koynumda yıldız büyütmenin tadındaydı
ağustos böceğinin sesi
şehrin ışıklarına boğulmuş gökyüzüne inat
bir yıldızın gölgesi düşüyor ansızın
sonra iğde kokuyor gece, bir de akasya
…
sesler sızıyor geceye, karışık
korkuya kesmiş insan kırıntıları
peşimde postalın ayak izleri
genzimde yanık et kokusu
…
bir yolun yarısında dönesim tutmuş
içinden çıkılmaz bir hesabın sağlaması belki de
ne kadar umut varsa
bir ağacın altına bırakıp gidesindeyim
…
umutsuzluğa sıkışmış mekanlarda
anlamlandırılamayan zaman
bir an vurdumduymazlığa sığınıp
laciverte bulanmış gecede
…
kokunun sindiği sokaklara
bulutsuz, hesapsız sapasım var
ikirciliğindeyim telaşın
kafamda anlamsız sorular
…
tümseği görünce yavaşlıyor kamyon
refüjlerde çiçeğe, eksoza sıkışmış hayat
belki duracak , geçeceksin belki de
dumanın sindiği çiçek kokusu kalacak aklında…
…
en iyisi uyumak
loş salonda geçmişin sindiği kanepede
uyur uyanık
zengin bir sessizlik var aklımda
düşlerim kurşun grisi