Depresyonun kadınlarda erkeklere oranla 2 kat daha fazla görüldüğünü belirten Klinik Psikolog Özlem Soysal, kadınların üreme hormonlarında değişim olduğu dönemlerde depresyona daha yatkın hale geldiğine dikkat çekti. Özlem Soysal, kadınlarda doğum sonrası görülen depresyon ve bu süreçte alınması gereken önlemler hakkında bilgiler verdi.
DİYARBAKIR - Memorial Dicle Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Klinik Psikolog Özlem Soysal, doğum sonrası görülen depresyon ve bu süreçte alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi. Anne olmanın bir kadın için yalnızca mutluluk dönemi değil aynı zamanda ruhsal durum değişiklikleri nedeniyle ortaya çıkan, kaygı ve depresyonun yaşanabildiği bir zaman dilimi olduğunu belirten Soysal, “Bu dönemdeki depresyon; hafif mizaç bozukluğu, huzursuzluk, bitkinlik, erken uyanma, kilo kaybı, iştahsızlık, kendini kınama, tepkisizlik, mutsuzluk, değersizlik hissi, intihar düşüncesi ya da girişimi gibi öznel belirtilerle karakterize olan, şiddetli bir hastalığa kadar uzanabilen geniş bir yelpazeyi içerir. Gelişmiş ülkelerde gebelikten sonra görülen ruhsal problemlerle ilgili hastalıklar ciddi bir öneme sahip olduğundan, bu süreçte annelerin psikolojik destek almaları sağlanır. Ancak gelişmekte olan ülkelerde bu önem oldukça sınırlı kalmaktadır ve bu durum, anne ile bebeğin sağlığı olumsuz yönde etkilemektedir” dedi.
“Doğum sonrası her 10 kadından biri depresyon riski altında”
Doğum sonrası depresyonun ilk 4-6 hafta içerisinde ortaya çıktığını ve tanı konulabilmesi için de belirtilerin en az 2 hafta sürmesi gerektiğini anlatan Soysal, “Gebelik sırasında yaşanan depresyon dünyada her 10 anneden 5’inde görülürken, doğum sonrası depresyon 10 annenin 1’inde görülür. Prenatal denilen hamilelik öncesinde ve perinatal denilen hamilelik sırasındaki bazı duygu durumları, doğum sonrasında bir depresyonun habercisi olabilir” diye konuştu.
Kendine vakit ayıramamanın getirdiği mutsuzluk, benliğini kaybetme ve kendisini sanki gerçek değilmiş gibi hissetme ile güvensizlik, yetersizlik ve iyi bir anne olamama duygusu gibi belirtilerin önemsenmesi gerektiğine işaret eden Soysal, şu risklere de dikkat edilmesi uyarısında bulundu:
“Gebelik öncesi yoğun stres, kaygı ve depresyon yaşama. Kendine olan saygı kaybı ve mükemmeliyetçilik. Aileden, eşinden ya da çevreden yeterli sosyal destek alamama. Mutsuz evlilik. Başka çocukların olması. Çok genç yaşta gebelik. Gebelik dönemine yaşanan travma. Geçmişteki düşük ya da kürtaj deneyimleri. İstenmeyen ya da planlanmamış gebelikler".
“Doğum sonrası depresyondan kurtulmak mümkün”
Gebelik sonrası depresyon ile başa çıkmak için öncelikle içinde bulunulan gerçekliğin farkına varılması gerektiğini vurgulayan Soysal, hayatın hem iyi hem de sıkıntılı olan dönemlerinin olabileceğinin kabul edilmesi gerektiğini anlattı. Alınabilecek basit önlemler ve yaşam değişiklikleri ile sorunun karmaşık bir hal almadan çözülebileceğini dile getiren Soysal, şu önerilerde bulundu:
“Yakınlarınızdan ve aile bireylerinden destek isteyin. Günlük egzersiz ve spor yapın, hareketsizlikten uzak durun. Alkol ve kafeinli içecekler tüketmeyin. Beslenme uzmanından uygun diyet programı için yardım alın. Doğum sonrası eve gelen ziyaretçi sayısını sınırlandırın. Telefon görüşmelerinizi kısıtlı sürede tutun. Bebeğinizle daha yakından ilgilenin ve o uyuduğunda siz de uyumaya çalışın. Gerekli durumlarda bir uzman desteği almaktan çekinmeyin”. (Haber Merkezi)