Yasak, yıkım ve yapılaşmanın çok şey kaybettirdiği Sur’a kök salan kültürün, bugün Sur’dan koptuğunu ve Sur’un ruhunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyleyen Prof. Dr. İclal Dinçer, “Sur Bilgi Bankası”nın kurulmasını önerdi
DİYARBAKIR YENİGÜN - Diyarbakır Suriçi Kentsel Sit Koruma Amaçlı İmar Planı’nın hazırlanması için Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Diyarbakır’a 1989 yılında gelen Prof. Dr. İclal Dinçer, Sur’u en iyi bilenlerden biri. Mezopotamya Ajans’ta yer alan habere göre Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi Türkiye Milli Komitesi (İCOMOS) Başkanı da olan Prof. Dr. Dinçer, Sur’un UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınma sürecinde yapılan hazırlıklarda da yer aldı. Son 4 yıldır aralıksız süren yasak, yıkım ve yapılaşmanın Sur’a çok şey kaybettirdiğini ifade eden Dinçer, bundan sonra yapılması gerekenler konusunda önerilerde bulundu.
‘Sur’a kök salan kültür Sur’dan kopuyor’
Prof. Dr. Dinçer, Sur’un kadim bir yerleşim yeri olduğunu, bunun uzun yıllar sonucu içinde ve üzerinde şekillenen bireysel ve sosyal ilişkiler, zaman içinde oluşan belleğin bir parçası olmasıyla derinlikli ve çok katmanlı sosyal bir boyut kazandığını söyledi. “Yerin ruhu” kavramının önemi üzerinde duran Dinçer, mekanın bir yere dönüşmesi zamanla bir kültürün ona kök salmasıyla mümkün olduğunu kaydetti. İnsanlar ve yerler arasındaki çok daha derin bir bağa işaret eden Dinçer, Sur’da yüzyıllar süren bir süreçten sonra ortaya çıkan yer sevgisi bağının 2015 yılından bu yana yaşanılanlardan sonra bir kopmaya yol açtığına dikkat çekti.
‘Yerin ruhu kaybedilmemeli’
“Travma geçiren Sur’u yeniden düzenlemek çok zor” diyen Prof. Dr. Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Travmatik süreç ile birlikte Sur’un 6 mahallesinde yaşam bitirildi. Sur’da yaşayanların devlete güveni kalmadı. Zor bir iyileşme süreci olacak. Bir bilinmezlik var. Devletin bu bilinmezlik üzerinde yaptığı işler var. Ülkenin içinde olduğu gerilimli ortamda Sur’un iyileşme sürecinin çok uzun süreceğini gösteriyor. Dünya tarihine geçecek olaylardan biri. Bundan sonra süreç, insana odaklanarak sıfırdan yönetilmeli. Çocuktan kadına ve yaşlıya kadar hepsine teker teker Sur’un önemi yerin ruhu anlatılmalı. Yerin ruhunu kaybetmemek gerekir. Ne zaman kaybedilir, insan gittiğinde kaybolur. Fiziki yapılar yıkıldığında bu ruh kaybolur. Bundan dolayı hassasiyet göstermek gerekiyor. Zamana yayılı, ucu açık projelerle bu iyileştirme sürecini yönetmek gerekir. Müzakere ortamına getirilecek bir doküman oluşturmak ve bunun üzerinde projeler geliştirilmeli.”
‘Yeni nüfus iyileştirme getirmeyecek’
Prof. Dr. İclal Dinçer, yerinden edilen Sur sakinlerinin, insan-yer ilişkisi, terk etme-yabancılık-yalnızlık hissiyle bir travmadan geçtiğini ve yeni yapılan beton binalara yerleştirilmeyi planlanan yeni nüfusun da oraya ait olmadıkları için uyum sağlayamayacağına dikkat çekti. Dinçer, “İnsanında arındırılmış bir çevre sağlıklı bir çevre değil. İnsanların birbiriyle olan iletişimi, ilgileri ve bağları koptu. Şimdi buraya yerleştirilmesi planlanan nüfus Sur’da bir iyileşmeyi sağlamayacak. Normalleşmenin gerçekleşmesi içinde en az birkaç neslin geçmesi gerekir. Yeni nüfus orada kimliğini aramaya çalışacak ancak çok zor. Bundan dolayı en sağlıklı çözümün yerinden edilen insanların mahallerine gitmeleri olacak” dedi.
Sur Bilgi Bankası
Çatışmalardan sonra başlayan yıkımla dümdüz edilen 6 mahalle için “Sur çok şey kaybetti” diyen Dinçer, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sur’un geçmişinin acı, şiddet içeren olaylarının mekanı haline gelen binalar, araziler, caddeler, kolektif bellekte yer eden bir hakikatle ilişkili yapılar hafıza mekanı olarak kurulabilirdi. Bunlar yaşanmışlığı olan, katman katman hikayeler barındıran ve toplumda iz bırakan yerlerdi. Ancak buralar yıkılarak dümdüz edildi. Tüm izler silindi. Kamulaştırma kararı ardından mülksüzleştirme, soylulaştırma planlarıyla karşımıza çok farklı bir Sur çıkıyor. Birçok değerli tescilli yapının yıkıldığını ve kayda alınmadığını ve UNESCO’nun konu Sur olunca yan çizdiğini gördük. Mekana dair, mekan üzerinde gerçekleşen hak arama talepleri de imkansız bir hal alıyor. Bundan sonra ne yapılabilir? Hiç vakit kaybetmeden belge, doküman toplanmalı. Sur’a dair ne varsa derlenip, toplanmalı. Sur Bilgi Bankası kurulmalı. Bu Sur için hayati bir çalışma olacaktır.”