Ekonomik açıdan oldukça zor bir süreçten geçiyoruz.
Bu zorlu sürecin en zorlayanı temel tüketim maddeleri dediğimiz; ekmek, zahire, süt ve ürünleri hayvansal gıdalar, yağ vs şeyler.
Özellikle dar gelirlinin olmazsa olmazları.
Tabi bu noktada en fazla etkilenenin dar gelirli olduğunu belirtmekte fayda var.
Klasik bir söylem ama gerçek ve bunu bir kez daha tekrarlayalım; zengin daha zengin, fakir daha fakirleşti bu süreçte her zaman olduğu gibi.
Daha çok bu alanda tartışmalar süregidiyor, haklı olarak.
Şunu baştan belirtmekte fayda var sanırım; ekonomi politiklarının yanlışlığı, rüşvet, yolsuzluk ve iktisat idaresinde dışa bağımlılık bugün yaşadıklarımızın aksi sedası.
Bu ekonomistlerin tartışması gereken bir konu.
Ancak gözüme çarpan farklı bir noktadan bahsetmek istiyorum; Lüks alışkanlığı.
Böyle bir ortamda elbette lüks sayılabileceklerin başında araç kullanımı geliyor.
Hafta içini anlayabilirim; işe gidiş-gelişler, iş takibi vs sebepler ve kısa bir zaman dilimine sığdırılmaya çalışılan zorunlu gibi gözüken koşturmacalar.
Aynı yoğunluk hafta sonunda da var.
Buna sebep bahaneler; aile veya bireysel gezmeler, lüks mekânlardaki yoğunlukla kendini gösteriyor.
Araçlar için en büyük masraf akaryakıt tek masraf değil elbette. Araç bakımları, sigorta, vergi, hesapta olmayanlar vesair bir çok masrafın aylık ortalaması epey kabarık; 1.000-4,000 arası kaba taslak bir hesaptan söz ediyorum.
Tek bir kalemde dahi ortalamaya yakın bir yaşam alışkanlığı ve o alışkanlığın getirdiği ekstreler.
Tam da bu noktada “Lüksün Tehlikesi Hakkında Roma İmparatorluğu’ndan Alınacak Dersler” başlıklı bir yazı gözüme ilişti.
Yazı şöyle bir tespitle başlıyor; “İnsanları zayıflatmak için lüksü kullanmak tarihsel bir taktiktir”…
Yazı da örnek iki yaşamdan; Philippa ve Trevor’dan bahsediyor.
Philippa sosyal medyayı bırakmak istediğine karar verdi. Bağımlılık yaptığından endişeleniyordu. Ayrıca kendisine hiçbir faydası olmadığını düşünüyor. Ama o zaman uzaktaki akrabaları ile nasıl iletişim kuracaktı? Çektiği fotoğrafları ne yapacaktı? Bir buluşma organize etmek istediğinde bunu nasıl duyuracaktı?
Trevor ülkeyi terk etmek istiyor. Hükümete güven duymuyor, içinde yaşadığı topluluktan hoşnut değil ve iklimi sevmiyor. Fakat ülkesinde iyi bir sağlık hizmeti alabiliyor. Televizyon yayınlarını seviyor. Ayrıca yollardan da memnun. Philippa ve Trevor, lüksün, teknolojinin ve kolay yaşamın bizi nasıl tuzağa düşürdüğünün ya da kapana kıstırdığının iki örneği.
Bu durum aslında günümüze ait bir olguda değildir.
Medeniyetin tuzaklarının bizi köleleştirdiği düşüncesi Romalı yazar Tacitus’a (MS 56-120) kadar uzanır. “Saf Britanyalılar bu şeyleri ‘uygarlık’ olarak tanımladılar, oysa bunlar onların köleleştirilmelerinin bir parçasıydı.”der Tacitus. Devam Edecek; Lüks ve kolay yaşama aşkı