Diyarbakır Barosu: Zırhlı araçlar sivil alanlardan çıkarılsın

Diyarbakır Barosu: Zırhlı araçlar sivil alanlardan çıkarılsın
Diyarbakır Barosu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sık sık ölümlü trafik kazalarıyla gündeme gelen zırhlı araçların sivil yaşam alanlarından...
Diyarbakır Barosu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sık sık ölümlü trafik kazalarıyla gündeme gelen zırhlı araçların sivil yaşam alanlarından çıkarılması için dava açtı.  Gözler mahkemenin vereceği kararda. Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, zırhlı araçlarla ilgili karşılaşılan problemlere dair bir çözüm önerisi ve buna ilişkin bir tedbirin alınması gerektiğinin altını çizdi.  Yüksek ve ağır tonajlı bu araçların gündelik hayatta kullanımını uygun görmediklerini ifade eden Makina Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Müdürü İlyas Batbay ise “Bu araçların görüş açıları, mevzileri, hız kontrolleri uygun olmadığı için kesinlikle sivil bölgede kullanılmasını sakıncalı görüyoruz” dedi

"Her gün, her dakika acı yaşıyoruz. Hiçbir zaman aklımızdan silinmiyor. O bizim aile direğimiz, canımız, kardeşimizdi. O gittikten sonra bütün aile darbe yedi. Bizim başımıza geldi kimsenin başına gelmesini istemiyoruz." Diyarbakır'da 8 Aralık 2019 tarihinde zırhlı polis aracının çarpması sonucu hayatını kaybeden 33 yaşındaki İnşaat Mühendisi Cihan Can'ın Ağabeyi Neytullah Can, yaşadıkları acıyı bu sözlerle tarif ediyor.  Bir yandan yokluk içinde okuttukları kardeşlerini kaybetmenin üzüntüsünü yaşarken bir yandan da üç yıldır adalet arayışını sürdürüyorlar. Kardeşleri Cihan'ı öldüren zırhlı aracın sürücüsü polis, kazadan sonra serbest bırakıldı ve üç yıl geçmesine rağmen yargılaması hâlâ bitirilemedi. Adliye koridorlarında adalet aramaya devam eden Neytullah Can, hiçbir zaman bu işin peşini bırakmayacağını söylüyor. Tıpkı diğer aileler gibi.

14 yılda 40'tan fazla kişiyi hayatını kaybetti

Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde aktif olarak kullanılan zırhlı araçlar yıllardır karıştıkları kazalarla gündemde. İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre, 2008 yılından bugüne kadar 17'si çocuk olmak üzere 40'tan fazla kişi zırhlı araç kazalarında hayatını kaybetti, 100'e yakın kişi ise yaralandı. Bölgedeki sivil toplum örgütleri konuya dikkat çekmek için raporlar hazırladı, resmi kurumlara çağrılar yaptı. Ancak bugüne kadar zırhlı araçlarla ilgili somut bir gelişme yaşanmadı. Bunun üzerine Diyarbakır Barosu zırhlı araçların sivil yaşam alanlarından çıkarılması için Nisan 2022'de İçişleri Bakanlığı'na başvuru yaptı. Bakanlıktan verilen cevapta trafik kazası sayılarına bakıldığında zırhlı araç kazası oranının oldukça düşük olduğu bildirildi. 2019-2021 yılları arasında Diyarbakır'da 12 zırhlı araç kazası olduğunu belirten bakanlık, 23 kişinin yaralandığı bu kazalarda can kaybı olmadığını iddia etti. Ancak, bakanlığın verdiği bu bilginin doğru olmadığı ortaya çıktı. Diyarbakır'da 11 Eylül 2019 günü 6 yaşındaki Efe Tektekin, 8 Aralık 2019 günü ise 33 yaşındaki Cihan Can zırhlı araçların çarpması sonucu hayatını kaybetmişti.

Şehir merkezlerinden çekilmeleri için ilk dava açıldı

Bakanlık yazısını, "talebin örtülü reddi" olarak kabul eden Diyarbakır Barosu, konuyu yargıya taşıdı ve zırhlı araçların sivil yaşam alanlarından çıkarılması için Ankara İdare Mahkemesi'nde dava açtı. Zırhlı araçların bölgede sürekli kullanıldığına dikkat çekilen dilekçede, neredeyse her sokakta birden fazla zırhlı araç bulunduğu, bu araçların sürekli seyir halinde olmasının yaşam, oyun ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının ihlaline sebep olduğu, aynı zamanda çocukların ruh sağlığını olumsuz etkilediği ve bir işkence aracı haline geldiği ifade edildi.

‘Tedbirlerin alınması gerekir’

Diyarbakır Barosu adına halen devam eden davayı takip eden Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, Çocuk Hakları Merkezi olarak bu konuya ilişkin bir rapor hazırladıklarını söyledi. Zırhlı araçların fonksiyonel, mekaniksel ve sürücülerin yeterli niteliklere haiz olmamasından kaynaklı sıklıkla trafik kazalarının yaşandığını tespit ettiklerini belirten Özdemir, bu nedenle davayı açtıklarını söyledi. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde yaşam hakkı kapsamında devletin önleme yükümlülüğü olduğunu hatırlatan Özdemir, "Devletin sorumluluğunu yerine getirebilmesi için yaşam hakkı ihlalini oluşturabilecek zırhlı araçlarla ölümcül nitelikteki trafik kazalarını önlemesi gerekir. Zırhlı araçlarla ilgili karşılaşılan probleme dair bir çözüm önerisini ve buna ilişkin bir tedbirin alınması gerekmektedir. Önlemlerin alınması, yaşam hakkı veya farklı hak ihlallerinin önüne geçmek adına gerekli tedbirlerin alınması gerekir" diyor.

Şehir merkezlerinde kullanımı uygun mu?

Geçmişte yüksek riskli operasyonlar ve kırsal alanda kullanılan ağır tonajlı ve çelikle kaplanmış zırhlı araçlar, çözüm sürecinin ardından başlayan hendek olayları nedeniyle şehir merkezlerinde de sıklıkla görülmeye başlandı. Son yıllarda çeşitliliği ve sayıları artan zırhlı araçlar devriye görevlerinden, trafiğe, personel taşımadan, asayiş hizmetlerine kadar birçok alanda kullanılıyor. Güvenlik yetkilileri, bölgede terör tehdidi olduğu için zırhlı araç olmadan güvenlik hizmeti vermenin mümkün olmadığı görüşünde. Peki, tonlarca ağırlıkta olan ve birçok kör noktası bulunan bu devasa araçlar gerçekten sivil alanlarda kullanılabilir mi? Makina Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Müdürü İlyas Batbay'a göre, kesinlikle kullanılamaz. Yüksek ve ağır tonajlı bu araçların gündelik hayatta kullanımını uygun görmediklerini ifade eden Batbay bunun birçok sebebi olduğu görüşünde:

"Aracın teknik özellikleri, şehir içindeki duruşu, kalkışı, hız limiti gibi çok sayıda etken var. Gündelik yaşamda insanlar trafiğe açık alanlarda hızlı bir şekilde karşıdan karşıya geçebilir. Bu araçların görüş açıları, mevzileri, hız kontrolleri uygun olmadığı için kesinlikle sivil bölgede kullanılmasını sakıncalı görüyoruz. Bunlar yüksek ve ağır tonajlı araçlar ve birçok kör noktaları bulunuyor. Sesli sinyalizasyon sistemleri olmalı, kamera sistemleri ile donatılmalı ve navigasyon sistemleri bulunmalıdır."

"Sadece adalet istiyorduk"

Zırhlı araç kazasında yakınlarını kaybedenler, güvenlik görevlilerine yönelik cezasızlık politikasından şikâyetçi. Bunun çeşitli somut gerekçeleri var. Bölgede meydana gelen bazı zırhlı araç kazalarının soruşturmaları takipsizlik kararıyla sonuçlanırken, dava açılan olaylarda bile caydırıcılıktan oldukça uzak cezalar veriliyor. İnşaat Mühendisi Cihan Can'ın ölümüne neden olan polisin tutuksuz olarak yargılandığı dava da halen sonuçlanmadı. Cihan Can'ın ağabeyi Neytullah Can da adalet talebinde bulunuyor ve bu araçların şehirlerden çıkarılmasını istiyor.

"Cenazemiz yerdeyken adam dışarıdaydı. Biz adalet istiyorduk. En azından bunun tutuklanmasını istiyorduk. Kimsenin artık bu şekilde acı yaşamasını istemiyoruz. Öyle bir acı hiç unutulur mu? Şimdi bu acıyı biz nasıl unutacağız? En azından adalet görseydik bir nebze içimiz rahat olurdu. Bir rüya gibi gözümüzün önünde gitti kardeşim. Şehir içinde, trafikte, çocukların arasında o aracın ne işi var. Elbet çekilmesini istiyoruz. Bir daha bu tür olaylar yaşanmasın. Bizim başımıza geldi. Biz bu acıyı her gün yaşıyoruz. Başka kimsenin bu acıyı yaşamasını istemiyoruz."  Zırhlı araçlarla ilgili nihai kararı mahkeme verecek. Ancak bu araçların kısa vadede güvenlik hizmetinden çekilmesi de öngörülmüyor. Kaynak: Felat Bozarslan/DW Türkçe Servisi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.