Ne beklentilerim varsa hepsi kapıda beklemişlerdi, beklentileriyle beraber, kendilerini anlatabilecekleri en yalın diliyle benim semadan yıldızlara hitabetimi bekler
Ben kendimi onların eleklerindeki sınamalarla kontrole kalkıştığımdan beri artık ne yer tutar beni nede gök.
Yaratılan her yeni icazet gerektiren emek ve kendini aşma çabaları yerden bakılmadan gökteki işaretlerin yerden yorumlanışıyla karşılaşması bana verilen bir lütufta olabilir bir baştan yaratılmanın sınanması da.
Ne ile karşılaşırsam karşılaşayım, kimden gelirse gelsin dediğim hayır ve şerler kendince bir denklemle karışık dahi olsa bir düzeneği var ve senden ispatlamayla beraber yaşam geçirmeyi bekler.
Kimini elersin olumsuzlukları tarihin derinliklerine gömer bir daha gökyüzüne çıkmasın diye beklersin.
Kimini bir an önce yaşama geçmesini istersin ki senin elerken yaşadığın hazı biran önce tüm toplumların tüm insanlığında yaşamasını istersin.
İnsanlığın gelişimi ve toprağa yayılımı ne konaklanmaları yüzünden herkes bir arada değil ve aynı koşulları yaşamıyor hal böyle olunca da bilinçleri etkilendiği olaylar çerçevesinde şekillenir.
Dünyada olmamızdan kaynaklı genel etkenler tüm dünyayı etkilemekle beraber oluşan farklı kültürler seni farklı yorum ve çözüme götürebilir
Ama Gılgameş destanındaki söylendiği üzere bütün tanrıları yenip ortak belirlemelerle gidin “çalışın günahtan arınırsınız, üretin cennete gidersiniz” belirlemesi ve kendini tanrı ilan etmemesi semavi dinlerin de önünü açmışa benziyor.
Semavi dinlerin dünyaya yayılması genele uygulanan bir hukukunda önünü açtı artık dünya bir evin içi ve ayrı çoğrafyalarda evin farklı odaları kabul edildi.
Yani genel etkenler dünyadaki tüm insanları etkilediği bilinci tüm dünyanın kabul ettiği bir genel kural oldu.
Aynı şekilde olumlu şeylerde tüm dünyanın kabul ettiği genel ve ortak mallar, kaideler statüsüne konularak dünya zenginliği veya dünya sorunu kabul edildi.
İnsanlık bu tarz bir miras ile günümüze kadar kendini aktarmasını bildi, insan ve insanlık yaşantısında farklı tablolar olsa bile görüntü bu.
Kimi yüklenmiş yükünü kervanlara eşlik edecek heyecanın gongunda yeni başlayan tiyatro sahnesi ve heyecanımda iflah olmaz bir beklenti.
Ben gittiğim her yerde kendimle karşılaştırılacak bir etken ve bende bırakılan bir etki bulurum, benim bıraktığım etkiler aldığım etkilerin yanında çok gerilerde kalır.
Bana doğru akan bilinçte aynı heyecanı yaşar ki ben onu anlamazsam en iyi düşünceler karşıdakilerin kavraması ve anlaması kadar yer tutar ve kıymet taşır.
Did el uzatır göle dalan bir elin yarattığı dalgalanmalar eşliğinde yüreğimin geçirgen hayal ile gerçeği karıştıran yüzeyinde el üstünde tutulurdu ama sinem geride ve el üstünde atardı.
Benim çabam yüreğimi sineme geri getirip sinemin kafesinde onun görev görüp kendi görevini icra etmesini sağlamaktı ama bunu başardığımdan pek emin değilim.
Far sakinliğini nereden almıştı ama did bir yüzey olmuş o yaşamı renklendirirdi bir gözlerimin içindeki yolculuğa başlamadan beni baştan çıkaran düşünce ve iradelere daldırırdı.
Kiminde vardı böyle yetenekler ama benim kendime şiar kabul edeceğim sıçramalar düzeyindeki dahiliklerle nasıl baş ederim telaşı daha dikkatli olmak gerektirirdi.
Roze sabaha yeni çıngırak çaldırarak kendince dönderirdi ahilik destarını içinde buğday niyetine ben öğütülürdüm.
Bende geride bırakacağım mirasım kağıtlarımı üzerinde yazılarımı ve çocukların beslenebileceği hikayeleri bırakırdım.
Ben kendimden eser bulamıyordum ama birileri bir gün mutlaka bırakılanlara denk geleceğini hesap ederek amansız bir çaba ile yazıtlara sığınırdım.
Hadi bu gün yine haneme sizlerin bana bıraktığınızla debelleşerek bir hesapla karşı karşıya kalıyorum rakamların yetersiz kaldığı, izahatın dar kaldığı bir inanç tablosu.
Ben kimlerden ne miras aldıysam aynı dik ve düzeylikte temsiliyet gerektirir ki borçlu kalmamak gerekir.
Peki hep beraber oluştursaydık; renk ve ahenge teslim olacak akışkanlığı içinde kendimize oluştursaydık minik bir ev ama dünya kadar büyük ve galaksi kadar el atımlık uzaklık.
İçinde top koşturabileceğimiz evren avlumuz olsaydı, bize hangi isim biçilirdi, biz hangi isimlerin bizi temsil etmesini isterdik.
Mutlaka yüreği olan sıcak bir yaklaşımı sergileyecek insancıllığı gelişkin olan, paylaşmasını bile ve kendini değiştirmesini, beraber dönüştürmesini bilenlerin ellerinde işlenen kumaş olmak güzel olurdu.
Yine yıldızların bol olduğu bu yaşam bize yeter ve artardı yeter ki bu hasret olmasaydı, hasrete telim kelimeler baş ağrısını bahane ederek başları sarılı olmasaydı.
Her yere serili aydınlık kadar dikkat çekici arzım merkezinde her defasında derin içlere sebep şu tema yine canlı halde kendini dayatır ve ben bu sefere teslim olacağıma benziyorum.
Ucu bucağı görünmeyen duyguların sel olup kendisiyle beraber sürüklediği yaşam seansları beni birinden alıp diğerine teslim edecek gibi.
İşlenmemiş tek kelime bile kalmaması için bu kaygılarımın peşinden koşsam iyi olacak gibi.