Sağlık sektörü sadece Diyarbakır’da değil, Türkiye’de başlı başına bir sorun.
Hele bir de liyakatsiz yöneticiler olunca bu sorunlar silsilesi daha da büyüyor.
Eğitim, sağlık ve adalet bir ülkenin gelişiminin başlıca işaretleri.
Dokunduğunuz birçok yerde elinizde kalacak bir hale gelmiş bir çözül(e)meyen sorunsallıklar önünüze çıkıyor.
Sadece Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi sağlık alanındaki bu sorumsuzluk halini izah etmekte yeterli kalır sanırım.
Kurulduğu günden beri fiziki yetersizliği ve alt yapı sorunlarıyla sürekli gündemde olan bu devasa yapının hali gerçekten içler acısı.
Sadece Diyarbakır’a değil, bölgeye de hizmet veren büyüklükte olan ve yeterli sayılabilecek düzeyde sağlık malzemeleri, doktor ihtiyacının iyi bir seviyede olduğu hastanede aylardır süren “tahtakurusu” vakası gelin görün ki çözülebilmiş değil henüz.
Tahtakuruları işe öyel ileriye götürmüş ki,il dışından gelen bir hasta refakatçisini günlerce süren bir tedaviye muhtaç hale getirmiş.
Hastasının yanındaki refakatçiyi ısıran tahtakuruları hızını alamazsa kadını yiyecek neredeyse.
Yüzü ve vücudunun belli yerleri tahtakurularınca ısırılan refakatçi, hastasının durumu ağır olduğu ve tedavisinin devam etmesinden kaynaklı şikayetçi bile olmamış. Üstelik Hastane yetkililerinin “şikayetçi olabileceği” yönünde görüş bildirmesine rağmen.
Hatırlarsınız hastanede önce iki bölümde ortaya çıkan tahtakurularıyla başa çıkılamayınca o bölümler boşaltılmış. Daha sonra başka bölümlerde yine aynı vaka görülmüş, o bölümlerde boşaltılıp hastalar farklı bölümlere dağıtılmıştı.
Dün bir haber daha okuduk bununla ilgili.
Daha önce farklı servislerde görülen tahtakuruları bu kez de Göğüs Hastalıkları Servisi’nde görülmüş.
Bu gidişle devletleşen tahtakuruları imparatorluklarını tüm hastaneyi ele geçirip ilan edecek neredeyse!
Peki, çözüm ne?
Sorular, cevaplar…
Yapıldığı günden beri fiziki şartlarıyla sorun olan Hastanenin tamamen boşaltılıp ilaçlama çalışması yapılabilir mi?
Yüzlerce yatan hasta, binlerce kişiye verilen poliklinik hizmetleri, acil servis hizmetleri de ha keza öyleyken ve diyelim ki bir hafta sürecek kısa süreli bir çalışma olsa bile bu mantıklı bir çözüm gibi durmuyor.
Ya da bölümler/katlar halinde ilaçlama yapılabilmesi mümkün değil mi?
Burada şartları en iyi bilen gerek hastane yönetimi ve gerekse Sağlık İl Müdürlüğü’nün koordineli bir çalışma yürütemediği eleştirisi öne çıkıyor.
Çözüm üretmesi gereken idareciler.
Diyarbakır’a yakışmayan görüntünün tek sebebi onlar mı?
Elbette değil.
Liyakatsiz idarecilerle ilgili birçok kurumla ilgili eleştiriler sürerken, kentin vekillerine sormak lazım:
Size oy verenlerin yüzüne bir dahaki seçimde nasıl bakacaksınız?
Hadi vekilleri geçtim diyelim, idareciler ne yapıyor peki?
Koskoca bir hiç.
Klasik ağızlara pelesenk olmuş bir deyim vardır:
Bu kentin sahibi yok.
Ankara’dan da, Diyarbakır’dan da bakınca bu gerçeklik bir tokat gibi çarpıyor yüzümüze.