Bir ömre ne kadar acı sığar ve bu acılarla nasıl baş edilir bilinmez ama sığmayan ömre sığdırılan şiirler bırakan bir insandan; Didem Madak’tan söz etmek istiyorum.
Uzatmadan başlayalım.
Madak; 8 Nisan 1970 tarihinde, Füsun ve Yusuf çiftinin ilk çocuğu olarak İzmir'de doğar. Anne ve babası öğretmen olduğu için çocukluğunun büyük bir kısmını Amasya ve Burdur'da geçirdir. 12 Eylül askeri darbesinde babası Uşak'a sürülünce kardeşi ve annesiyle birlikte Burdur'da kalarak sıkıntılı bir hayat geçirmeye başlar.
1983 yılında, annesini beyin kanseri sebebiyle kaybeder ve bu kayıp, Didem Madak'ın şiirlerine tesir edecek olan ilk büyük travmaya yol açar. Babasının kısa bir süre sonra tekrar evlenmesiyle birlikte de yavaş yavaş babasıyla da ilişkileri kopmaya başlar. İlköğretimine Uşak'ta, babasının yanında, başladıysa da ortaokul ve liseyi İzmir'de tamamlar.
Pes etmez.
Üniversite sınavına girdiği ilk yıl Ege Üniversitesi Biyoloji Bölümünü kazanır ancak maddi sıkıntılardan dolayı çalışmak zorunda kalınca okulu bırakır. Daha sonra tekrar sınavlara hazırlanan Madak, bu kez aynı üniversitenin hukuk fakültesine girme başarısını gösterir.
Birinci sınıfa kadar devam ettiyse de bu kez babasıyla olan ilişkisinin bozulmasından dolayı kaydını dondurup henüz on dokuz yaşındayken ilk evliliğini yaparak evi terk eder. Yaklaşık dört sene evli kaldıktan sonra boşanıp ve yarım bıraktığı hukuk eğitimini 2000 yılında tamamlar.
Stajyer avukatlık yaptığı zamanlarda tasavvufa yönelir. Bu zaman diliminde zamanda şiirle tanışır. Bu süreçte, edebiyatçı Müjde Bilir ile sıkı bir dostluk ilişkisi kurdu
2002 yılında İstanbul'a taşınır. İstanbul Eczacılar Odasının avukatlığını yapmaya başlayan Didem Madak, bir yandan da şiir çalışmalarına devam eder.
Şiirleri Öküz, Ludingirra ve Sombahar dergilerinde yayımlandı. İlk kitabı olan Grapon Kağıtları, İnkılap Kitabevi Şiir Ödülü’nü kazandı.
2006 yılında, ikinci evliliğini Timur Çelik ile yapar. Bu evlilikten doğan çocuğuna ise annesinin adını (Füsun) verir. Anne olduktan sonra şiir yazmayı bırakan şair bir süre edebiyattan uzaklaşır.
2010 yılında kolon kanserine yakalanır ve bir yılı aşkın süre mücadele etmesine rağmen hastalığa yenik düşerek 23 Temmuz 2011 henüz tarihinde 41 yaşında hayata veda eder ve naaşı Edirnekapı'da defnedilir.
Haden Öz, ‘Tehlikeyi Güzelleştiren Bir Şair: Didem Madak’ adlı yazısında şunları yazar; Didem Madak’ın bir yangın yerini süsleme veya tehlikeyi güzelleştirme çabası, onun şiirindeki alayın altında, yaşadığı acıyı, yalnızlığı görmemize engel olmaz. Şair bunu bize öyle bir hissettirir ki onunla birlikte şiire dair oluruz.”
…
Yaralı bir ruh, travmalarla geçen 41 yıllık yaşama sığan şiirlerden biri olan “Gecenin Çekmecesi”ni
bırakıp, sevgiyle yad edelim.
İnsanlar öldüler, hep öldüler, bir gün öldüler
Anlaşılmaz!
Gecenin çekmecesinde unutuldular sonra
Bir inci kolye gibi dağılmış boncukları.
Belki bir gün balkona çıkar
Blok flütle çocuk şarkıları çalarım
''Dostluğun biz sevgisiyle toplanırız burada''
Sizler, bizler, ne bileyim herkesler...
İnsanlara uyanmalarını kim söylüyor füsun
kim sabah oldu diyor onlara?
Bana artık büyü diyorlar
Bütün renkleri mezun etmişler hayatlarından
Karanlığa emekli öğretmenler gibi sanki insanlar.
Bilirsin işte Füsun gidişinden bu yana
Hüzün sektöründe bilfiil yirmi üç sene görev yaptım!
İnfaza götürürken bari üstbenlerim
Gözüme bir gökkuşağı bağlasalar.
Bir gece kalkıp bütün ışıkları yakacağım Füsun
şiirime ışıktan bir nokta koyacağı