Çiçekler bir başka heyecanlı geldi bugün. Ağaçların tomurcuklarında telaşlı haller. Dallarda yepyeni bir mevsimin belirtileri başladı.
Baharların çiçeklere özlemi bitiyor. Karlar altında saklanan güzellikler günyüzüne merhaba diye başlıyor. Soğuğu içine çekilmiş bedenlerin ısınan sevgileri beliriyor ufukta. Bir kaç adım öteye saklanmış heyecanlar.
Bir kahvenin kırk yıllık hatrını sayıklıyor fincanlar. Masada çıtırdan üç dost. Sohbetler keşkeler ile başlar ve sonra uzar gider gelmeyen geleceğin keşmekeşliğinde. Kalbi güzeller, dili güzellere yenik mi düşecek şimdi?
Telefonda hafiften klasik müzik. Belirsizliğe dalan bir kaç çift göz. İstenmeyen birilerinin dışlanmışlığı hakim. Peki ne olacak şimdi diyen huzursuz iki yürek. Yanında şıracı kıvamında çaresiz bir dost. Şahit olmak ne kelime bizatihi olayım senaristi.
Sarı papatyam diye başlayan nameler mırıldanır kelimelere. Cümleler de başlamayan heyecanların ünlemleri, sorulamayan soruların işaretleri, bitmeyen cümlelerin kimsesiz noktaları ve hayatı yarım bırakan Virgülleri dans ediyor sayfalarda.
Ne şiirler yazılırdı kim bilir sahip çıkışına bakışlarının. Ne dörtlükler dizilir gülüşlerine. Ne sayfalar dolusu emojinler bırakılır duygularına. Kitaplar yazsan az gelir hislerin çılgınlığına. Çıldırmış olmalı bugün sevgiye susamış yürekler. Arşı titretir belki de sigaranın dumanında ki derinden isyanlar. Nefesler tutulur yanlızlığın karanlığına doğan ışıklara.
Ah be nazlı çiçeğim, sarı papatyam. Ne zaman açılacak hayata sarı sarı duran yaprakların.
Bir seviyor bir sevmiyor diye koparılır dallarından umutların.
Hep sonuçsuz kalır papatya falların. Parmakların sarıya boyanır geçmez hislerinden heyecanlar.
Sabahların soğuğu üşütür ruhumu. Donar ince sızılarına saklanan sevgi kırıntıları. Bir daha gelmeyecek gibi duruyor düşlerimde sana susayan geleceğim. Bir kapının kolunu çevirecek cesareti bulamaz ellerim. Topuğu kırık kundura, boyaya banmış gibi mavimsi elbise ve ön tarafı dökülmüş saçlardan eser kalmamış kel kafam, bugün günlerden anıların vaveylası.
Eskilerin ağıtları duruyor gözlerimde. Sesimde, titrek bir hayatın tonları. Kulağımda, duymadığım sözlerin vurguları. Kalemimden kafiyeyi unutmuş serbest şiirler.
Dörtlükler hisleri anlatadursun, kalemlerin hükmü kalmadı sözcüklerde. Tuşların hakimiyeti ele geçirdi anlatacaklarımı. Beyaz sayfalara esir düşen nice şairler kapattı gözlerini hayata.
Ne aşkı anlatabildi ne de içinden geçen hislerin varlığını.
Sessiz kalan dilsiz şeytanlar türedi şairlerin mısralarında.
Nisan yağmurları çiseliyor saçlarıma. Ayaklarım ıslanan toprağa saplanıyor. Çıkamıyor çukurundan ebede uzanan çalkantılı geçmiş. Geçmişe ağlayan mezar başında koca bir gelecek. O gelecek bize ne getirecek?
Kırılacak kalemler biriktirdim yazılmayan geleceğime.
Buruşuk kağıtlar doldurdu çöp kutularını. Yazılıpta silinmeyen yazgılar aradım kırışık alınlarda.
Dürüstlüğü şiar edinmiş bir kaç iyi insan olmalı hayatında insanın.
Kurtarmalı düştüğü bataklığa saplanmış bedenleri. Dönmemeli arkasını kendisini dost bilmiş güzelliklere.
Sarı papatyalar hakim olmalı hayaller dünyasının gerçek dışı kainatlarında. Var ama aslında hiç olmamış gibi durmalı belki de. Düşünsen çıkılmaz bir hayat. Ama çıkılması zor bir gelecek yok yarınlarda.
Sus pus olmuş, dut yemiş bülbüle dönmüş türküleri ağlatan diller. Ses tonları bulanık. Volumu düşük sözler duymayan kulaklarda yer etmiyor.
Akışına bırakmak hiç bu kadar elzem olmamıştı.
Ben hayatı akışına, akışı da aşka emanet ettim.
...
Sevgi ile kalın