‘Anadilinde eğitim için mücadelemiz sürecek’
Eğitim Sen Diyarbakır Şubeleri, yeni eğitim öğretim yılının başlaması ile ilgili yaptığı basın toplantısında, “Öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelemizi 2019-2020 eğitim öğretim yılında da kararlılıkla sürdüreceğimiz bilinmelidir” dedi
DİYARBAKIR YENİGÜN - Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Diyarbakır Şubeleri, yeni eğitim öğretim yılının başlamasına ilişkin Eğitim Sen 1 Nolu Şube’de basın toplantısı gerçekleştirdi. Basın toplantısında açıklamayı Eğitim Sen 1 Nolu Şube Eşbaşkanı Hatice Efe okudu. Efe, 2019-2020 eğitim öğretim yılının bugün başladığına değinerek, Diyarbakır’daki resmi ve özel öğretim kurumlarında görev yapan 21 bin 498 öğretmenin ve 461 bin 21’e yakın öğrencinin bu yıl da çok sayıda sorun eşliğinde yeni eğitim öğretim yılına adım attığını söyledi.
‘Anadil önündeki engeller kaldırılmadı’
Eğitimin niteliğinde yıllar içinde yaşanan gerileme, eğitimde yaşanan ticarileşme ve dinselleşme uygulamalarına dikkat çeken Efe, okulların fiziki altyapı ve donanım eksikliklerinin, kalabalık sınıfların, ikili öğretimin, taşımalı eğitimin, çocukların dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesinin eğitim sisteminin belli başlı sorunları olarak karşılarında durduğunu belirti. En temel sorunlarından biri olan anadilde eğitimin önündeki yasakların kaldırılmamış olduğunun altını çizen Efe, “Her yıl okula başlayan yüz binlerce çocuk ana dillerinden koparılmakta asimilasyon politikalarına maruz kalmaktadır. Okullarda anadilin seçmeli dil olarak okutulmasının bu soruna çözüm olmadığı olmayacağı ortadadır. Mevcut durumda okullardaki bu seçmeli derslerin bile zaman içerisinde farklı gerekçelerle kaldırılması veya bu dersleri verecek öğretmen atamasının yapılmaması bu sorunu çözüm niyetinin olmadığını ortaya koymuştur” dedi.
‘Eğitimde dinselleştirme’
Eğitim sürecinde yaşanan sıkıntıları sıralayan Hatice Efe, şöyle devam etti: “MEB uzun süredir eğitimin dinselleştirilmesi hedefiyle Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli dini vakıf ve derneklerle ortak protokoller imzalanmakta, yerellerde il ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerinin katılımıyla çeşitli adlar altında toplantılar yapılmaktadır. Bugüne kadar MEB ile dini vakıf ve dernekler arasında imzalanan protokoller aracılığıyla çok sayıda okul, dini vakıf ve derneklerin temel faaliyet alanları haline gelmiş ya da getirilmiştir. MEB’in asli görevleri, tıpkı bir hizmetin taşerona devredilmesi gibi, aksi yöndeki yargı kararlarına rağmen, çeşitli cemaatlere bağlı vakıf ve derneklere devredilmektedir. Bu tür ‘işbirliği protokolleri’ ile eğitim alanında ve tüm kamu kurumları üzerinde çeşitli dini vakıf ve dernekler üzerinde eğitimin dinselleştirilmesinden bir an önce vazgeçilmelidir.”
‘Kamu kaynakları özel sektöre aktarılıyor’
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un, göreve geldiği günden bu yana, özel okullarda öğrenim gören öğrencilere yapılan maddi desteğin sonlandırılacağını ifade ettiğinin altını çizen Efe, MEB’in 2019 yılı ilk altı aylık bütçe gerçekleşme verilerinin tersini söylediğini aktardı. Hatice Efe, “Özel okullara destekten kademeli olarak vazgeçileceği bizzat Milli Eğitim Bakanı tarafından açıklanmasına karşın, MEB bütçesinden yüzlerce milyon lira yine özel öğretime destek adı altında aktarılmıştır. Kamu kaynaklarının devlet okulları için kullanılması yerine özel okullara teşvik adı altında aktarılması, eğitimde yaşanan eşitsizlikleri ve okullar arasındaki nitelik farklarını daha da derinleştiren bir işlev görmektedir. Bu durum okulları sadece devlet okulu-özel okul şeklinde ayrıştırmakla kalmamakta, aynı zamanda zenginle yoksula ayrı ayrı ‘devlet okulu’, hatta aynı devlet okulu içinde gelir durumuna ya da başarı düzeyine göre farklı sınıflar oluşturulmasının önünü açmaktadır” dedi.
‘Hukuksuz KHK ihraçları sorunu sürmektedir’
OHAL KHK’leri ile MEB’den 34 bin 393 kişinin, yükseköğretim kurumlarından 7 bin 312 kişinin kamu görevinden çıkarıldığını dile getiren Efe, OHAL sürecinde ihraç edilen öğretmenlerin çok ciddi zorluklarla karşı kaşıya kaldığını, aralarında eğitimci ve akademisyenlerin de olduğu 53 kişinin yaşadıkları haksızlığa dayanamayarak intihar ettiğini hatırlattı. Efe, açıklamanın devamında şunları belirtti: “OHAL haksızlığı karşısında intihar edenlerden bazılarının iade KHK’leri ile görevine iade edilmesi, yaşanan haksızlığın ve adaletsizliğin boyutlarını göz önüne sermiştir. İhraç kararları ile birlikte ihraç edilenlerin ve birinci derece yakınlarının pasaportlarına el konulması ve yurt dışı çıkış yasağı getirilmesi çok ciddi sorunları beraberinde getirmiş, özellikle çocukları yurt dışında eğitim alanlar açısından telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkarmıştır.” “Eğitimsen olarak eğitimin dışlanmaya çalışıldığı eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçilerinin, öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelemizi 2019-2020 eğitim öğretim yılında da kararlılıkla sürdüreceğimiz bilinmelidir.” (Haber Merkezi)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.