Ailelerin HDP önündeki evlat arayışı devam ediyor; Sonuna kadar direneceğiz
Çocuklarının dağa kaçırıldığı iddiası ile HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde oturma eylemi başlatan aile sayısı 8’inci gününde 21’e yükseldi. Gazetemize konuşan acılı aileler, “Çocuklarımızı almadan buradan gitmeyeceğiz. HDP’nin gençlik kollarının yaptığı tehditlere boyun eğmeyeceğiz. Sonuna kadar gideceğiz. Ya zafer ya ölümle çıkacağız buradan. Vicdanları yok. Annelerin gözyaşları bitmiyor. Ciğerler yanıyor” dedi. Bu arada Türkiye'nin dört bir yanından ailelere destek ziyaretleri ise devaöm ediyor
Ufuk TEKER/Remziye ÇELİK
DİYARBAKIR YENİGÜN – Çocuklarının dağa kaçırıldığı iddiasıyla HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde oturma eylemi yapan ailelerin sayısı 8’incı gününde 21’e yükseldi. Farklı yerlerden gelmiş olsalar da ailelerin tek amacı tek; çocuklarına kavuşabilmek. Ayşegül Biçer de eylemci annelerden biri. Kanser hastası olmasına rağmen oturma eylemine katılarak 8 gündür HDP’nin önünde çocuğunu istiyor.
Biçer: Bunların vicdanı yok
Yenigün’e konuşan acılı anne Biçer, oğlu Mustafa’nın 10 ay önce 17 yaşındayken Suriye’nin Kobani bölgesine kaçırıldığını ileri sürdü. “Çocuklarımızı almadan buradan gitmeyeceğiz” diyen Biçer, “HDP’nin gençlik kollarının yaptığı tehditlere boyun eğmeyeceğiz. Sonuna kadar gideceğiz. Ya zafer ya ölümle çıkacağız buradan. Vicdanları yok. Annelerin gözyaşları bitmiyor. Ciğerler yanıyor. Kiminin 4 yıl, 5 yıl. Kürdü, Türk’ü, Zazası burada. Biz hepimiz kardeşiz. Biz siyaset yapmaya gelmedik. Habire bizi para aldığımızla tahrik etmeye çalışıyorlar. Biz kimseden para almadık. Kendi özgür irademizle buradayız. Mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz” dedi.
“Oğlumu sen kaçırdın, sen bari bırak”
HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde oturan ailelere üçüncü günde çocukları PKK tarafından kaçırılan asker ve polis aileleri de katıldı. Şanlıurfa’dan gelen Şevket Altıntaş’ın Oğlu Müslüm, 2 Ekim 2015 tarihinde Tunceli’nin Pülümür ilçesinde yol kesen PKK’lılar tarafından kaçırılmış. O günden beri internette yayımlanan bir video dışında oğlundan haber alamamış. Eşi Songül Altıntaş ile birlikte, PKK’nın kaçırdığı çocuklarının serbest bırakılmasını istiyor. Baba Şevket Altıntaş, “Bana deniyor ki devlet sahip çıkmıyor. Tamam devlet sahip çıkmıyor. Oğlumu sen kaçırdın, sen bari bırak. Benim içim niye yansın, bu tığ gibi delikanlıyı niye elimden alıyorsun. Ha aldın, devlete karşı dedin ki; bak ben senin askerini, polisini kaçırabiliyorum gücüm var. Tamam, bir hafta on gün sonra bırak. Bana bu acıları niye yaşatıyorsun. Velev ki Kürt değilim, insanım. Şu analara bak, 15-16 yaşındaki çocukları dağa kaçırıyorsun” diye konuştu.
“Çalmadığım kapı kalmadı”
10 ay önce 23 yaşındaki oğlu Özgür Ödümlü’ün Irak bölgesine kaçırıldığını belirten anne Lütfiye Ödümlü de, oğlundan 10 aydır haber alamadığını söyledi. Annelere destek verip eyleme katılmak için HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önüne geldiğini kaydeden Ödümlü, “Oğlum 23 yaşında. Akşam oğlumla konuştum sabah aradığımda ulaşamıyordum. Emniyete gittim daha sonra HDP’ye gelerek arkadaşını aldım ve taksi ile emniyete götürdüm. Emniyet çıkısı arkadaşını bıraktım oda şu an kayıp. 2’si de kayıp şu an otogara gittim oğlum burada bilet aldığını nereye gittiğinde belli olur diye, söylemediler. 3 gün sonra kızım oraya gitti sordu biri ben götürdüm dedi. Şoför benimle birlikte Kuzey Irak sınır kapısına kadar gittiğini ve daha sonra araçtan indiğini söyledi. Benim oğlum Dicle Üniversitesi Kimya Bölümünü okuyordu. Birçok yere gittim ve çalmadığım kapı kalmadı, kimse bilmiyor, öldü mü kaldı mı haber alamıyorum. Bende televizyondan gördüm geldim. Hiç haber alamadım, bütün çocuklarım derdinden hasta oldu" dedi.
Aylu: Ben oğlumu istiyorum
22 Mart 2019’da 20 yaşındaki oğlu Mehmet Aylu’nun Irak Metina bölgesine kaçırıldığını söyleyen baba Salih Aylu da, oğlundan nevruzdan sonra haber alamadığını dile getirdi. Aylu, “Oğlum 22 Mart 2019’dan beri kayıp, en son oğlum ile beraber Nevruza giden bir kişi oğlumun dağda olduğunu söyledi. Kod ismine kadar söyledi, ben oğlumu istiyorum. Oğlumun dağda kalmasını istemiyorum, oğlum ile en son görüşen şahıs tehdit ederek nevruza götürüyor, 22 Marttan sonra bir daha oğluma ulaşamadım. Bu kişiyi daha önce görmemiştim, Diyarbakır’a gelince buluştum ve 'beni neden polise şikayet ettin ben Türkiye Cumhuriyetinden korkmuyorum' dedi, bende onu konuşturmak için çözüm önerisi sundum oda bana polislere şikayet ettiğim için çözüm olarak sadece oğlumun kodu olan Tekoşi adını ve Irak Metina bölgesinde olduğunu söyledi. Bende nereden bildiğini sordum, araştırdığını söyledi. HDP kongrelerine katılmış, fotoğraflarını da bir arkadaşından aldım. HDP’ye başvurdum onlarda biz siyasi partiyiz bu konularla ilgilenmiyoruz yanıtını verdi. Fakat oğlum orada biliyorum ve istiyorum. Sonuç ne olursa olsun oğlum orada terörist olmasını istemiyorum. Oturma eylemine bugün geldim” ifadelerini kullandı.
“Türk bayrağı bizim kefenimizdir”
Öte yandan anneler tarafından başlatılan eylem her geçen gün genişleyerek devam ederken, Türkiye'nin dört bir yanından da ailelere destekler sürüyor. Annelere destek vermek için Trabzon’dan gelen Abdullah Özer, çocuğu dağa kaçırılan Rauf Biçer ve Şevket Altıntaş ile birlikte parti binası önünde dev Türk bayrağı açtı. Türk bayrağının hiçbir zaman propaganda aleti olmadığını belirten Özer, “Ben Türk bayrağının her yerde açılması kanaatindeyim, Türk bayrağını propaganda olarak niteleyenlere karşıyım. Türk bayrağı Türkiye topraklarının her yerinde dalgalandırılmalı. Ben bunu daha önce yaşadım, Tunceli Pülümür Vadisi'nde gezerken, 2017’de Pülümür Kaymakamı 'Buralara Türk bayrağı asma, provoke etme milleti' dedi. Türk bayrağı hiçbir zaman propaganda aleti aleti değildir. Bu bayrak bizim şehitlerimizin örtüsüdür. Kanun çıkacaksa çıkartsın HDP siyasi partiyse il binası önünde Türk bayrağı olması gerekir. Türk bayrağı bizim kefenimizdir, bunu da Türkiye topraklarında dalgalandırmak için biz ölümüne mücadele ediyoruz” diye belirtti.
“Acılar paylaşıldıkça azalır”
Annelere bir destek de İstanbul’dan gelen ve 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi'nde tankın önüne yatarak darbe girişiminin sembol isimleri arasına giren Metin Doğan’dan geldi. Annelere gül dağıtarak gözyaşları içerisinde eyleme destek veren Doğan, şunları söyledi;
“İstanbul’dan geldim, cumartesi günü bir annemizin bayıldığını gördüm, o an çok ağladım. Acılar paylaşıldıkça azalır, mutluluklar ise paylaşıldıkça artar ya, bende annelerimizin acılarını paylaşmaya geldim. Annelik duygusu yaşamak iç duygusundan daha önce gelir, bu annelerin yavrularını ellerinden alanlar aynı zamanda yaşama içgüdülerini de aldılar. Anneler yaşayan ölüler çocukları ellerinden alındığı için. Ben Türk evladıyım ama Kürt annelerinin acılarını paylaşmak için buraya geldim. Ben 15 Temmuzda o tankın altına neden yattıysam bugün onun içinde buradayız. O gün insanlar ölmesin diye yatmıştım, çünkü bizler Müslümanız bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek demektir. İstanbul’da bizim gibi aynı duyguları taşıyan ailelerin çok selamlar var buradaki annelere.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.