Sur’da yaşanan çatışmalı süreçte halkın yaşadığı acıları Şahap Genç isimli bir senarist ele aldı. Sokağa çıkma yasağı sürecinden sonra halkın birbirlerinin acıları üzerinden kazanç sağlamaya çalıştığı ortamı filme konu alan Genç, eserlerini ortaya koymak için maddi sıkıntılar yaşadıklarını ifade etti. Sponsor ve yapımcı arayışında olan senarist, “Diyarbakır’ın gerçeklerini güçlü bir şekilde ortaya koymak istiyoruz ama maddi kaynaklarımız sınırlı olduğu için amatör bir çalışma yapmak istemiyoruz. Bu yüzden Diyarbakır’ın ve Diyarbakır halkının kaygısını güden sponsor ve yapımcı arayışındayız. Sesimizi duyan herkese kapımız açık” dedi
Rıdvan KÖSEN/Yenigün Özel
DİYARBAKIR YENİGÜN - Diyarbakır’ın Sur İlçesi’nde 2015-2016 yılları arasında yaşanan sokağa çıkma yasağı sürecinde halk büyük oranda etkilendi. Çok sayıda insanın göç ettiği ilçede yaşanan acılar görsel ve işitsel olarak birçok alana konu olurken, Şahap Genç isimli senarist ise, bu acı tabloyu bir senaryoda derledi. Surlu vatandaşların göç sırasında yaşamış olduğu zorlukları ele alan senarist, halkın acılarını tüm gerçekliği ile ortaya koymak istediklerini vurguladı. Maddi imkansızlıklardan dolayı film çekimlerine başlayamadıklarını belirten Genç, “Diyarbakır’ı tüm gelişmişliğiyle yansıtmayı düşünüyoruz. Özellikle Diyarbakır’ın kaygısını güden yapımcılara sesimizi duyurmak istiyoruz” dedi. Kültür bakanlığından maddi destek talebinde bulunan Genç, kaplarının tüm sponsorlara açık olduğunun da altını çizdi.
“Gerçekleri yansıtmak istiyoruz”
Senaryoyu nasıl yazmaya başladığını anlartan Şahap Genç isimli senarist, “Uzun bir süredir bu çalışmayı yürütme fikri vardı zaten. Hendek sürecinde fikrimin iskeleti oluştu. O zamanlarda yaşadıklarımızı duyurabilmek için yazmaya başladık. Hendek süreci ile darbe gecesi arasında geçen küçük bir hikâyeyi ele aldık senaryoda. Şu an Diyarbakır da sinema ve sinemaya dair bütün veriler ölmüş durumda. Bizim temel hedefimiz bunun giderilmesi. Alanında uzmanlaşmış bütün çalışma arkadaşlarımız şuan İstanbul’da ve bölgeye dönmek istemiyorlar. Maddi kaynaklarımız sınırlı. Sponsor ve yapımcı arayışındayız. Ekipmanlarımız olsa bile maddi imkânlarımız bu filmi çekmemize engeldir. Ortaya amatör bir şey koymak istemiyoruz. Bölgeyi yansıtacak güçlü bir şey yapmak istiyoruz. Onun içinde güçlü bir kaynağa ihtiyacımız var. Kültür ve turizm bakanlığına henüz destek talebinde bulunmadık. Başvurduğumuz yerlerde ise cüzi miktarda destek oluyorlar. Bu da filmin yapımını karşılayacak düzeyde değil. Kenti anlatan filmlerin çoğu ya klasik post modern anlayışla ya oryantalist yaklaşımla Diyarbakır’a bakan zihniyetlerin yaptığı ya da politik filmlerdir. Biz gerçekleri güçlü bir şekilde yansıtmak istiyoruz” dedi.
“Klasik şive yapan amatör filmler istemiyoruz”
Alışagelmişin dışında bir eser ortaya koymak istediğini belirten Genç, “Diyarbakır’ın sıkıntılarının sadece politik olmadığını yaşamın zorluklarını insanların o zor süreçleri ne şartlarda atlattığını yansıtmaya çalışıyoruz. O yüzden klasik şive yapan küçük amatör filmler istemiyoruz. Film, ağırlıklı olarak Ofis ve Kayapınar olmak üzere Diyarbakır’ın hemen hemen her yerinde çekilecek. Diyarbakır’ın her yerini göstermek istiyoruz. Filmimiz otogarda başlayıp izleyicileri Diyarbakır’ın her yerinde gezdiriyor. Biz Diyarbakır’ın gerçeklerini ortaya koymak istiyoruz. Tabi bölge halkı bu gerçeklerin farkında ama batı bundan habersiz. Teknik ekip olarak çok eksiğimiz var perde arkası çalışmaları yürütebilecek arkadaşlarımız mevcut ama istediğimiz ekipman için baya para lazım. Oyuncuların küçük kadrosu hazır fakat başroldeki oyuncular için bilindik oyuncular düşünüyoruz. Sponsor ve yapımcı arayışımız tamamlandığında bölge kaygısını güden bildiğimiz oyuncular ile çalışmayı düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
“Emeğine sahip çıkmak için zengin olmak gerek”
Maddi imkansızlıklardan dolayı senaryoyu onaylatmada sıkıntılar yaşadıklarını dile getiren senarist Genç, “Şu ana kadar noter sıkıntımız vardı. Tuhaf bir durumdur emeğine sahip çıkmak için zengin olmak gerek. Bir senaryonun bir senarist tarafından yazılıp onaylatılması çok yüklü bir para ihtiyacı doğuruyor. Onu ancak tedarik edebildik. Şimdi hazır noterden geçmişken senaryomuzu birçok yere göndereceğiz. Batı medyasına değil bölge kaygısını bizimle paylaşabilecek yapımcılara göndermek istiyoruz. Yönetmen olarak 90’lı yıllarda bölgenin gerçeklerini yansıtmaya çalışan iki yönetmen var senaryoyu onlara göndermeyi düşünüyoruz. Kadro olarak da Leyla ile Mecnun kadrosunda almayı düşündüğümüz birkaç kişi var. Üzerinde en çok durduğumuz ve ısrarcı olabileceğimiz isimlerin başında Ali Sürmeli var. Filmde daha çok duruşuyla hareketleriyle kentin insanına benzeyen kişilere yer vereceğiz” diye konuştu.
“Yapımcılara sesimizi duyurmak istiyoruz”
Filmde halkın acılarından beslenenleri eleştirdiklerini vurgulayan Genç sözlerini şu şekilde tamamladı; “Filmin konusu hendeğin son tahliyelerinde oradan çıkabilmiş 5 yaşındaki Musap adlı bir çocuğun ve cinayetten dolayı 7 yıl cezaevinde yatmış eskiden tarih hocalığı yapan ve şimdilerde yeniden bir yaşam kurmaya çalışan Yılmaz ile karşılaşmasını ele alıyor. 5 yıllık ömrünün 1 buçuk yılını çatışma ortamında geçiren Musap Diyarbakır halkını temsil ediyor. Filmde bir yandan Musap ailesini arıyor bir yandan da Yılmaz yeni bir hayat kurmaya çalışıyor. Filmde bu şehir için bir şeyler değiştirmeye çalışmış ancak kendini cezaevinde bulmuş biri olan Yılmaz’ın geçmişi ağır basıyor. Filmin asıl konusu; hendek sürecinden sonra tefecilerin emlakçıların köşeyi dönmek için nasıl kan emici hale geldiğini anlatıyor. Genel olarak filmde bu kişileri eleştirmek üzerine kurulu. Hendek sürecinden sonra halkın eşyalarını taşıyan araçlar ücretsiz çalışmaları gerekirken halktan 400-500 TL aldılar. Bir savaşın kimi çıkardığını görmek istiyorsan kazananına bak diyorlar. Bizde savaşın kazananı savaşı çıkaranlar değil, kendi halkının kanını emen açgözlü paragöz insanları ele aldık. Filmin ismini musap diye düşündük ama film boyunca musap ve yılmazın verdiği bedeller anlatıldığı için bedel olarakta değiştirebiliriz. Ama ağırlıklı olarak musap ismini düşünüyoruz. Yaklaşık iki saat uzunluğunda iddialı bir film olacağını düşünüyoruz. senaryomuz istediğimiz bir şekilde işlenirse ödülleri kazanacağımızı düşünüyoruz. Diyarbakır’ı tüm gelişmişliğiyle yansıtacağız. Özellikle Diyarbakır’ın kaygısını güden yapımcılara sesimizi duyurmak istiyoruz. Kültür bakanlığından maddi destek bekliyoruz. Sesimizi duyan herkese kapımız açık.”