Sevgili dostlar, ülkede olağanüstü işler dönmeye başladı. Ekonomi, uzun zamandır freni boşalmış kamyon gibi hızla yokuş aşağı ilerliyor. Kamyonun hızı artıkça riski de artıyor... Dolayısıyla çarpma ve devrilme anının çok dramatik olması kaçınılmaz olacak. Demokratik bir rejimde, kamyonun fren sisteminde arıza ihtimali ortaya çıktığında bile sistemin kendisini yenileyeceği mekanizmalar işletmeye başlar. Ancak Türkiye gibi demokratik zeminini kaybeden ülkeler, değişime fırsat vermezler. İktidar süresi uzadıkça, güç konsolide olur, mutlak hale gelir ve yenileme araçları işletilmez.
Demokratik olmayan bir ekonomide çöküş sert olur, ancak kolay olmaz ve zamana yayılır. Piyasanın işleyişine, kurallara, etik ilkelere bakılmadan bütün araçlar kullanılır. Şu anda TCMB'nın bir spekülatör olarak piyasanın diline düşmesi de ilkesizliğin, tek adamlığın sonucudur. Keza Ziraat Bankasının, çoğunlukla Asya piyasasında sattığı ve kaynağı belli olmayan milyarlarca doları ancak ve ancak ilkesizlik, kuralsızlık ve demokratik olmayan yöntemlerle açıklayabilirsiniz.
Bu girişten sonra DTH meselesine gelirsek... Bilindiği gibi Döviz Tevdiat Hesapları piyasa tarafından kısaca "DTH" olarak nitelendirilir. DTH'lerin miktarı düzenli olarak TCMB'nin sayfasında yayınlanır. 24 Mayıs ile biten haftanın rakamlarına göre Türkiye'deki yerleşiklerin (şahıslar, şirketler, kurumlar) 213 milyar, 760 milyon dolar döviz mevduatları var. İstanbul seçiminden önce olacağını sanmıyorum ama 23 Haziran'dan sonra DTH'lere yönelik bir düzenlemenin kaçınılmaz olarak geleceğini tahmin ediyorum.
Aslında DTH'lere yönelik bazı hamleler yapıldı. Mesela geçtiğimiz aylarda faiz gelirlerinden alınan vergi 2 puan artırıldı. Yine döviz hesapları için bankaların TCMB'de tutmak zorunda oldukları zorunlu karşılık oranları yükseltildi. Aslında AKP, yavaş yavaş bilinçaltına, DTH'lere müdahale edeceği fikrini ekiyor.
Müdahalenin şekli nasıl olur, neleri kapsar, kapsamı nasıl belirlenir... Bunlarla ilgili muhtemelen arka planda çalışmalar yapılmıştır. TCMB'nın en son bilançosundan çıkardığım rakamlara göre, doğrudan şahısların tasarrufu olan 99 milyar 840 milyon dolar, tüzel kişilerin 67 milyar 403 milyon doları var. Bu iki kaleme müdahale etmek daha kolay gibi görünüyor. Özellikle de şahısların döviz tasarruflarına.
Müdahale nasıl olacak derseniz, benim aklıma ilk gelen yöntem, dövizden, TL'ye geçişi sağlayacak önlemler geliştirme veya doğrudan bir kararname ile bunu zorlamak olabilir. Mesela şahısların 100 milyar dolara yakın mevduatının % 20'si TL'ye çevrilecek dediğinizde ortaya bir swap işlemi çıkar. Böyle bir değişim zorunluluğu kademeli olarak dolara değer kaybettireceği için, mevduat sahipleri bir an önce bu değişimi yapmak isteyecektir. Mesela 10 bin doları 6,00 kurdan bozduğunuzda hesabınıza 60 bin TL aktarılacaktır. Eğer bu değişimi zamanında yapmayıp, diyelim ki dolar/TL 5,80 seviyesindeyken yaparsanız hesabınıza 58 bin TL aktarılmış olur ve ilk anda zarar edersiniz.
DTH'lara müdahale olacaksa eğer ilk düzenlemenin şahıs hesaplarına gelmesi daha mümkün görünüyor. İçerisinde şirketlerin olduğu tüzel kişilere müdahale daha sıkıntılı olur. Mesela çoğu ihracatçı firmanın geliri döviz olduğundan, yükümlülükleri de döviz cinsindendir. Yani geliri dolar veya euro olduğu için genelde daha düşük maliyetli diye yine dolar veya euro borçlanırlar. Bunun haricinde AKP'ye daha yakın olan ve hazine garantili borç kullanan büyük ölçekli firmalar var ki bunlara dokunmak, AKP'nin de çıkarlarına dokunmak olur. Bu nedenle bu tarz firmalar için bazı istisnalar getirilecektir.
DTH'lere olası müdahale, Merkez Bankası'nın piyasaya düşmesi, Ziraat Bankasının kaynağı belli olmayan milyarlarca doları satması vs. gibi müdahalelerden istenilen sonuçlar alınabilir mi? Kendi adıma bu soruya hem evet, hem de hayır diyebilirim. Bu tarz bir totaliter ekonomi veya sopayla idare edilen ekonomide kısa vadede olumlu sonuçlar almak mümkün; ancak uzun vadenin felaket olması kaçınılmaz bir sonuçtur. Devlet partisine dönüşen ve dolayısıyla da devletin bütün aygıtları üzerinde mutlak bir hakimiyeti olan AKP bunu bilmiyor mu? Elbette biliyor. Ancak bu kadar uzun süre iktidar olan, genç çocukların yazdıkları tweetler için bile sürek avı başlatan bu cebberrut yapı, her türlü kirlenmeyi göze alarak iktidarını sürdürüyor ve bu kirlenme için hesap zamanının geleceğini biliyor. Hukuk meselesinin nostaljiye dönmesi, seçimlerin içinin boşaltılması, kirli ve ilkesiz medya, ölçüsüz hak ihlalleri, kendi düşüncesinde olmayanlara linç girişimleri vs. gibi bütün yaşananlar, sadece ve sadece hesap zamanını erteleme kaygısıdır.
Devamında seçim sonrasında nasıl bir ekonomik ortam oluşacağı, dövizdeki gidişat, S-400 gibi konuların etkilerini ifade etmeye çalışacağım. Devam Edecek.