İnsanların yeni 'sosyal alanı': Kafeler

İnsanların yeni 'sosyal alanı': Kafeler
‘Sosyal alan!’ olarak nitelendirilen kafelerin sayısı son zamanlarda her geçen gün artıyor. Diyarbakır’da da görülen bu hızlı artış dikkat çekerken,...

‘Sosyal alan!’ olarak nitelendirilen kafelerin sayısı son zamanlarda her geçen gün artıyor. Diyarbakır’da da görülen bu hızlı artış dikkat çekerken, Ofis Semtinde bulunan Sanat Sokağı daha çok ‘Kafeler Sokağı’nı andırıyor. Sokakta bu kadar çok kafenin olmasına sitem eden kafe işletmecisi Mehmet Emin Özkan, kentteki kontrol ve denetimsizlikten dem vurdu. 18 yaş altı gençlerin kesinlikle kafelere alınmaması gerektiğine dikkat çeken Özkan, o yaştaki gençlerin yerinin kütüphane olduğunu vurguladı

Remziye ÇELİK - Ebru TAŞKIN/Yenigün Özel

DİYARBAKIR YENİGÜN - Gelişen dünya ile insanların alışkanlıklarında da değişimler gözlemleniyor. Geleneksel yaşamın yerini ise modern hayat alıyor. Değişimlere adapte olmaya çalışan insan, her gün yeni alışkanlıklar ediniyor.  Popüler kültürün bir ürünü olan kafeler de bu insan yaşantısının rağbet gösterdiği alanlar olarak karşımıza çıkıyor. Adım başı her yerde bir kafenin bulunduğu şehir yaşantısı buna bir örnek teşkil ediyor. Olmazsa olmaz haline gelen ‘sosyal alan!’ diye nitelendirilen kafeler ise gündelik hayatın adeta vazgeçilmez bir parçası haline dönüşüyor. Diyarbakır’ın Ofis semtinin Sanat Sokağı da bundan nasibini almış bir şekilde. Adım başı bir kafenin bulunduğu sokak, adının aksine zamana uyarcasına ‘Kafeler Sokağı’na dönüşmüş . Kafelerin artışını gazetemize değerlendiren işletmeciler, “Eskiden bu kadar çok kafe yoktu, belirli yerlerde kafeler vardı. Sanat Sokağı,  Diclekent ve 75 metre yol üzerinde kafeler vardı.  Gün geçtikçe imkanlar çoğalıyor. Bu durumda kafeler de arttı. Son beş senedir kafelerde ciddi bir artış gözlemleniyor”  ifadelerini kullandı.

“Kafelerin artışını önlemek için denetimler yapılmalı”

Mehmet Emin Özkan isimli işletmeci kentte kafe artışının birden olduğunu ve kendilerinin de bu durumu anlamadıklarını söyledi. Özkan; “2000’li yılların başına kadar kentte çok az sayıda kafe vardı. Daha çok pastane kafeler vardı. Bizim kültürümüze uygun, aile yapımıza ve örfümüze aykırıydı. İnsanlar ayıplardı. Çünkü aileler kapalıydı bu tür yerlere. Çoğu zaman insanlar eşleriyle, sevgilileriyle, kız arkadaşlarıyla veya arkadaşlarıyla kafelere değil de pastane kafelere giderdi. Pastane kafe ve şimdiki kafelerin arasında fark var. İnsanlar farklı algı oluşturdukları için o dönem buna hazır değildi.  Daha sonra kafeler artmaya başladı. Kafelerin bu kadar çok olmasının sebebine biz de akıl erdiremiyoruz. Yaklaşık bir on senedir ciddi oranda kafe artışı var. Neredeyse her gün bir kafe açılıyor. İsimlerini bilmediğimiz çok kafe var. İnsanlar bazen gelip,’A kafe nerde,  b kafe nerde?’diye soruyorlar. Biz bile isimlerini yeni duyuyoruz.  Belki de hemen bir arka sokakta, belki önümüzdeki sokakta biz de çok bilmiyoruz. Bir masa bir sandalye atan eli iki bardak tutan toplama-çıkarma bilen hemen patron oluyor ya da işletmeci oluyor. Her yerde kafe açıldı. İki masa-iki sandalye bir araya getiren bir kafe tabelasını açan kafe sahibiyim diyor. Bu yüzden kontrol sağlanıp, denetimler yapılsa iyi olur” dedi.

“Yaşını doldurmamış gençlerin yeri kafe değil kütüphanedir!”

Senelerdir kafe işlettiğini söyleyen Özkan on sekiz yaş altı gençlerin kafelere alınmaması gerektiğinin altına çiziyor. Özkan; “7 senedir burayı işletiyorum. Kafe on beş senedir var. Süre gelen değişiklerimiz oldu. Ara ara değiştirdik. Sokağın potansiyeline, şekline, insanların arz-talep ilişkisine göre değişikler yaptık. Gerek içerik gerek dekor olarak değiştirdik. İşletmecilerin kafelerde görmek istediği kar ve marjın yüksek olmasıdır.Bir çayın maliyeti iki lira veya dört liradır. Mekâna ve kafeye göre bu değişir. Kafe sektörü, kar marjının ve oranının yüksek olduğu, zahmetsiz bir iştir. Bu zihniyet yaklaşımı içerisinde kabul edilir. Kafeler, kurumu basit, yapımı kolay ve kendi imkânlarınız dâhilinde istediğiniz şekli verebileceğiniz alanlardır. İnsanlar çoğunlukla kafe işi yaparken çevrelerini baz alıp yaparlar. ‘Çevrem var gelip oturur’ düşüncesi vardır. Yaz aylarında buradan giden müşterilerimiz var. Öğretmenler, öğrenciler gelirler. Kışında yani sezon açıldığında ise onlar gider. Sabit müşterimiz var. Geçici yani memur ya da öğrenci olan geçici müşterimiz de var.  Mümkün olduğu kadar 18’in altında müşteri almıyoruz. Yani, bizim onları kötülediğimizden değil. Onların yeri burası değil. Onların yeri kütüphanedir. Biz onlara böyle imkânları ve ortamları sağlarsak, kütüphanelerden çok buraya gelirler. Ders çalışılacak yer de değil. Yaş aralığı muhabbetinde sürekli sorun yaşıyorum. Bazı kafeler var, kaosun kendileridir. On sekiz yaşından küçük gençleri bulunduruyor ve alıyorlar. Yaş sınırına bakmazsızın nargile ve alkol veren mekânlar da var. Onları ticari gözle gören bazı işletme sahipler var. Üzülüyoruz. Elimizden gelen bir şey de yok. Biz küçük olduğunu görsek, yaşını soruyoruz. Hatta kimliğini dâhi soruyoruz” diye ifade etti.

“Ekonomik sıkıntıdan çalışanları çıkarmadık, fiyatları artırdık”

Son zamanlarda yaşanan ekonomik sıkıntılar yüzünden çalışanlarını çıkarmadıklarını ve çözüm olarak ise fiyatlarda artışa gittiklerini ifade eden Özkan sözlerini şöyle tamamladı; “Ekonomik sıkıntıdan dolayı çalışanlarımızı çıkarmadık. Kolay kolay çalışanlarımızı çıkarmayız. Yüz kızartacak bir şey yapmadığı sürece insanların yaptığı hataları iş kazası deyip geçeriz. Kendi işletmemizde bu biraz farklıdır. Çalışan arkadaşlarımız istediklerini kırabilirler, dökebilirler, serbesttirler. İş olmadı diye arkadaşları çıkaracağız muhabbetine girmiyoruz.  Eksikliği kendimizde görüyoruz. Zaten 8 saat ve 10 saat ayaktalar. Eksiklik bizde. Onlarda kusur ararsak zaten hiçbir şekilde burayı yürütemeyiz. Ekonomik sıkıntımız çok şükür yok. Kalıplaşmış bir müşteri kitlemiz var. Mümkün olduğu şekilde en kaliteli şekilde hizmet sunuyoruz.  Ama fiyatlar değişti. Geçen sene çayın kilosunu 30 liradan alırdım. Şuanda 65 liraya alıyorum. Su, elektrik ve kirada da artış var. Haliyle personelin ihtiyaçları var, bir ailesi var. Biz bir şey artırırken onları da düşünerek arttırıyoruz. Geçen sene çalışanlarımızı 40 lira ücretle çalıştırırken, bu sene 60 liraya çalıştırıyoruz. Yüzde 50’lik bir zam hiçbir kurumda işletmede olmaz. Normalde personelin alacağı zam yüzde on beştir. Dolayısıyla bu değişikler ile fiyatlarımızda da artışlar oldu.”

“Eskiden bu kadar kafe yoktu”

İşletmeci Mehmet Polat on senedir Sanat Sokağında kafe işlettiğini ve kafelerin bu kadar çok olmadığını vurguladı. Polat; “Eskiden bu kadar çok kafe yoktu. Eskiden belirli yerlerde kafe vardı. Sanat Sokağı, Diclekent ve 75 metre semtlerinde de kafe vardı.  Gün geçtikçe imkanlar çoğalıyor. Bu durumda kafeler de arttı. Son beş senedir kafelerde ciddi bir artış gözlemleniyor. Bizim insanlarımız alternatif yer arar. Bunlardan biri de şüphesiz kafelerdir. Kafe ne kadar çok açılırsa insanların vakit geçirecekleri alternatifler de artmış oluyor. Özellikle de markalı yerler daha sempatik duruyor. Milletimiz yeniliklere açıktır. Yaz ayları bizim için durgun geçiyor. Kışın bizim için daha iyi. Kışın üç katımız var. Daha fazla müşterimiz var. Yazın alternatifler yok. Kimse içeride oturmuyor. İnsanlar açık alanı tercih ediyor. Bizim açık alanımız az olduğu için yazın daha az müşterimiz geliyor. Kafelere en yoğun olarak gelen yaş aralığı ise 18 ve 35 yaş arasıdır. Genelde orta kesim den geliyor. Ekonomik sıkıntı var. Tek alternatif zamdır. Onu da yaparsak, müşterilerimiz kaybederiz. Geçen seneki fiyatlarımız ile bu sene ki fiyatlarımız aynı. Geçen seneki kömürü 55 liraya alıyordum. Bu sene 85 liradan alıyorum. Mesela parmak cipsi 60 liraya alıyordum. Ekonomik sıkıntılar başladığından beri 140 liraya alıyorum. Şuan mücadele ediyoruz” ifadelerini kulandı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.