kadına yönelik şiddetin önüne geçebilmek için devletin bütün kurum ve kuruluşlarıyla, sivil toplum örgütleriyle birlikte kamuoyunu ve bireyleri bilinçlendirmek amacıyla hızlı bir şekilde harekete geçilmesi gerektiğine vurgu yapan Tanrıkulu, kadına dönük şiddettin toplumda giderek azaltmayı sağlayacak mekanizmaların kurulması, var olan mekanizmaların daha işler hale getirilmesi gerektiğini dile getirdi.

“Önleyici tedbirlerin alınması gerekiyor”

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın dosyaya müdahil olduğu bilgisini de paylaşan Tanrıkulu, Bakanlığının hızlı bir şekilde kadın cinayetlerine müdahil olmasını olumlu bulduğunu belirterek, şunları söyledi: "Suç ve ceza politikaları noktasında cezaların çok ağır olması suçun önlenmesine yetmez. Eşi öldürmenin Türk Ceza Kanunu’ndaki karşılığı ağırlaştırılmış müebbettir. En ağır cezadır. Ancak eşe dönük şiddet bir türlü son bulmuyor. Önleyici tedbirlerin alınması gerekiyor. Bakanlığının önleyici çalışmaları yeterince sağlıklı, etkin ve hızlı bir şekilde yaptığını düşünmüyorum. Bakanlığın yapması gereken en önemli çalışması kadına yönelik şiddettin kanıksamasını engellemektir. Bu sadece bakanlığın görevi değil, birey olarak her birimize düşen bir sorumluluktur." (MA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.