Beş gün sonra (17.11.2022) Son padişah Vahdettin’in kaçış ya da ülkeyi terk etme zorunluluğuna denk tarihin yıldönümünde dönemine denk Murat Bardakçı Hoca, ihtimaldir ki (isim vermeden) bu yazıya atıfta bulunan bir yazı kaleme alıyor.
Habertürk’teki köşesindeki yazısına, “Bugün, tarihimizin en tatsız olaylarından birinin, Osmanlı İmparatorluğu’nun son padişahı Sultan Vahideddin’in bir İngiliz savaş gemisi ile Türkiye’den ayrılmasının yüzüncü yıldönümüdür” sözleriyle başlayıp devam ediyor:
Sultan Vahideddin, 16 Kasım 1922’de İstanbul’daki Müttefik İşgal Orduları Başkumandanı olan İngiliz Generali Charles Harington’a bir yazı göndererek “İstanbul’da hayatını tehlikede gördüğü” için İngiliz Devleti’ne iltica ettiğini” söylemiş ve “başka bir yere götürülmesini” talep etmişti.
Padişah, 17 Kasım 1922 sabahının erken saatlerinde Yıldız Sarayı’nın arka kapılarından birinin dışına yanaşan cankurtaran ile ve bir İngiliz müfrezesinin koruması altında Dolmabahçe Rıhtımı’na götürüldü, oradan bir istimbotla açıkta bekleyen İngiliz savaş gemisi Malaya’ya geçti ve memleketini terkederek sürgününün ilk durağı olan Malta’ya doğru yola çıktı.
Hükümdarın yanında oğlu Şehzade Ertuğrul Efendi ile maiyetinden sekiz kişi vardı...
Vahideddin’in memleketini terk etmesi, gidişinin üzerinden geçen yüz seneden buyana gündemi arada bir hâlâ meşgul ediyor, Türkiye’den ayrılması konusunda “ihanet”ten başlayıp “hayatını kurtarması için gittiğine” kadar uzanan yorum üzerine yorumlar yapılıyor.
Burada, Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde 01013068-13 numarada bulunan, son padişahın memleketinden ayrılması konusunda büyük önem taşıyan ama tam bir asır boyunca gizli kalan bir belgeyi, daha doğrusu bir “linç talimatını” yayınlıyorum...
MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN İMZASI İLE...
Ankara’nın Erkân-ı Harbiye Reisi olan Fevzi Paşa, yani sonraki senelerin Maraşal Fevzi Çakmak’ı, 2 Kasım’da Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’ya 5466 numaralı ve “zâta mahsus” bir yazı göndererek Vahideddin’in “firar hazırlıklarında bulunduğu” yolunda haberler alındığını bildirdi.
Fevzi Paşa’nın yazısı şöyle idi:
“Son zamanlarda İstanbul’dan aldığımız raporlarda Vahideddin’in memâlik-i ecnebîyeye (yabancı memlekete) firarından bahsolunuyor. Ezcümle (özellikle, meselâ) saray mahâfiliyle (çevreleri ile) temasta bulunan bir mutemet (güvenilir kişi) tarafından bu firar hazırlıklarında bulunulduğu ihbar edilmekle arz-ı keyfiyet olunur”.
Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa’nın yazısı üzerine iki gün sonra, o sırada işgal altındaki İstanbul’da Ankara’nın temsilcisi olarak bulunan ve sonraki senelerde “Bele” soyadını alacak olan Refet Paşa’ya şifreli bir telgraf gönderdi, Telgrafın metni Fevzi Paşa’nın yazısının yeraldığı sahifenin alt tarafına yazılmıştı ve şöyle deniyordu:
“İstanbul’da sarayda memâlik-i ecnebîyeye (yabancı ülkeye) firar için hazırlıklarda bulunulduğu istihbar edilmiştir (haber alınmıştır). Tahakkuku halinde ahali vasıtasıyla muhalefet edilmesi, mecburiyet görüldüğü takdirde aynı vasıta ile linç tatbiki, daha şedîd (şiddetli) icraatta bulunulması, bu suretle firara hiçbir veçhile meydan verilmemesi lâzımdır”.
Mustafa Kemal Paşa, bu telgrafın metninde daha sonra kendi eliyle ve kırmızı bir kalemle bizzat değişiklik yapmış ve metnin altını yine aynı kalemle imzalamıştı. Devam Edecek