Sürekli yükselen döviz kurları ve piyasaya etkilerinin tolere edilemediği bir sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından pazartesi günü açıklanan "Kur korumalı TL mevduat" mekanizmasının ilanı ile 18 TL'ye kadar yükselen dolar kuru 12-13 TL seviyesine düştü.
Konu ile ilgili ilk değerlendirme Merkez Bankası eski başkanı ve İYİ Parti milletvekili Durmuş Yılmaz’dan geldi: "İhracatı artırmak için liranın değerinin düşürülmesi hedefti; gelinen noktada bu işin çıkmaz sokak olduğunu gördüler. Geri döndük demeden döndüler; olan bu. Bunlar ana yolu bırakıp yan yola çıktılar ama girdikleri yol çıkmaz sokak" dedi.
…
Peki, ‘Döviz kuru korumalı TL mevduatı sistemi’ ne vaat ediyor?
Bu mevduat sistemi ile hesaplar 3, 6, 9 ve 12 ay vadelerle açılabilecek. Minimum faiz oranı, Merkez Bankası'nın politika faiz oranı olarak uygulanacak.
Bir soru daha; Sistem, nasıl bir kaynakla finanse edilecek?
Ekonomist Uğur Gürses, , ‘Döviz kuru korumalı TL mevduatı sistemini’ ve uygulamalarını şöyle yorumlamış: Açıklandığı haliyle dolarizasyonu durduracak araçlar değil, tersine 'dolarizasyon trenine' binememiş olanlara 'fırsat' sunan, kamuya potansiyel olarak epey yük getirecek araçlar. Hala TL mevduatta durup da 'treni kaçırmış" olanlar ile dövize geçme ihtimali olanlara "siz döviz almayın, biz size dövizin getirisini TL olarak ödeyelim" formülünün hayata geçirileceği anlaşılıyor. Temel soru da bu farkı kim ödeyecek? Bu farkın Hazine tarafından ödeneceği ya da anlaşılıyor, yani vergilerimizden.
Bir diğer ekonomist Özgür Demirtaş ise şu soruyu sorarak, cevap aramış; ekstra faizin nereden ödeneceği? O da yeni para basarak ödenecekse ekstra enflasyon anlamına gelebilir"
…
Şimdi başka bir bilgiye bakalım. Gazeteci Ozan Gündoğdu, döviz mevduat oranı en yüksek olan 5 ili açıklamış. Gündoğdu'nun son verilerle açıkladığı bu iller şöyle: Yüzde 70,3 ile Aksaray, Yüzde 67,8 ile Nevşehir, Yüzde 67,6 ile Yozgat, Yüzde 64,9 ile Kayseri, Yüzde 62,7 ile Kütahya.
Bu ne anama geliyor?
Söz konusu bu iller 2018’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sırasıyla yüzde 76,2, yüzde 68,1, yüzde 75,5, yüzde 70,3, yüzde 71,5 oranında oy vermiş.
Yani, “Vatandaş günün sonunda cebine bakıyor"
Son olarak mealen şu yorumu yapabilir miyiz?
İhracatı artırmak için liranın değerinin düşürülmesi hedefinde yük dar gelirli vatandaşın sırtına bindi. Sonuçta bu yük kaldırılmayacak noktaya gelmişken; bu anlayışla ortaya çıkan yıkıcı sonuçları öteleyebilmek için ekonomiye büyük yükler getiren yeni bir sistemle kriz tolere edilmek istendi.
Peki, böylesine bir risk neden alındı?
Bu sadece ‘ihracatı artırmak’ için alınan kararın dışında başka anlamlar da taşıyor.
Mevcut şartlarda ana kaybeden dar gelirli, kazanan kim?