Turizmde hedef yükselirken: Surların hali-I

Yağışların hayli fazla olduğu Diyarbakır’da, güneşin kendini göstermesini fırsat bilip, Sur’a gitmeye karar verdim. Sur, Diyarbakır’da içimin...

Yağışların hayli fazla olduğu Diyarbakır’da, güneşin kendini göstermesini fırsat bilip, Sur’a gitmeye karar verdim.

Sur, Diyarbakır’da içimin ferahladığı dinginleştiğim yerlerin en başında geliyor diyebileceğim bir yer.

Beni ferahlatan duygunun sebebi ise kentin ve hatta bölgenin tarihinin taşlara işlendiği nice mekanı içinde barındırması kadar beni Diyarbakırlı hissettiren yer olması.

Bu duygularla gezdiğim tarihi ilçede, yerli ve yabancı turistleri ve az da olsa yarattıkları ticari ve kültürel hareketliliği görmem beni fazlasıyla heyecanlandırdı.

Geçmişi 5 bin yıllık bir tarihe uzanan ve farklı medeniyetlerin izini taşıyan bir tarih şehri olan Diyarbakır için hem ekonomik hem de kültürel anlamda geciken bir güneşin doğduğu hissigeçti içimden.

Her ne kadar kalabalığı sevmesem de, insan keşmekeşliğinin içinden akıp gittim.

Daha öncede fark ettiğim o ruh halini eksik de olsa tekrar yaşadım.

Ancak ilçe merkezinde gezinirken Surların içler acıtan durumu fazlasıyla dikkatimi çekti.

2015 Temmuz ayında UNESCO’nun tarih ve kültürel miras listesine dahil edilen Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçelerinin geçen 4 yıllık sürede (yaşanan çatışmalı süreç dahil) eskisinden daha kötü bir hale gelmiş durumda.

Peki, bu durumdan kim sorumlu?

Hem UNESCO, hem de Kültür Bakanlığı ve bağlı kuruluşlar, Diyarbakır Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, sivil toplum örgütleri hem de yerleşikler olarak bizler.

Gelen turistlerin yüzde 90’nı öncelikle surları görebilmek için gelmiyor mu?

Hem turizmde hedef büyütmeyi düşünmek, hem de Surları bu kadere razı etmek ne anlama geliyor.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi resmi sitesinde kale hakkında şu kısa bilgi paylaşılmış:

“Binlerce yıldır kutsal bir emaneti bekler gibi bu kentin tarihî bekçiliğini yapan Diyarbakır Kalesi, kente can veren Dicle Nehri’nin yanında yükselen bazalt platonun doğu kıyısındaki geniş düzlük üzerinde yer alıyor. Kale, kentin ilk kurulduğu İçkale ve onu tamamlayan dış kaleden oluşuyor.

İç kale, ilk yerleşim yeri olarak kentin çekirdeğini oluşturdu. Burada bulunan küçük çaplı kale, M.Ö. 3700-3500 yılları arasında Hurri-Mitanniler tarafından inşa edildi. Diyarbakır küçük krallıklarla birlikte tarihin değişik zamanlarında 20’den fazla medeniyeti temsil eden kavim, devlet ve kültüre ev sahipliği yaptı. Egemen olan her medeniyet kendi güvenlik ihtiyaçları doğrultusunda surları genişletti. Surlar M.S. 349 yılında Roma İmparatoru II. Constantius zamanında yeni baştan  onarıldı. 362 yılında Sasaniler ile Romalılar arasında yapılan anlaşmayla, Roma’nın önemli kalelerinden biri olan Nusaybin (Nisibis) Kalesi, Sasanilerin eline geçti, burada bulunan Hıristiyan halk dinsel nedenlerle Diyarbakır’a göç ederek, kalenin batı kısmındaki düzlükte iskan edildi. Bu göçten sonra 367-375 yılları arasında kentin batı surları yıktırılarak Nusaybin (Nisibis) halkı sur içine aldı, böylece Diyarbakır Kalesi yeni biçimini almış oldu.

Yeni surlarla şehir genişleyince, yönetim merkezi olan ilk kale, İçkale durumuna geldi. İçkale’nin ikinci kez genişletilmesi (16 burç ve 2 kapı eklenerek) 1524-1526 yılları arasında Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından yapıldı. Daha sonra yapılan eklenti ve onarımlarla günümüzdeki son halini aldı. Ayrıca İçkale’de bulunan ve ilk  yerleşim noktası olarak bilinen Amida Höyük’te (Virantepe) 1961-1962 yılları arasında yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında, 1200-1222 yıllarından kalma Artukoğulları devrine ait saray kalıntıları ortaya çıkarıldı. İnce ve Arap adıyla da bilinen ve Mervani hükümdarı Nasruddevle Mansur ile Eşi Sittünas‘ın mezarı da İçkale’de bulunuyor.”

Surlar hakkında bu kısa bilgiyi paylaştıktan sonra yazımıza devam edelim.

Surların etrafında gördüğümüz bilgilendirme tabelalarına (!) bakalım bir de:

“Dikkat! Sur diplerine yaklaşmayın taş düşebilir.”

“Dikkat! Taş düşebilir geçmek yasaktır.”

“Dikkat! Surlara çıkmak tehlikeli ve yasaktır.”

Surlar hakkında bilgi veren tek emare bu içerikteki tabelalar. Surların kısa tarihi yerine surların içler acısı haline vurgu yapan tabelalar…

Bu bilgileri dikkate aldığımızda ortaya nasıl bir sonuç çıkar sizce?

Bir tarihin yok oluşunu haber veriyor bu tabelalar ve bizlerde izliyoruz gözlerimizin önündeki tarihin yok oluşunu.

Surlar yılların vermiş olduğu yükü yavaş yavaş üzerinden atıyor.

Gözyaşı gibi damlatıyor toprağa sırtındaki taşları.

Tam da bu noktaya denk gelen sorunu HDP Milletvekili Musa Farisoğulları, önceki hafta aşırı yağışlar sonrası surlarda meydan gelen çökmeyi Meclis gündemine taşıdı.

Diyarbakır Surlarının, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alındığını hatırlatan Farisoğulları, dünyada Çin Seddi’nden sonra en uzun sur olan Diyarbakır Surları bakımsızlık nedeniyle tehlike arz etmeye başladığını; özellikle 2015-2016 yılları arasında bölgedeki çatışmalı dönemden en fazla etkilenen yerlerden biri olduğunu hatırlattı. 4 Mayıs 2019 günü yoğun yağış nedeniyle Ben u Sen Burcu’nda meydana gelen kısmi çökmeyi hatırlatan  Farisoğulları,

“Surların civarında ikamet eden mahalle sakinlerinin can güvenliklerinin de tehlikede olduğu bildirilmiştir” dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Aksoy’a, Diyarbakır Surları ile ilgili uzun yıllardır herhangi bir restorasyon çalışmasının olmaması ve bakımsız bırakılmasının sebeplerini sordu.

Ardından aynı yönde bir açıklama Diyarbakır Barosu’ndan geldi.

Açıklamada, “Diyarbakır Surlarımız olmak üzere ilimizdeki bu tarihi ve kültürel varlıklarımız adeta yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmıştır. İlimizde bulunan ve Dünyadaki nadir tarihsel varlıklardan biri olan Diyarbakır Surlarının korunması ve geliştirilmesi yerine, bu kültürel ve tarihsel varlıkların adeta yok olmasına göz yumulmasının yasal, vicdani ve tarihsel bir sorumluluk doğuracağı hiçbir zaman unutulmamalıdır. Devlet ve tüm kamu kurumları, bu durum karşısında, tarihi Diyarbakır Surlarımızı koruma konusunda acil, etkili, objektif ve ciddî önlemler almak zorundadır” denildi.

Gerek Farisoğulları’nın gerek Baro’nun girişimi takdire şayan, gönül ister ki partiler üstü bir konuda kentin tüm vekilleri ve bileşenlerin bir araya gelmesi.

Yarın: Hedef güzel, manzara eksik

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri