Bursa’da yaşananlar ne ilk ne de son olması düşünülen bir girişim.
Nasıl bir akıl?
Oradan bakıldığında görülen şu olsa gerek: Amedspor terör örgütü, futbolcuları örgüt mensubu ve toplamda bir iç düşman algısı.
Her şeyden önemlisi, otelde başlayan statta devam eden saldırılara tek bir müdahale olmaması bu bakışı onaylayan bir tutum olarak algılandı.
Tribünlerde Çatlı, Yeşil ve Beyaz Toros ile oluşturulan görüntünün verdiği mesaj kadar saha içi ve dışındaki saldırılara bir müdahale olmayışı ve sürekli saldırı altında bir maçın oynanmasında; şehrin yetkili kurumları kadar Türkiye Futbol Federasyonu’nun tutumu da tek tek sorgulanması gereken bir rızanın göstergesi.
Peki, bu memlekete ne kazandırır?
Asrın büyük felaketiyle ortaya çıkan insani dayanışmayla güçlenen bir arada yaşama kültürüne vurulan ağır bir darbe.
Toplumun fay hatlarına tahamüden bile isteye düşmanca bir dokunuş.
İşin nereye varacağını bilen ve öngören bir akılın tüm ülkeye ırkçı saikle müdahalesinden başka bir şey değil yapılanlar.
Peki, ne yapılmalı?
Bir arkadaş hatırlattı; Diyarbakır’a deprem sonrası gelen ilk yardımlardan biri belki de ilki Bursaspor tarafından gönderilmiş.
Yapılan saldırılar bir şehrin topyekün tepkisi değil.
Sadecebelirli güçler eliyle bile isteye toplum dinamiklerine saldırı girişimidir.
Ve maalesef sadece Diyarbakır üzerinden değil bölge üzerinde bir tepkinin oluşmasına ve kabuk bağlamamış yaraları kaşındırmaya yöneliktir.
Bursa Cumhuriyet Savcılığı’nın başlattığı soruşturma ve Bursa Barosu’nun Bursa Barosu, maç öncesi savcılığa yaptıkları başvuruya “gerekli önlemler alındı” yanıtı aldıklarını belirterek ırkçı saldırının takipçisi olacağı yönündeki açıklamaları anlamlı.
Bunun topyekûn bir tepki olmadığı kanıtlanmak isteniyorsa, gerek İçişleri Bakanlığı ve gerekse Türkiye Futbol Federasyonu’nun bu aşamadan sonra çok önemli.
Takipçisi olacağız ve bekleyip göreceğiz.