Çok cevval, atılgan, kültür, edebiyat ve bilgi araştırıcısı Mustafa Uçurum, öğretmenliğinin yanı sıra her ay büyük bir emek ve uğraş ile edebiyat ve sanat dünyasındaki dergileri tarıyor ve onu kitlelere tanıtıyor.
Kasım ayında taradığı dergiler arasına TDED(TÜRKİYE DİL VE EDEBİYAT DERNEĞİ)'nin çıkarmış olduğu dergiyi, baştan sona kadar okumuş ve değerlendirmesini yapmıştır.
Bizim de yazdığımız "GOETHE VE HAZRET-İ MUHAMMED’E YAZDIĞI ŞİİRLER" başlıklı yazımızın kritiğini yapmış ve kendi sayfasına taşımıştır. Bu yazımızdan pasajlar da almıştır Mustafa Uçurum.
" Toplumsal kişiliği ve edebiyat alanındaki kariyeri ile pek çok kişide derin izler bırakan bir yazar olan Goethe, insanlara ait olan her duygunun doyasıya yaşanması gerektiğine inanan ve yaşamını da bu düşüncesi doğrultusunda yaşamış ve düzenlemiş bir şair ve yazardır.
Bu noktada bizi ilgilendiren en önemli özelliklerinden biri ise, İslam’a ve Hazret-i Peygamber’e duyduğu muhabbet ve bu yolda yazdığı şiirlerdir. Genellikle Batı’da Hazret-i Peygamber hakkında yazılan tüm eserlerin ön yargılı ve taraflı oldukları görülür. Bu kitaplarda Hazret-i Peygamber, iktidar düşkünü, şiddet yanlısı bir peygamber olarak tanıtılır. Buna rağmen, Goethe, mütecessis dehâ gücü, sezgisi ve müthiş zekâsıyla bu olumsuz kitapların ve önyargılar cürufunun içerisinden “fışkıran bir neşe pınarı” olan Hazret-i Peygamber’e ulaşmayı başarmıştır. İşte muhteşem şiirleri ve aşağıya alacağımız bu olağanüstü kasidesi, böyle bir tecessüsün eseridir bu kaside.
Hazret-i Peygamberi, insanlığın manevi lideri ve bir “dehâ” olarak görmekte ve tebcil etmektedir. Ona göre Hazret-i Peygamber, insanlığın manevi lideri olarak onun deyimiyle “bir din dâhisi” olarak tıpkı kayalardan fışkıran bir pınarın okyanusa akması ve koşması gibi, tüm insanları, bir kardeş sevgisiyle yanına almış, Allah’a eriştirmeğe çalışmıştır. Bu muhteşem şiirin bir kısmını alıyor ve Uçurum’u tebrik etmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz.
"O kadim Yaradan’a,
Kucağını açıp bizi bekleyen
O ebedi ummana kavuştur,
Ah! O kollar ki beyhude açılmış,
Bağrına basmak için hasret çekenleri;
Zira şu ıssız çölün
Haris kumları bizi yiyip bitirecek
Güneş yukarıdan kanımızı içecek;
Bir tümsek engel göle ulaşmamıza!
Kardeş!
Al ovalardan bütün kardeşleri,
Dağlardan bütün kardeşleri al
Eriştir hepsini yüce Yaradan’a!
Haydi, gelin hepiniz! –
Nasıl da coşmakta şevkle,
Bir nesil ki taşıyor yücelere önderini!
Parlak zaferlerle ilerlerken,
Ülkelere ad verir,
Geçtiği yerlerde şehirler kurulur.
Durdurulamaz, muttasıl akar köpürerek.
Öyle cömert fıtrat ki O,
Parlayan kuleleri,
Ve görkemli mermer sarayları
Böylece ardında bırakır gider.
Sanki atlas; sedir ağacından gemileri,
Taşıyor devasa omuzlarında;
Ve bir uğultu ki rüzgârda,
Sırtında binlerce yelkenli,
Hep onun ihtişamına şahit.
Ve böylece bütün kardeşlerini,
Evlatlarını, hazinelerini,
Neşe saçan kalbiyle
Götürür bekleyen Yaradan’a."