Kırmızılı yamaçlara serpili, tek katlı toprak damların ortasında kendini gösteren 3 katlı hükümet konağının bahçesinde, bir gürültü tüm ilçe halkının dikkatini çekiyor. Bin dokuz yüz yetmişli yılların başı, bir Eylül sabahı, önde çocuklar ve gençler, arkada orta yaşlı adamlar merakla başçavuşun telaşını seyrediyor.
İlk defa gördükleri 2 tekerlekli vasıtayı çalıştıramaya çabalayan çavuş sürekli askerlerine kızmaktadır. Belki kalabalıkların stresi belki bilgisizlik vasıta bir türlü çalışmamaktadır.
Seyredenlerin arasında zayıf, saçları akranlarına göre erken seyrelmiş, çevresince keçel diye sevilen biri, iki tekerli araca herkesten daha farklı bakmaktadır. Geçen ay şehre hastaneye giderken, ilçe garajında görmüş, çok merak etmiş ve yakından incelemiştir.
Kafasında motoru çalıştırıp gitmek vardır. Aletlere olan merakını herkes bilmektedir. Bingöl’e komşu yüksek dağlardan ilçeye gelip mekanik aletlere olan bu merakı da ahalinin başka merakıdır. Bu dağlı Zaza’nın makinelere ilgisi ve yeteneği ilçe halkının dilindedir. Onunkisi sadece merakla yetinmek değildir. Müdahale etmek, işe atılmak, sürdürmek vardır.
Ve yine dayanamıyor, çavuşun motorla boğuşmasını fırsat bilip müdahale etmek istiyor. Çünkü yeteneğine güvenmektedir. Gidip yardım ediyor. Herkesin bakışları altında çavuşun deyimiyle motor gürültü kopararak çalışıyor. Ama biraz ilerleyince çavuş düşüveriyor. Etraftakiler çavuşa yardım ediyor. Genç adam iki tekerlekli motorun üzerine çıkıyor. Büyük bir gürültüyle tekrar çalıştırıyor. Ve üzerinde durmasını da becererek, çarşı yokuşunu tırmanıyor. Ve eski çarşının sonuna kadar gidip geliyor. Çavuş ona bakarak ‘bence bunu sen kullanmalısın’ diye noktayı koyuyor.
Birkaç gün sonra Pasur halkı, engebeli patikalardan motor dedikleri iki tekerlekli vasıtanın gürültüsüyle geliş gidişini sevinçle izliyor.
Genç sınırında keçi yolundan başka yolu olmayan engebeli sarp bir köyden gelen adam, motoruyla ilçenin dağ yollarını aşan biridir. Sadece sürücüsü değildir, aynı zamanda tamircisidir, ustasıdır.
Motoru çalıştırmak ve ona sahip olmak onu ilçenin has şoförü yapmıştır. Çünkü ona motor yetmemiştir. Kendini bir anda ilçenin iki otobüsünden birinin sürücüsü olarak buluveriyor. Ehliyet denen şeyden henüz haberi yoktur.
Ve yıl 1975, ilçenin ilk Leyland otobüsünü kullanandır. Hemşerilerini o araçla Hac’a götürmek ona nasip olacaktır. O artık ilçenin vazgeçilmez bir şofördür. Ve sınır kapısında ilk defa ehliyeti sorulmuş, ama geçişine engel olunmamıştır.
Ve takvimler 1979’u gösterdiğinde, hemşerileri onu 1972 model hardal sarısı bir toros otomobili sürerken görecektir..
Artık bütün Pasur’un, yazın tozlu, kışın çamurlu ille de taşlı patika yolları onu beklemektedir. Sanki motorlu bir katır gibi her yere insan taşımaktadır.
Bazen hastaları şehre taşıyan bir ambulanstır. Bazen görkemli düğünlerin gelin arabasıdır.
Bazen köylerde acil meseleleri çözmeye giden aksakallıların aracıdır.
Her durumda bir dost ve bir arkadaştır. Parası olmayan başka bir seferde ödeyebilmektedir. Kimsenin işi aksamamaktadır.
Ama bu çakıllı, taşlı çukurlu yollarda Toros denen bu araç bazen durmaktadır. Elbette onu şehre ne bakım için ne de onarım için götürmez. Kendisi bakımını yaptırır. Arızalandığın da eline alır tornavidasını, bijon anahtarını, vidalarını, tekmil malzemelerini alır ve kendi tamir eder. Şehre gidip Toros’la ilgili her şeyi öğrenmekten geri durmamıştır. Böylece Sarı Toros’unu hiçbir zaman servise götürmez.
İlçeye yeni araçlar gelmekte yeni taksi şoförleri boy göstermektedir. Ama Keçel Silho ve Toros’u her zaman en gözde taksidir ve rakipsizdir. İlçede aracına binmeyen yoktur. O da ayrımsız herkese zevkle yardımcı olmaktadır. Çoğunu borçla taşır. Önemli olan işinin hallolmasıdır. Bazen bir teşekkür bazen bir dua yeterli olmaktadır.
Ve bin dokuz yüz doksanlı yılların zorlukları başlar. Herkes gibi o da etkilenmiştir.
Bir anda gizemli Beyaz Toroslar kuçelerde, caddelerde, meçhul bir şekilde boy göstermektedir. Bunlara binenlerden bir daha haber alınamamaktadır. Kaçırılanlar Beyaz Toroslara bindirilmekte ve onlardan bir daha haber alınamamaktadır. Defalarca köye götürdüğü Muhtar Fikri bunlardan biridir. Bekçi Osman bunlardan biridir. Hepsinin kaçırılma hikayelerinde Beyaz Toroslar başroldedir.
Sarı Toros hemcinslerinin suçlarından dolayı boynu büküktür. Yürümek istemez. Bunu anlayan Selahattin Usta da inzivaya çekilir. Bir dükkan açar. Oturmaya alışkın olmasa da mesele vicdan meselesidir. Ama acil ihtiyacı olanların yardımına yine koşar.
Ve Beyaz Toroslar tarihin utanç sayfalarına çekilirken Sarı Toros yine yollara düşerek tarihin onurlu sayfalarına yazılmıştır.
Seneler geçer. Ellinci yaşını da deviren Toros servis yüzü görmemiştir.
Acemi sürücülü, her daim kazalı, ciplerin, ecnebi lüks araçların cirit attığı ilçede, Sarı Toros sürücüsü Selahattin amcayla, tüm mütevaziliğiyle yolcularını beklemektedir.