İnsanlığın üreterek bu günlere gelişi tesadüfi değildir ve bu üretkenlikleri bilimsel yaklaşımlarla da desteklendiğini söylemek geriyor, yaşamın ilkel olduğunu söylediğimiz dönemlerde bile bilim ve bilinç vardır ancak dönemlere göre değişik araçlar ve yaklaşımlar kullanmıştır
Üreten toplumların daha zengin ve daha sorunsuz yaşadıklarını geçmiş ve bu günümüzün şahitliğinde görmek gerekiyor halen yaşayan zengin ülkelerin nasıl zenginleştiklerine ve nasıl zengin kalmaya devam ettiğine baktığımızda çalışmaya borçlu olduğunu görürüz
Üretmeyen toplumların esir düştükleri tarih boyunca en acımasız örneklerini yaşayarak yazılan tarihe malzeme oldukları su götürmez bir gerçeklik
Üretmeyen toplumların esir olmalarının yanı sıra yok oldukları ve tarih sahnesinden silindikleri bilinen gerçeklerdendir
Ürettiğiniz de yenilenirsiniz, modern olursunuz, çağdaş ilişkileri vazgeçilmez yaşam zemini yapar ve yarattığınız bu zemin oranda rahat yaşayacağınız bilincini kendinizden sonraki nesle de aktarmış olursunuz
Sizin ürettiğiniz kadarına hükmedebileceğinizi unutmayın, ürettikleriniz sizin yaşam standardınızı belirler ve aynı üretkenlikte yaşamanıza imkân verir
Dünyada genel olan bir kanı vardır ki üretken toplumların namusuna söylenecek herhangi bir laf yoktur ve bu da üretken olan toplumların daha namuslu olduğu algısını yaratıyor
Üretken toplumların üretmeyen toplumlara göre daha geride olduğu ve bu geriliklerinin faturasını da en ağır biçimde vermeye başladıklarında; pişmanlıkları ve ilk söyledikleri şey keşke zamanında bizde üretseydik ve bu durumlara düşmeseydik oluyor
Üretmeyen toplumlar üreten toplumların üretkenliklerine de çöreklendiği için bir nevi sülükle eşdeğer anlamda anılırlar veya bir başkasının malına göz diktikleri için savaşların ana kaynağını oluştururlar
Üreten toplumların üretkenlikleri üreten toplum ve insana bir karakter de kazandırdığı kesin ve bu karakterle anılırlar
Üretmeyen insanlar üretenlerin ürettikleriyle yetinirler ki buda yaşamı daraltan, yaşamın bir kısmını yaşama geçiren bir yaklaşım ve istem biçimi olur
Üretmeyene göre üretenlerin daha uzun ömürlü olduğu şu atasözünden de anlaşılıyor ki “işleyen demir pas tutmaz” pas tutmayan demirin de pas tutan demire göre de daha uzun ömürlü olduğu aşikâr
Üreten toplular olduğu gibi üretmeyen toplumlarda olur mu derseniz? evet olur ve hazıra alışan insanların örneğinde olduğu gibi sadece hazırla yetinen ve beslenen yaşam çemberi dar olan insanlarda görülebilir
Üretken olmayan toplumlarda savaşların olduğu ve biat kültüründeki bu insan toplulukları yaşamın en rezil şartlarında yaşayıp şükretmeyi kendine ilke edindiği için çalışmamayı esas alır ama öyle bir gün gelir ki kısa vadeli çalışmamanın bedelini en ağır işlerde ve karın tokluğuna çalışmayla diyet ödedikleri bir gerçektir
Eskiden gidip zorla köle haline getirilen insanların tipolojileri değişti ve zorla alı konmaya gerek olmadan köleye dönüştürülme yolu bulunmuş gibi üretken olmayan toplumlardaki istikrarı bozduğunuzda, çalışma zorunluluğunu hisseden insanlar çalışma olsun da ne olursa olsun diyenlerin kölelerden ne farkı vardır ki? İki örneklemdeki ilişki ve haklara baktığınızda fark görmezsiniz
Yok, pahasına çalışan göçmenlere ne ad verilebilir ki, savaştan kaçanların çalıştıkları şartlara başka ne ad verilebilir ki, sürekli savaşların olduğu ülkeler ile savaşların olmadığı ülkelerdeki sosyal yapılaşmaya baktığınızda, toplumsal ilişkilerin temellendiği yaklaşımlara baktığınızda, modern kölelik mantığının nasılda beğenili durumda olduğu görülecektir
Üretim alanlarına baktığımızda fabrikalar, tarım, hayvancılık, ham maddenin değerlendirilmesi ve doğal yaşamın desteklenmesi bu üretkenliklerde petrol üretim değildir evet doğal kaynakların değerlendirilmesi kabul edilse bile üretim dediğimiz birebir yaşama değen unsurların üretilmesinin sağlanması ve algılanması gerekir
Ya üretip namuslu toplumlar arsında görünürsünüz veya üretmeyip bir süreliğine geçici rahatlıkla beslenip ama eninde sonunda esirlik cenderesine düştüğünüzde ise yok pahasına çalışacağınızı unutmayın
Yok, pahasına çalışıp her şeyleriyle bir üste bağlı olanların namus abideliğine soyunmaları ne garip bir paradokstur değil mi?