Uzun yıllar harcanarak oluşturulan kültür; insanın toplum içinde hiyerarşik konumlarını gerekleriyle birbirine kabul edilişini kelimelerin yardımıyla anlatılmaya çalışılır, anlaşılmaya çalışılır, kelimeler yetmediğinde ise davranışlara yansıyan jest ve mimikler devreye girer
Her kim ne emek sarf ettiyse ve hangi konuma geldiyse veya hangi lakabı elde ettiyse kendisini tanıtımda geri durmaz ve öylece taltif edilir, elde ettikleriyle gurur duyar ki çevre de onunla gurur duysun ister
Senin olman beni rahatsız eder ama senin olmadığın toplumsal ilişkilerin toplumu nasıl sahipsiz bırakacağı ve nasıl karmaşaya sürükleyeceği aşikâr, kendi kişiliğinden memnun olmayanın yaptığı yani ne yardan nede serden misali ikilem yaşanabilir
Her kim kendini inkâr ederde kendini var ettiği toplumların kurallarına karşı yaltak veya yalak bir konumda tutar ise geleceğe dair söylenmesi gereken en müstesna kelime kayıptır, kendini var etmek için ayrı bir renge sahip değildir
Bu kadar evlerin bir arada oluşu insanların bir arada olmasına vesile midir ama bu evler olmazsa bir arada bulunan insanların kalma ve kalmama gerekçelerine yeni şeyler eklenmez miydi? İnsan oğlu hep arayış içinde kıtaları aşıp bir yerden bir yerlere hep sürüklenmişlerdir
Var oluşun dayanılmaz dayatıcılığı kendini senleştirerek, olaylar haline getirerek veya metalaştırarak direk etkileyici olduğu alandan çekildiğini düşündüğümüzde bir hiçlik olur, öyle bir hiçlik ki daha fazlasına karşılık bir hiçlik
Benim sana ihtiyacım olduğunu biliyorum peki senin bana ihtiyacından söz ettiğimde kimin kime daha fazla ihtiyacının kriterini kim belirliyor? Bu teraziyi gözlerdeki yıldızların çoğalmasından çıkarsak olmaz mı?
Bir sonraki adıma geçeceğimi biliyorum ama bir sonraki adımın bana ihtiyacından söz ettiğimde neden bu kadar gürültü çıkıyor ve benim etrafımda dünya kopuyor, bu biraz da şairin kaderinde vardır, sırrı kelimeleri tarafından aforoz edilişte yatıyor
Bu kadar büyük bir kitabı kim ne için yazar ve bu kadar malzemeyi nereden bulur bulunulan malzemelerin yerinden yurdundan edilmesine değecek yaşam var mıdır ki bu kadar telaş ayaklanıp dünyayı sel altına almış
Tenhalara çekilmiş ormanların artık görüldüğü bir beyinsizlik yaşayan ortam yetmiyormuş gibi ateşlerle bu tenhalığa dalmaları gürültünün bu şekline hangi hiçlik denir ve şairin kendini kelimelerinde dar ağacına çektiği sahnedir artık
Kendini bu kadar dev aynasında görenlerin kendini küçük düşürdüğünü bildiği halde bilmediklerini neden dev aynaya yerleştirmediklerine yanmamak elde midir? Şairdeki ıstırapta bu soruda yatıyor
Yuvarlanarak yürüyen hayatı yürütme becerisine sahip olanların neden hala seyirci kaldıklarını ve yuvarlanmaya doğru çekildiklerini neden görmediklerine nasıl hiçlik deriz, tarifine kelimelerin yetmediği, anlatımın dar kaldığı bir hiçlik
Henüz yeni icat edilmiş davranışların ölçüm kaynağı antipatik kriterlerin tümünü insan neden bedeninde taşır ve onları neden atmaya çalışırken daha fazla antipatik olur, kendi gövdesindeki organların uyumsuzluğuna bile sessiz kaldıysa neden olmasın
Peki, birbirini kovalayan antipatik uyumsuzlar ile uyumsuz antipatiklerin kovalamasına yakalanan yaşamın kriterlerini kim neye göre yeniden dizayn edecek
Varoluşa dönük bu kadar farklı öğe bulunmasına rağmen insanların hala eski teraneleri anlatmaları teraneleri sevdiğinden midir veya zaten terane onların gerçek yaşamları mıdır?
Kriter dedikleri absürt yaklaşımların zaman içinde güç bulup kullandığı güç ile kabul görürlük halinde topluma norm olmaları mıdır yaşamın görünen yüzü?
Her şeye kadir olan kişinin kendi ve beklentisi olanların kendisinden beklenilenlerle baş edememesiyle baş gösteren düzeyi, her şeye kadirliği kendisinin bitiş sahnesine dönüşmesi hangi hiçliktir
Bir daha yolun düşer diye sonucu sana senin sahneleyebileceğin uyumsuzluklarına rağmen uyumlu halini sergileme şansını senin sinendeki sahneye bırakıyorum.