Sur, zaman geçtikçe çözüm olmaktan çok bir soruna dönüşüyor.
Yüzlerce yılda oluşan tarihi yapısı ve o tarihin ortaya çıkardığı toplum yapısıyla büyük bir dönüşümün yaşandığı Sur’daki değişim fiziki olarak göze hoş gelse de eleştiriler göz ardı edilmeyecek kadar ciddi.
Bu minvalde Mimarlar Odası’nın Diyarbakır Valiliği’ne yaptığı başvuruya olumlu yanıt verilmesinin ardından Mimarlar, Harita Mühendisleri, Şehir Plancıları Odaları üyeleri ve arkeologların da bulunduğu bir heyetin geçtiğimiz günlerde Sur’a girmesine izin verildi.
At alanın Üsküdarı geçtiği bu manzarada ne girişim ne de izinin çok bir kıymeti olmasa da (UNESCO’nun tavrını da unutmadan) neler söylendiğine bakalım.
Yeni yapılan yapılar, eski yapılar ve bölgenin son halini inceledikten sonra açıklama yapan Mimarlar Odası Şube Başkanı Şerefhan Aydın, Sur’da bambaşka bir tabloyla karşı karşıya kaldıklarını anlatmış.
Önyargıyla hareket etmemek koşuluyla alanında uzman kişilerin görüşleri önemli.
Aydın, birçok anıları olan mahallelerin yerine yapılan yeni yapıları anlatırken “sanki bir çölün ortasına girdik” diyor ve ekliyor:
Sur’u andıran hiçbir imarat yok orada. Kalan birkaç tane tarihi yapı, onlar da harabeye dönüşmüş, evlerin içini gezdiğimiz zaman günlük yaşamda terk edip oradan çıkanların tablosunu gördük… Biz uzun süreli yasak başlamadan önce de sokaklara girdik, hasar tespiti çalışması yaptık. Ancak şu an baktığımızda ortada sokak yok. Orada bulunduğumuz bir anda nerede olduğumuzu bilmiyorduk. Sadece çok kısa kalan bir sokak vardı orada. Bazı şeyleri anımsayabildik. Onun dışında kalan yapı kalıntılarının nereye, hangi mahalleye, hangi sokağa ait olduğu noktasında ne fikir ne bir emare vardı. Mahalle, sokak, yapı yok olmuş…”
Diğer bazı tespitlerde şöyle:
* Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından da kabul edilen ciddi sayıda yapı yıkılmış, kalan yapıların da bütünlüğü bozulmuş.
* Söz konusu alanda bir çok kez dile getirilen define arandığına dair emarelere rastlanmış.
* Sokak yapısı tamamen değişmiş, teknik olarak ada, parsel, sokak sınırları yok olmuş.
* Yeni yapılar kentin özgün mimarisine uygun değil ve şehrin otantikliği, özgünlüğü, bütünlüğü yok edilmiş durumda.
…
Her ne kadar Mimarlar Odası Başkanı ve beraberindekilerin ortak görüşü olsa da bu tespitler, sadece bir görüşe sahip insanlara ait değil. Bu süreçte farklı siyasi görüşlere sahip kişi ve aktörler de hemen hemen aynı tespitlerde bulundu.
Konuyla alakalı yakın-uzak birçok kişinin ortak düşüncesi/talebi neredeyse aynı diyebiliriz.
Olmuşa ve ölmüşe çare yoktur derler ya Sur tam da o pozisyonda.
İster uzman, ister kent gönüllüsü olsun konuşulanlarla, anlatılanlarla ortaya çıkan talepler, maalesef havada kalıyor.
Yapılmak istenenle karşı duranlar arasındaki mesafe bilinçli olarak açık tutuluyor.
En acısı, bildiğini sananların ısrarı ve o sanıya hizmet edenlerin sessizlikleri; kentin hafızasını yok saymayı, çıkarların üstünde görüyor.
Belki de bunu kendi çıkarlarını korumak pahasına bilerek ve isteyerek yapıyorlardır!