Video Haber: ‘Cami alanlarını ticarileştirenler yeşil alana beton döktü’
DBB Eşbaşkanı Adnan Selçuk Mızraklı ve Kayapınar Belediye Eşbaşkanı Keziban Yılmaz, basın mensupları ile bir araya gelerek, son günlerde gündemden düşmeyen ‘cami yıkımı’ konusunda bilgilendirme yaptı. İddiayı ortaya atanların cami için ayrılan yerleri ticari alana dönüştürdüğünü ileri süren, Mızraklı ve Yılmaz, yeşil alana ise imara aykırı beton döküldüğünü savundu. Eşbaşkanlar, önümüzdeki günlerde konuyla ilgili belgeleri de kamuoyuna açıklayacaklarını söyledi.
VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
DİYARBAKIR YENİGÜN - Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB), Kayapınar Belediyesi, son günlerde gündemi meşkul eden ‘cami yıkımı’ ve ‘tabela krizi’ne ilişkin basın açıklama yaptı. DBB Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen toplantıya DBB Eşbaşkanı Adnan Selçuk Mızraklı, Kayapınar Belediye Eşbaşkanı Keziban Yılmaz, HDP Diyarbakır milletvekilleri Saliha Aydeniz ve Musa Farisoğulları ile HDP'li belediye meclis üyeleri katıldı. Son günlerde bir kısım siyasi parti ve dernekler tarafından yürütülen “HDP’li belediyeler cami yıkım kararı aldı” şeklindeki karalama kampanyalarına karşı açıklama yapma zaruretinin hasıl olduğunu belirten Kayapınar Belediye Eşbaşkanı Keziban Yılmaz, “Diyarbakır ili Kayapınar ilçesi 34 mahalleden oluşmakta ve 2018 yılı TÜİK verilerine göre nüfusu 362.407 olarak hesaplanmıştır. Kayapınar ilçesi sınırları içerisinde 1/1000 ölçekli uygulama imar planında toplamda 165.770 metrekarelik alanda alanı 534 m2 ile 13163 m2 arasında değişen toplam 46 adet cami alanı bulunmaktadır. Mahabad Bulvarının alt kısmında 19 adet, Örfioğlu planlama sınırları dahilinde 10 adet, Mahabad bulvarının üst kısmında 9 adet, Üçkuyular planlama bölgesinde ise 8 adet ibadet alanı planlanmıştır” diye belirtti.
‘Kanuna aykırı yapılma başlandı’
Kayapınar Belediyesi’ne 2016 yılında kayyım atanmasından sonra çeşitli tarihlerde ilçenin imar sınırları içerisinde 1 otopark alanı ve 7 yeşil alan olarak planlanan toplam 8 parselin plan değişikliği yapılarak ibadet alanına dönüştürüldüğünü hatırlatan Yılmaz, "Bu 8 parselden 4 tanesi üzerinde inşa edilen ve kaba inşaatı bitmiş olan ve ince işler boyutuna gelmiş olan yapılarla ilgili Büyükşehir Belediyesi meclisince herhangi tasarrufa gidilmemiştir. Diğer 4 parselde ise herhangi bir inşaat olmadığı halde 31 Mart seçimlerinden hemen sonra alelacele temel betonu dökülmüştür. 2019 yılı Haziran ayı Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısında bu 4 parsel için plan değişikliği teklifi sunulmuş, meclis toplantısında bu hususun görüşülmesi imar komisyonuna sevk edilmiştir. Değişiklik ile ilgili muhalefet grubu da bilgilendirilmiştir. Komisyon görüşmelerinden sonra plan değişikliği askıya çıkarılmıştır. Haziran ayı meclis toplantısında alınan bu karardan sonra cami yaptırma derneği adı altında faaliyet gösteren bu kurumlar tarafından söz konusu 4 parsel üzerinde 3194 sayılı imar kanuna aykırı şekilde hızlı bir şekilde inşaat yapılmaya başlanmıştır" diye konuştu.
“Yasaya aykırı yapılmış”
Kayyım döneminde yapılan söz konusu plan değişikliklerinin tamamı 3194 sayılı İmar Kanuna aykırı olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Kaldırılan park alanlarının hitap ettiği bölge ve nüfusuna karşılık olarak eşdeğer bir alan ayrılmadığı görülmüştür. Kanuna aykırı onaylanan bu dosyaların tamamı yerinde inceleme yapılarak hangilerinin yapıldığı, hangilerinin inşaat aşamasında olduğu ve hangilerinin yapılmadığının tespiti yapılmıştır. Yerinde olmayan ve kanuna aykırı olarak yapılan bu parsellerden 4 adet ibadet alanı eski fonksiyonlarına yani 3’ü park alanına, 1’ide otopark alanına dönüştürülmüştür. Yapılan inceleme neticesinde işlemin 3194 sayılı imar kanununun 18. maddesine ve mekânsal planlar yapım yönetmeliğine açıkça aykırı olduğu tespit edilmiştir. 2019 yılı Kayapınar Belediyesi Mülkiye Teftiş raporunda da söz konusu işlemlerin yasaya aykırı yapılmış olduğu bakanlık müfettişlerince de tespit edilmiştir" ifadelerini kullandı.
‘İhtiyaca binaen yapılan bir planlama değil’
Yılmaz, açıklamanın devamında şunları söyledi: "3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesinde; düzenleme ortaklık payları düzenlemeye tabi tutulan yol otoyol hariç erişme kontrolünün uygulandığı yol, suyolu, meydan, otopark, park, çocuk bahçesi, yeşil saha, karakol ve ibadet yeri gibi umumi hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz denilmektedir. Kaldı ki plan değişikliği yapılarak ibadet alanına çevrilen bu yerlere çok yakın mesafelerde ibadet ihtiyacını karşılayacak camiler hizmet vermekte olup, bu uygulama kesinlikle ihtiyaca binaen yapılmış olan bir planlama değildir. 2454 ada 1 nolu parsel üzerinde kaba inşaatı yapılan camiinin kuzeydoğusunda 530 metre, güneybatısında 870 metre uzaklıkta ibadet alanları bulunmaktadır. 1847 ada 1 nolu parsel üzerinde herhangi bir camii yapım işlemi yapılmamakla beraber güneydoğusunda 618 metre, kuzeybatısında ise 648 metre mesafede ibadet alanları bulunmaktadır. 1894 ada 1 nolu parselde ise kuzeydoğu kısmında 659 ve 1126 metre mesafede ibadet alanları bulunmaktadır. 8022 adada halen inşaatı devam eden caminin ise doğusunda 700 metre, batısında ise 2000 metre mesafede ibadet alanı bulunmaktadır."
‘Spekülasyondan ibarettir’
İmar Kanunu'nun amir hükümleri uyarınca belediye sınırları içerisinde yapılacak bütün yapılar ruhsat denetimine tabi olduğunun altını çizen Yılmaz, "Camiler ve diğer ibadet yerleri de bu kaideye bağlıdır. Ancak kaba inşaatı tamamlanan 4 adet yapı ve belediye meclisince fonksiyon değişikliği yapılarak yeniden yeşil alan vasfına dönüştürülen 4 adet yapı olmak üzere 8 adet yapının tamamı ruhsatsız, projesiz, yapı denetime ve iş sağlığı ve güvenliğine tabi olmaksızın yapılmaktadır. Bu haliyle inşaat yapılmak istenen bu yerler aynı zamanda can ve mal güvenliğine sebebiyet verebilecek tehlikeli yapılar olarak varlığını korumaktadır. Sonuç olarak belediye meclisince alınan karar kayyımın yapmış olduğu hukuka aykırı kararın düzeltilmesinden ibaret olup, tartışmalar tamamen spekülasyondan ibarettir" dedi. Yılmaz, açıklamanın ardından sinevizyon gösterimiyle alınan karara ilişkin bilgi verdi.
‘Zehirli bir anlayış’
Ülkede inanç alanında zaman zaman yarış pisti oluşturulduğuna dikkat çeken DBB Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı ise, bu anlayışın zehirli bir anlayış olduğunu belirtti. Halk arasında sıklıkla kullanılan "Para ile imanın kimde olduğunu bilinmez" sözünü hatırlatan Mızrkalı, "Bu anlamda özü itibariyle bakıldığı zaman özellikle dün ve ertesi gün itibariyle topluma yaydırılmaya çalışılan o İslami STK'ler başlığı adı altında bir ifadenin de ne kadar da problemli olduğunu anlatmaya gerek yoktur. Hukuk açısında da sıkıntılı olduğu görülecektir. Bu tür yaklaşımlardan herkesin kaçınması gerekir" diye konuştu.
‘Cevaplamaları gerekir’
Valiliğin, belediyenin almış olduğu karara ilişkin hukuki işlem başlatacağını sözlerine de değinen Mızraklı, "Buradan Valiliğe sormak istiyorum. 2017 ile 2018 yıllarında bu plan tadilatları yapılırken o dönemde mütekabiliyet esaslarına bağlı olarak yapılması gereken mademki o yeşil alanlar ibadet yerlerine çevrildi, niçin o gün mütekabiliyet esasları gözetilmedi? İmar mevzuatına aykırıdır denilmedi? Bugün mevzuatı tahsis etmek ve düzeltmek amacıyla yapılan bu tahsilatlara karşı böyle bir açıklama yapabiliyor. Burada ciddi anlamda yine meseleye problemli yaklaşılmıştır. İmar mevzuatı gereği kentsel gelişim alanları tarif edilirken ibadet alanları, okul alanları, sağlık, çocuk ve oyun parkı alanları ve yeşil alanlar da ayrılır. Tüm bu alanlar ayrıldığı zaman ibadet yerlerine ilişkin Diyanet ve Müftülüğe dönülür, biz yerlerimiz ayırdık, buyurun gelin yapın denilir. Şu anda da var. Şu an bütçemiz el vermiyor, yapamıyoruz denildiği vakit eğer yapılacaksa, yeni bir ibadet alanına ihtiyaç varsa ve kamuoyunun sivil kesimlerince inşası gerçekleştirilecekse niye mevcut ibadet yerleri olarak ayrılmış yerlerde yapılmıyor? Neden yeşil alanda böyle bir tahsilat yapılıyor? Bunu cevaplamaları gerekir” diye belirtti.
“Belgeleriyle açıklayacağız”
Kayyım döneminde kentteki ibadet alanı olarak tesis edilmiş yerlerin ticari alanlara çevrildiğini savunan Mızraklı, bu konuya ilişkin ise önümüzdeki günlerde belgelerini kamuoyuna açıklayacaklarını dile getirdi. Özellikle insana dair çok haksız durumlar ve katliamlar yaşandığı zaman ve dağlarda çıkan veya çıkarılan orman yangınlarına seslerini çıkmayanların şimdi ses çıkarmalarını samimi bulmadıklarını dile getiren Mızraklı, "Karıncaya, ağaca da borçluyuz. Bu alan üzerinde bir kaşık üzerinde fırtına koparma arayışını da haklı bulmamız mümkün değildir" dedi. Daha önce yeşil alan olarak belirlenen yerlerin kayyım döneminde ibaret alanı olarak tahsis edildiğini belirten Mızraklı, "Bazı yerlerde temel seviyesinde olan yerlerde bir buçuk ayın içerisinde hızlı bir şekilde yapılan inşaat yapıldı. Bu fotolar bu sabah çekildi. İki yerde cami inşaatına hız verdiler. Bunun yerine de cami yıkıyorlar demeyi düşünmüşler. Üsküdar'da cami yıkılırken sesi hiç çıkmayanlar, başka yerlerde cami satışı yapanların bugün bu yaklaşımla gelmeleri düşündürücüdür. Buyursunlar hukuka, hukukun önünde de gerekli hesaplaşmayı da yapıyoruz. HDP'li belediyelerin de inanç konusunda hassasiyeti de herkesin malumudur. Türkiye'de çok az belediye vardır cami yapan. Exmedi Hani camisini HDP'li belediye yapmıştır. Yaptığımız tüm işlemler Anayasaya, yasaya ve mevzuata uygundur" diye konuştu.
‘Gecekondu anlayışına prim vermeyiz’
"Fiili durum ve mevcut durumun hassasiyetlerini göstererek, yıkan olmayız. Yıkanları iyi biliriz, daima inşa eden olacağız" diyen Mızraklı, "Gecekondu anlayışına prim vermeyiz. Tüm aktörlerin de ses çıkarması lazım. Yanlış varsa hep beraber yanlış demeliyiz" dedi. Yaklaşık bir buçuk ay önce kentteki tüm ibadet yerlerine dönük karar aldıklarını belirten Mızraklı, "Aldığımız karar, tüm ibadet yerlerinde bahçelerinden içerisine kadar tüm bakım ve temizliğine etkin bir şekilde katılma karar aldık. Şu ana kadar 50 civarında caminin imamıyla görüşüldü. 90 caminin yarısını Kurban Bayramı'na kadar, diğer yarısını da bayramdan sonra temizliğini yapacağız. Tüm ibadet alanlarına özen gösteren bir tutum içerisindeyiz" diye belirtti. "Cami yıkıyorlar" yaygarası koparanlara tepki gösteren Mızraklı, şöyle devam etti: "Bu ülkede kuran kursları olarak inşa edilen yerlerde veya bazı öğrenci yurtlarında, oralarda yangınlar çıkıp çocuklar öldüğü zaman ruhsatsız olarak inşa edildiklerini, bir takım hususlara özen gösterilmediğini ve insanların yaşamlarını yitirdiğini görmedik mi? Kulp'ta, Adana'da görmedik mi? Tüm bunları yaparken, yerel yönetimlerin hassasiyet göstermesi gereken birçok başlık var. Bu başlıkların en başında da oradaki insanların güven içerisinde olduğunu biliyor olmamız gerekir. Hızlı bir şekilde yapıldı, yarın yapı tekniği ile ilgili bir sıkıntı olursa, sizler bizlere dönüp sormayacak mısınız? Ya siz buraya inşaat izni mi verdiniz? Yerel yönetim olarak bir sorumluluğumuz var."
‘Provakatif zihniyetin geçmişini de biliyoruz’
"Başkalarının da ibadet yerlerine ihtiyacı olduğunu, onlar gelişigüzel gelip yapsalar aynı tutumu gösterirler mi?" diye soran Mızraklı, "Bakın anayasa, yasaları gözden geçirelim. Örneğin oradaki yapılar, cemevi ve kilise veya benzeri yapılar olsa burada hukuk, insan hakları, özgürlükler ve temel normlar ve değerler olmak üzere adil ve eşitlikçi olması gerekir. Aynı yerlerde birileri ruhsatsız veya mevzuata aykırı bir şekilde ben okul yapıyorum derse, burada okula ihtiyaç var dese, Milli Eğitim gidiyor santimetresine kadar basamaklarının yüksekliğini ölçüyor. Herkesin yaslanması gereken başlık hukuk ve adalettir. Bunların yetmezliği varsa vicdandır. Kötü bir şekilde propaganda alanına dönüşmesin. Buraya bir nokta konulsun. İkincil sonuçlar elde etmek istiyorlarsa bu oyuna gelmeyiz. Bu tür provokatif zihniyetin geçmişte ne yaptığı da çok açıktır. Bizim yerel yönetimler olarak, hukuk, yasa neyse o çerçevede çalışmalarımız sürecektir” ifadelerini kullandı.
‘24 saat sürmeden...’
Basın mensuplarının bir caddeye verilen Dr. İlhan Diken isminin bulunduğu tabelanın valilikçe indirilip yerine İyaz bin Ganem isminin bulunduğu tabelanın asılmasının sorulması üzerine Mızraklı, "Valiliğin kararı bize ulaşmaksızın orada 24 saat sürmeyen bir tabela değişikliği olmuş. Buna ilişkin mevzuatta, yasada ve işleyiş de cari süreç şudur. Oradaki tabelanın belediyece şeklinde değiştirilmesidir. Valilik yine burada farklı bir karar tesis ederek ismi İyaz bin Ganem olarak değiştirdi" dedi. Caddeye neden Dr. İlhan Diken ismini verdiklerini de açıklayan Mızraklı, "Dr. İlhan Diken, bu kentte başta sağlık ve yerel yönetimler çerçevesinde önemli biriktirmeler yapmış ve kamuoyuna mal olmuş önemli bir şahsiyettir. Diyarbakır'da sokak da dolaşsak ve sorsak İyaz bin Ganem neyi ifade ediyor. Kaç kişi biliyor. Bu iş köpürtülmeden kaç kişi bu ismi biliyordu. Samimiyetle cevap vermek zorundayız. Dr. İlhan Diken ismini rahmetliyi sokakta sorsak onun da cevabını alırız. Dr. İlhan Diken arkasında kopartılan fırtınayı da ahlaki bulmuyoruz. Cezaevinde kaldığı aşikardır. PKK ve KCK hükümlüsü olarak lanse ediliyor. O dönemde KCK diye bir şey var mıydı? PKK deseler anlarım ama KCK var mıydı? Burada, ahlakın nasıl dibe vurduğunu görüyoruz" şeklinde konuştu. Valiliğin almış olduğu kararı basın ve kamuoyuna yansıtmadan önce belediyeye iletmesi gerektiğini vurgulayan Mızraklı, "İdari gelenek böyle bir ahlakla çalışıyor. Yani ilk önce kalkıp da basına ve kamuoyuna vermiyorsunuz bu tür kararlarınızı. Bu anlamda da valiliğin kararını eleştiriyorum" dedi. (Haber Merkezi)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.