Tarık Othan yazdı: Diyarbakır’ın İpekböcekçiliği tarihi-I

Diyarbakır denildiğinde akla gelen il olgulardan biri karpuzdur. Ancak öylesine önemli bie ekonomik kaynak var ki sanki bile bile unutturulmuştur. Osmanlı...

Diyarbakır denildiğinde akla gelen il olgulardan biri karpuzdur. Ancak öylesine önemli bie ekonomik kaynak var ki sanki bile bile unutturulmuştur.

Osmanlı ve Cumhuriyet dönemini içine alan sürede Diyarbakır, ipek böcekçiliğinde önemli bir merkez olmuştur. 1800’lü yılların başından 1940’lı yıllara kadar belirli bir program çerçevesinde Diyarbakır’da ipek böcekçiliği geliştirilmiş ve önemli bir merkez haline gelmiştir.

1930’lu yıllarda Cemil Paşa Konağı ile Meryem Ana Kilisesi’nin olduğu sokak arasında Sinek Pazarı denilen bir semt bulunurdu. Diyarbakır’ın büyük atölyeleri genelde bu semtte toplanmıştı. Ali Paşa ve Behram Paşa mahallelerinde evler atölye olarak kullanılırdı. Koza üretimi genelde ailece yapılan bir işti ve evlerde yapılırdı.

Peki, sonra ne oldu da böylesine önemli bir merkez el değiştirildi?

Bu soruya yanıt arayan Şehadet Çitil, tarihi kaynaklardan hareketle “Diyarbakır’ın dut ağaçları ve ipek kozaları nereye gitti?” başlıklı şöyle bir yazı kaleme almış.

Kaynaklar MÖ 2600’lü yılları gösterir. Yer Çin. Rivayet odur ki; Çin İmparatoru bir tırtılın kendi kozasını ördüğünü keşfeder. Oturup bir tırtılın günlük hayatını izlemeye vakti el vermediği için karısına tırtılı izleme görevi verir. Karısı görevi gereği tırtıldan gözünü ayırmaz, dut yaprağı yedikten sonra koza örüldüğünü, bu kozadan ip çekildiğini görür ve bununla denemelik bir kaftan diker. Bu kaftanı çok beğenir ve hikâye böyle başlar.

İpekböcekçiliğinin Anadolu’ya gelişi ise 550’li yıllara tekabül eder. Bu tarihten 16. yüzyıla kadar özellikle İran’dan gelen ham ipek kervanları Bitlis’ten sonra Diyarbakır veya Mardin üzerinden iki yol ayrımı ile karşılaşırlar.

Buradan ya Halep’e gidip mallarını orada satacaklar ya da Diyarbakır ve Mardin’de dokuma atölyelerine satacaklardır. Üçüncü bir yol da Bursa, İstanbul, Tokat, Amasya illerine devam edip dokuma atölyelerine satmak. KPSS’de bu yola İpek Yolu denir. Bu şehirler elbette sadece transit görevi görmez, üretimin de merkezi olur. Osmanlı toprağı içinde üretilen ipek dokuması ise Avrupa pazarında satılır. Tüm bu yolların kesişim noktası ise Diyarbakır.

1800’lü yılların başına kadar Diyarbakır’da 1500 kadar dokuma atölyesi çalışır. Ne var ki atölyelerin ham ipek talebi tam olarak karşılanamaz, zira ham ipek İran’dan ve Çin’den gelmektedir. Bu dışa bağımlılığı sonlandırmak için yüzyılın ortasına doğru seferberlik başlatılır.

Diyarbakır, dut yetiştiriciliği için çok uygundur.

Amasya’da dut ağacından 5 yılda verim alınırken, bu süre Diyarbakır’da üç yıldır. Amasya’da dut ağaçları daha kısa sürede verim azaltırken Diyarbakır’daki ağaçlar daha uzun ömürlüdür. Osmanlı’ya bu bilgiler ışığında belgeler gider gelir, müfettişler gönderilir. Karadeniz’den kenevir ve keten yetiştiricisi iki usta Diyarbakır’a gelir. Devam Edecek

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri