“Dolu bir karından daha zararlı bir kap yoktur. Yok, ille de doldurmak istiyorsanız, hiç olmazsa üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe ve üçte birini de havaya/nefes almaya ayırın.” (Mecmau’z-zevâid, no. 8346.) buyuran Sevgili Peygamberimiz değil miydi? Bir Kur’an ayeti de “Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.” (Araf, 7/31.) uyarısı yapmıyor muydu?
Bunlar lüks ve israfa dayalı tüketimin fenalığı hakkında açık uyarılar. Ne var ki kapitalizmin israf ve tüketim ikliminde ayet ve hadisler kolayca buharlaşabiliyor...
Sevgili hocam; Tevfik Fikret’in Osmanlı Devleti tarihinin en acı günlerini yaşarken, millet yoksulluk ve hastalık içinde perişan bir halde iken, ülke yönetimi şahsi ihtiraslarını önemseyen kişilerle dolmasına ve devletin üst kademelerindeki şatafata vurgu yaptığı "Hân-ı Yağma" adlı meşhur şiirinden örnek veriyor;
“Yiyin efendiler yiyin, bu hân-ı iştihâ sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”
Yeme-içme, gezme, eğlenme, harcama… Tüketim için sinsi bir tahrik ve teşvik içeren bu kelimeler kapitalizmin yeni kazançlarına kapı aralayan sihirli sözcüklerdir. Harcama ve tüketmeyi sadece maddi şeylerin harcanması ve tüketilmesi olarak anlamayın; insani değerler de bunun içindedir.
En tehlikeli olan da budur!
Zekâlara gem vuran, iradelere boyun eğdiren, özgürlük adı altında tüketime zorlayan bir sistem var ve bu sistem, planlı bir biçimde, toplumların sosyo-kültürel anlam haritalarını köklü, geri dönülmez bir biçimde dönüştürüyor. Merak etmeyin sadece bizimkini değil. Geleceğin dünyasının dijital dünyayı denetleyenlerin olacağını söylemeye gerek yok. Dünyanın dev telekomünikasyon ve bilgisayar şirketleri arasında amansız bir rekabet var. Kim kimi yakalarsa bir kaşık suda boğacak. Bu hengâmede üretmeksizin tüketmekle meşgul olanlar ise dijital denetimin piyonları olmaya aday gözüküyor.
Bilim, teknoloji ve insan arasındaki ilişkiler yeniden kurgulanıyor. “Bilgi güçtür” deyişi “teknoloji güçtür” deyişi ile takviye edildi. Gücü elde tutma ile fail olma arasında doğrudan bir ilişki var. Bilginin ve özellikle teknolojinin üretimi ucuz değil. Buna büyük maddi kaynak ayıranlar parsayı topluyorlar.
Peki, bu israf toplumunun hedef kesim hangisi? Tabi ki en zayıf halka olan gençler.
Prof. Dr. Baloğlu, “Hedefte gençlik var!” deyip devam ediyor:
Bir genç düşünün tam bir gece kuşu. Sabahın dört veya beşine kadar odasında sosyal medyada geyik muhabbeti yapıyor veya film izliyor. Sonra uyku basınca yatıyor ve ikindi vakti saat üç-dört gibi kalkıyor. Banyoda yaklaşık bir-bir buçuk saat kadar saçlarına ve kendine bakım çekiyor ve sonra hızlı tarafından bir şeyler atıştırıyor. Ardından arabasıyla çıkıyor ve arkadaşlarıyla bir kafe mekânında buluşuyor. Derken çay, kahve, sigara eşliğinde akşam saat on bire kadar oradan buradan muhabbeti sürdürülüyor. Bu muhabbetin argo kelimelerin gölgesinde bozuk bir Türkçe ile sürdüğünden emin olabilirsiniz. Evlere dağılma vakti gelince gencimiz arabasına atlıyor, evine geliyor ve sessizce mutfağa geçiyor. Akşam sofrasından ona ayrılan bir tabak yemeği hızla yedikten sonra odasına kapanıyor. Sosyal medya, film vesaireden sonra sabaha doğru yatağa giriliyor. Bu sabit program yaz tatili boyunca aralıksız devam ediyor. Devam Edecek: Gençlik harcamanın mevsimidir