Kayıp yakınları Diyarbakır’da İsa Soysal’ın akıbetini sordu

Kayıp yakınları Diyarbakır’da İsa Soysal’ın akıbetini sordu
İHD ve Kayıp Yakınlarının Diyarbakır'daki 726’ncı eylemlerinde 1988 yılında Silopi’de kaybettirilen İsa Soysal'ın akıbetini sordu.   İnsan...
İHD ve Kayıp Yakınlarının Diyarbakır'daki 726’ncı eylemlerinde 1988 yılında Silopi’de kaybettirilen İsa Soysal'ın akıbetini sordu.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemlerinin 726’ncı haftasında Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde açıklama yaptı. Kaybettirilenlerin fotoğraflarını açan aileler, bu hafta Şırnak’ın Silopi ilçesinde 1 Ocak 1988 yılında kaybettirilen İsa Soysal’ın akıbetini sordu.

‘MÜNFERİT OLAYLAR DEĞİL’

Açıklama öncesi konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, “Türkiye’de bir sistem haline gelmiş cezasızlığın açığa çıkarılması ve hakikatlerle yüzleşilmesi için bir aradayız. Tüm bu ihlalleri görmezden gelen bir politika söz konusu. İşkence ve kötü muamele eylemlerinin sürekli bir şekilde devam ettirilmesi cezasızlık politikasının devamıdır. Cezasızlık nedeniyle halen tüm kamu görevlilerin şiddete bulaştığını görüyoruz. Bu uygulamaların devam ettirilmesi devletin bütün zihniyet kodlarını sahiplendiğini gösteriyor. 90’lı yıllardaki bu ağır suçlara karşı, faillere yönelik yargılama, hesaplaşma ve yüzleşmelerin gerçekleşmemesi sonucunda oluşan neticeleri yaşıyoruz. Bunlar asla münferit olaylar olarak değerlendirilmemelidir.

Van’da Zilan Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin kemikleri olduğu ileri sürülen kemikler gündemdeyken hala bu konuya ilişkin bir soruşturma yürütülmediğini görüyoruz. Yine Newala Qesaba'da bir yerleşim alanına çevrilmesi, gömme ve gömülme hakkına ve ağır insan hakları ihlalinin üstünün örtüldüğünün pratikleri görüyoruz. İnsani ve adil bir çözüm geliştirilecekse uluslararası tıp ve hukuk şartları dikkate alınarak faillerin cezalandırılması gerekiyordu. Ama insan hakları gizleyen bir politika izlenmektedir. Halen yargı, politik, hukuki ve siyasi düzen içerisinde yargılayan bir konumda değil. Suçlarla mücadele eden değil onlarla bağlantılı mekanizma olarak faaliyetlerini sürdüren bir yerde duruyor. Hak arayışında olan insanların bu haklarını engelleyen pozisyonda olduklarını, uygulanan kararlar ile bu hakların askıya alındığını görüyoruz. Tüm bu yasaklanmalar ve engellemeler karşısında adalet arayışı olanların mücadelesine sahip çıkması gerektiğini düşünüyoruz. Geçmişte yaşanan ağır insan suçlarına karşı tüm kesimlerin yan yana mücadele etmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Faillerin yargılanması için mücadele etmeye devam edeceğiz“ diye konuştu.

Sonrasında İHD Amed Şube Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir, Soysal’ın kaybettirilme hikayesini paylaştı.

İSA SOYSAL’IN HİKAYESİ  

Evli ve üç çocuk babası Soysal’ın, 1988 sonbaharında Silopiya’ya bağlı Bozalan köyünün Karox (Karuğ) mezrasındaki evine gelen sivil giyimli kişiler tarafından zorla götürüldüğünü aktaran Demir, alındığı günden bugüne Soysal’dan bir daha haber alınamadığını söyledi. Soysal’ın tarım ve hayvancılıkla uğraştığını belirten Demir, “Daha önce hiç gözaltına alınmamıştı. Eve gelen kimliği bilinmeyen sivil iki kişi, ‘Seninle işimiz var, Diyarbakır'a gideceğiz’ diyerek İsa Soysal’ı yanlarına alarak götürürler. O günden itibaren İsa Soysal’dan bir daha haber alamayan ailesi, 10 gün kadar bekledikten sonra, Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı’na giderek İsa’nın kayıp olduğunu, orada olup olmadığını sorar, ancak olumsuz cevap alır. Kardeşi başta olmak üzere ailesi ve yakınları, karakol, hastane, hapishanelerden İsa Soysal’ı sorarlar. Gelen ihbarlar üzerine Soysal ailesi, Irak’taki hastane ve hapishanelerde de İsa’yı arar ancak bir sonuç alamazlar” diye konuştu.

35 YILDIR HABER ALINAMIYOR

Aile ve diğer bütün köy halkı üzerindeki baskıların yıllara devam ettiğini söyleyen Demir, sözlerini şöyle tamamladı: “1994 yılının başında köy askerler tarafından boşaltıldı. İsa Soysal’ın yakınları döneme hâkim olan korku atmosferi nedeniyle 2009 yılına kadar resmi bir şikâyette bulunamadı. 2008 yılında gazeteci Faruk Arslan’ın kaleme aldığı ‘Karakutu: Ergenekon’un Karanlık İsmi Tuncay Güney’ isimli bir kitap yayımlandı. Kitapta, Tuncay Güney’in, 1990’lı yıllarda JİTEM tarafından öldürülen birçok kişinin Silopi Botaş Askeri Tesislerine gömülmüş olduğu beyanı yer alıyordu. Bunun üzerine Şırnak Barosu, Silopi Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu ve bahsi geçen yerlerde kazı yapılmasını talep etti. Kazıların yapılacağı yönünde çıkan haberler üzerine 54 kişinin öldürüldüğü ya da zorla kaybedildiği iddiasıyla 57 kişi tarafından soruşturmaya dâhil olma talebiyle başvuru yapıldı. İsa Soysal’ın kardeşi Musa Soysal da başvurucular arasında bulunuyordu. 2009 yılının Mart ayında Botaş Askeri Tesislerinde (eski adıyla Sinan Lokantası) yapılan kazılarda kemik ve giysi parçalarına ulaşıldı. Fakat aile burada da İsa Soysal’a ait herhangi bir bilgiye ulaşamadı. İsa Soysal o tarihten beri hala kayıp.”

Açıklama, oturma eylemiyle son buldu. (Haber Merkezi)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.