Ahmet BARAN
Başlıkta belirttiğim durumu anlatmaya devam edeceğim bugün de…
Süreç sadece anlatılanlarla sınırlı kalmıyor.
Anlatılanları okumaya devam ettikçe bu etki silsilesinin bir de topr5ak, su ayağını olduğunu öğreniyoruz.
Bu süreç nasıl ve ne şekilde devam ediyor ona bakalım bir de…
Bitki koruma ürünleri fazla miktarda kullanıldığında, -ki bunun kontrolünü sağlamak maalesef mümkün gözükmüyor- toprak içerisindeki mikroorganizmalar ile ilgili öldürücü etkileri var. Mikroorganizmalar, toprak organizmaları toprağın genellikle 2 veya 3 santim derinliğinde üst kısımlarında genellikle yaygın olarak bulunurlar. İlaçlar dozundan fazla veya gereksiz olarak toprak veya bitki uygulandığında, toprağa temas ettiğinde; buradaki canlılar, mikroorganizmalar, faydalı mantarlar, faydalı bakteriler, toprağın havalanmasını sağlayan gübre bırakan solucan gibi canlılar da, bundan etkilenir. Bunların sayıların azalması toprak yarayışlığının da azalmasına neden olur. Bu da yetmiyor; güneş, zirai ilaçların yeraltı sularına karışarak insan ve su içerisindeki canlılar için tehlike oluşturuyor ve aynı zamanda sulama ile beraber bunlar yeraltı sularına karışıyor. Kuyular veya barajlarda birikerek farklı şekillerde yeraltı suları bizim hizmetimize sunuluyor. Yani yeraltı suları değişik şekillerde, büyük göletlerle, büyük sularla birleşerek yeryüzüne çıkar veya akarlar. Biz de onları gerek içme suyu olarak, gerekse de sulama suyu olarak kullanırız. Sulama suyu olarak kullandığımız da bizim temasımız veya balıklar etkilenir. Biz yine doğrudan etkileniriz. Toprakta yeraltı sularına karışarak da insanlar için hayvanlar için tehlikeli boyutlara ulaşır. Toprağın yapısını da bozarak olumsuz etkiler yaparlar
Alın size neden sık hastalandığımızın sebeplerinden bir kaçı. Üreticinin insafına bırakılmak zorunda kalan bir durumla karşı karşıyayız. Ve bu tam anlamıyla büyük bir tehlikeye işaret ediyor.
Ben şahsen böyle bir sebep sonuç silsilesinden tam olarak haberdar değildim. Okuyunca dehşete düştüm ve insan sağlığını bire bir etkileyen bir durumda nasıl bir “denetim mekanizmasının kontrolüne bırakılmışız” diye düşünmeye başladım.
Eşkıya filminde Uğur Yücelin oynadığı Cumali’nin öldürüldüğü sahne geldi aklıma.
Ölürken şöyle diyordu Cumali: Çok korkuyorum eşkıya; beni bırakma. Çok korkuyorum, çok
Eşkıya’yı oynayan Şener Şen şöyle diyordu.
Korkma, sadece toprağa gideceksin. Sonra toprak olacaksın, sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin, oradan özüne ulaşacaksın, çiçeği özüne bir arı konacak. Belki o arı ben olacağım…
Bitki koruma ürünleri de aynı böyle bir yol izliyor.
İstediğiniz kadar eğitim verin anlatın, üretici bunu uygulamıyorsa vay halinize. Teknolojinin zararlı etkilerinin üzerine bu insafla önümüze gelen meyve-sebzeler, giysiler ve yer altı sularına karışan zehirler balıklara kadar nüfuz ederken “her gün zehir yiyoruz” desek yeridir herhalde. Allah yardımcımız olsun demekten başka bir medetimiz yok…
“Sağlıkla kalın” diyeceğim ama o da bu şartlarda mümkün değil. Kendinize mukayet olun… Bitti