Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu, geçtiğimiz Cumartesi günü "Motosikletli Yunus Polis Timleri Temel Eğitimi Sertifika Töreni’nde dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
Kentte artan organize suç örgütlerine vurgu yapan Karaloğlu, uyuşturucu ile mücadele, organize suç çeteleri ve tefecilikle mücadele konusunda sıkı tedbirler ve çok önemli operasyonlar yaptıklarını belirterek özetle şunları söyledi:
“Bundan sonra daha çok odaklanacağımız alanlardan bir tanesi uyuşturucuyla mücadele. İkinci suç türü yine Diyarbakır'da çok can yakan, çok aile dağıtan yasa dışı bahis suçları. Yakın bir zamanda önemli bir operasyon yaptık. Sadece Diyarbakır'ı değil, İstanbul'u bile kurtaracak. İstanbul'daki bu işlerin beyni sayılabilecek topladığımız çok önemli bir operasyon oldu. Devamı gelecek. Yine Diyarbakır'ın bazı ilçelerinde daha çok olmak üzere bir tefecilik problemimiz var maalesef. Geçtiğimiz günlerde büyük bir tefecilik operasyonumuz oldu. Ama yenileri sırada ve bununla da amansız bir mücadelemiz var. Dördüncü suç türü organize gruplar, çete dediğimiz Diyarbakır'da maalesef bu terör olaylarının azalmasından, oluşan rahat ortamdan da belki fırsat bilip, bu organize suçlarda da maalesef bir nebze artış var. Onların üzerine de gidiyoruz, gideceğiz. Diyarbakır'da hiç kimse, oluşturduğu çetelerle vatandaşın malını mülküne çökerek canına zarar vererek bir eylem yapamayacak. Onların biz karşısında olacağız. Devlet olarak, güvenlik birimlerimiz, kolluk birimlerimiz olarak karşılarında olacağız.”
…
Her şeyden önce bunu Sayın Karaloğlu’nun dile getirmesi anlamlı olduğu kadar manidar.
Kentin toplumsal yapısını dejenere eden yasadışı bahis, tefecilik ve fuhuş gibi suçlarda uzun zamandan beri dehşete düşüren artışlar var.
Kentte bu gibi illegal hareketlenmeler artık gizlenme ihtiyacı duyulmadan Diyarbakır tabiriyle “eşkere” yapılıyor.
Mekanlar belli, kişiler belli; kimin ne üzerinden nemalandığı artık sanki yasal bir mesleğin icrası gibi ulu orta yapılıyor.
…
Kentte her ne kadar başta uyuşturucu ve yasa dışı bahis ile ilgili gözle görünür güvenlik eksenli tedbirler artarak devam etse de; bu mücadelenin sadece bir ayağı.
Tek başına güvenlik eksenli çalışmalarla bitirilemeyecek bu gibi toplumsal konuların siyasiler, sivil toplum ve ekonomi ayağı eksik.
Madem Diyarbakır ile ilgili algılar değiştirilmek isteniyor; içinde tüm sivil toplumun, siyasi partiler ve kanaat önderlerinin olduğu kent dinamiklerinin birlikte hareket edeceği bir zemin yaratılmalı.
Buna itiraz edip dışında kalacak hiçbir yapı olmaz diye düşünüyorum.
Yeter ki niyetler halis olsun.