Yusif Bedîrxan yazdı: Bireysel başkaldırı; Vicdan

İster dini olsun, ister ideolojik; bunlar üzerinden oluşan saplantılarla hayatı sürdürmek, insani davranışları etkileyen en olumsuz faktördür. Bireysel...

İster dini olsun, ister ideolojik; bunlar üzerinden oluşan saplantılarla hayatı sürdürmek, insani davranışları etkileyen en olumsuz faktördür.

Bireysel ilişkilerde vicdanı bir yana bırakmak anlamına gelir saplantılar.

Vicdan; devlet,  millet, din, ideoloji ve siyasetten ayrı bir alandır. Bireyseldir, her zaman zulme karşı çıkmayı, ortak olmamayı gerektirir.

Bu saplantıları beynimize işleyen mekanizma hele ki devletse durum olduğundan daha acıd, daha vahimdir.

Hitler’in 1. Dünya Savaşı sonrası ülkeyi ele geçiren zihniyeti gibi, Franko, Musolini, İŞİD ya da Sezar’ın sözde halklara, o zihniyet üzerinde kurguladıkları sistem anlayışlarına hizmet eden icraatları, halkları parçaladı, onanmaz acılar bıraktı tarihin hafızalarında.

Kendinden olmayana tahammülsüzlük ve her şeyi reva gören olağanüstü acılar.

Geçtiğimiz hafta Diyarbakır’da 16 yaşındaki Bahadır Odabaşı’nın intiharı gibi.

Cezalandırılan babası ile beraber  ‘babasızlığa’, ‘ailesel parçalanmaya’ giden yolda ‘kahramanın yoksunluğunun' verdiği his ve psikolojiyle kendini apartmanın metrelerce boşluğuna bırakarak olanlara karşı durmayı yeğledi Bahadır…

Bir çocuk ne anlatabilir bize diye düşünmedi kimse, ana akım görmedi, görmemeyi yeğledi.

Bir de şöyle düşünün, bugün salt iktidar olarak karşısında duranların durumuna düşme ihtimalimiz yok mu?

Bu gibi toplumsal roller değişken olabiliyor; bugün iktidar olan yarın suçlu koltuğunda olabiliyor. Yakın ve uzak zaman bunun örnekleriyle dolu.

Sistemin, ailenin, eğitimin iktidara tabi yurttaşlar yaratma çabası ve bilcümle bu yaratmaya sığdırılan anlayışların bize sunduğu kurgularla çocuğumuzu, arkadaşımızı, toplumu eziyoruz ve bundan adeta haz alıyoruz.

“Ben senden üstünüm, sen bunu hakkettin, geber” diyen  üstten bakışla acıyı reva görüyoruz, acıyı yaşamasını bile neredeyse suç sayıyor bu anlayış.

...

Gündemimiz ekonomi!

Amenna olmazsa olmazımız ama biz ne zaman vicdanımızı paranın gerisinde bıraktık?

Bahadır Odabaşı, yaşından büyük öylesine acı bir ders verdi ki topluma; sessiz bir ses gibi adeta yüzümüze vurdu “vicdan(sız)lığımızı.

Hani küçük çocuklar büyük sözler eder de, büyükler onları gülümseyerek dinler ve sonra "aferin" der ya; işte öyle bir ders.

Biz büyükler ne yaptık?

Doların düşüşünü, inişini, stokçuluğu, yağı, zahireyi, yüksek fiyatları eleştirdik; asgari ücreti, memur, emekli maaşlarına zammı alkışladık da ne oldu?

Bu arada, Ender gitti, Bahadır gitti; sessizce gidenlerin kervanına…

Vicdanımızın yokluğunun farkına vardık mı peki? Koca bir hayır!

Güle güle çocuk, yaşından büyük sözler ettin de bize biz anlamadık!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri