Peki, DİSKİ merkez ve ilçeleri kapsayan bu çalışmayı neden başlatmış?
Şunu başta belirtelim kentin bana göre en önemli kurumlarından biri DİSKİ. Temiz, sağlıklı içme suyu çtemini için yaptığı çalışmaları ve diğer alt yapı hizmetleri olmazsa olmazımız. Diğer taraftan sağladığı istihdam ile kent ekonomisine hem de ciddi oranda katkı sağlaması açısından en önemli kurumların başında geliyor.
Gelelim asıl konumuza; Bismil örneğinde tek kalemle anlatılan elektrik giderleri üzerinden bakıldığında ‘kurum zarar ediyoruz” diyebiliriz.
Bunun için de görünen en belirgin neden; kayıp kaçak kullanımı.
Ancak DİSKİ, çalışmadaki amacını dillendirirken ‘parasını ödeyen abonelerin hakkını korumak ve ‘Diyarbakır’da tüketim alışkanlıkları değiştirme’ gibi toplum yararına kutsayıcı bir dil vurgusu yapmış.
Toplum yararı için olan ve en azından Bismil örneğinde olduğu gibi zarar eden kurumu kâr elde eden bir kuruluşa dönüştürme çabası var diyebiliriz.
…
Ancak burada kullanılan ‘tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi’ ve ‘parasını ödeyen abonelerin hakkını korumak’ cümleleri bana DEDAŞ benzeri bir girişimi hatırlattı.
DEDAŞ; siyasi kaygısı olmayan ticari bir kuruluş. Devlet ile yaptığı ve hukuki bağlayıcılığı olan anlaşma ‘devlet nezdinde’ ve sadece mevcut iktidarı bağlayan bir durum değil. O yüzden sıkıştığı noktalarda özellikle çiftçilerin biriken borçlarını desteklemelerine devlet eliyle haciz koydurarak alırken bir yandan da yine devlet eliyle kendisine karşı duran abonelerine karşı güvenlik güçlerini öne sürebiliyor.
…
DİSKi ise Belediyeye bağlı çalışan bir birim ve belediyeler de her ne kadar seçimle iş başına gelen idarecilerle yönetiliyor olsa bile, İçişleri Bakanlığı’na bağlı yarı devlet kurumları.
Bölgedeki ekonomik gerçeklik ve kayyımlarla idare edilen son 5 yıllık dönemdeki siyasi havanın yarattığı durum ve bundan kaynaklı siyasal kaygıları da üzerine koyduğunuzda DİSKİ’nin başlattığı çalışmaların sakıncaları da var.
Ancak Belediyeye bağlı bir kurum olan DİSKİ; demokratik seçimlerde el değiştirebilen ve kurumun başındaki en azından üst düzey idarecilerin değiştirilebileceği bir siyasi müdahaleye ve işleyişe açık. Ve kurum siyasi kaygıları ve halkı önceleyen bir işleyişi öncelemek zorunda.
25 yıllık geçmiş dönemdeki tüm yönetimler ve 5 yıllık kayyım döneminden kaynaklı bir zarar etme durumu oldu mu ya da devam eden bir zarar durumu varsa bu neden şimdiye kadar paylaşılmadı?
Muhasebe ve gelir gider tablolarındaki teknik kısımlardan iyi anlamadığımı belirterek şöyle bir öneri sunalım.
Yıllardır yüzde 45-85 arası kayıp kaçağa rağmen bu kurum ayaktaysa eğer ve tüketici alışkanlarını değiştirmekse amaç; özellikle sıkıntılı yerlerde (gelir seviyeleri düşük) su fiyatlarını abonelerin gelir durumlarına göre güncellemeleri ve tarımsal sulamada belirli kriterlere bağlı kalarak iyileştirme yapılması iyi olmaz mı?
Biraz daha açalım; lüks sitelerdeki havuzlara su doldurmak özel tüketime ve lükse vurgu yapan bir alışkanlıkken, tarımsal sulama üretim amaçlı bir mecburi tüketim ve fiyatları farklı olsun. Bitti